Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6559 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9497 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : BURSA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/07/2013NUMARASI : 2009/522-2013/436Taraflar arasında görülen davada Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18/07/2013 tarih ve 2009/522-2013/436 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 05/05/2015 günü hazır bulunan davacı-karşı davalı vekili Av. T. T. ile davalı-karşı davacı vekili Av. S.U. K. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili şirketin özellikle otobüs ve metro yolcu koltukları ve teknolojileri konusunda uzmanlaşmış ve sektöründe tanınan büyük bir şirket olduğunu, ilk olarak 1945 yılında A.'da faaliyete geçtiğini, birçok ülkede kurduğu fabrika ve işletmeler ile faaliyet ağını genişlettiğini, 2003 yılında ise davalı ile işbirliğine girdiğini ve bu kapsamda tek satıcılık ve üreticilik sözleşmesi ile lisans sözleşmesinin imzalandığını, bu işbirliği sayesinde müvekkilinin ürünlerinin Türkiye piyasasında da tercih edilir bir konuma geldiğini ve pazarda ciddi bir payın sahibi olduğunu, son yıllarda davalının, piyasada oluşan bu payı tek başına sahiplenme ve müvekkilini dışlama politikası nedeniyle ihtilaflar doğduğunu, bu ihtilaflardan birinin de davalının, müvekkilinin 1945 yılından beri kullandığı ve pek çok ülkede tescilli "K." markasını haksız şekilde Türkiye'de adına tescil ettirmesinin olduğunu, oysa müvekkilinin unvanında da yer alan "K." ibaresinin tek yasal sahibi bulunduğunu, davalı adına tescil edilen söz konusu ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verildiğini, yine bu markanın davalı tarafından kullanılmasına cevaz veren sözleşmelerin, 15.10.2009 tarihinde müvekkili tarafından feshedildiğini, buna rağmen davalının "K." ibaresini, unvansal kullanımı aşacak biçimde markasal olarak kullanmaya devam ettiğini, ayrıca tamamen gerçeğe aykırı ve haksız beyanlar içeren yazıları müvekkilinin müşteri çevresine ve iş ortaklarına gönderdiğini, bu yazılarda müvekkilinin markası üzerindeki gerçek hak sahibinin kendisi olduğunu ileri sürdüğünü, tabelalarında ve internet sitesinde de anılan ibarenin markasal kullanımına devam ettiğini, davalının bu kullanımının haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, davalının haksız rekabetinin tespitine ve önlenmesine, bu ibarenin davalının unvanından terkinine ve işletme adından çıkarılmasına, hükmün ilanına, internet sitesinin kapatılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacının 2005 yılına kadar Türkiye'de ve dünyada "K." ibareli tescilli bir markasının bulunmadığını, oysa "k." ibareli markanın 2003 yılından beri müvekkili adına tescilli olduğunu, bu markanın hükümsüzlüğüne ilişkin kararın kesinleşmediğini, müvekkilinin hem unvanında yer alan hem de tescilli markası olan "k." ibaresini kullanmasının hukuka aykırı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiş, karşı davada ise davacı karşı davalının, müvekkilinin markasının hükümsüzlüğüne ilişkin karar kesinleşmemesine rağmen müşteriler nezdinde ve ilgili çevrelerde müvekkilinin "k." markasını kullanmaya yetkili olmadığı yönünde kötüleyici söylemlerde bulunduğunu, bu yönde gazetede ilan yayınlattığını, diğer aldatıcı ve dürüstlük kuralına aykırı beyanları ile müvekkiline zarar verdiğini, ayrıca müvekkilinin müstahdemleri ile temas kurarak ve onları iğfal ederek müvekkilinin ticari sırlarını ifşa ettirici eylemlerde bulunduğunu ileri sürerek, davalının haksız rekabetinin tespitine ve menine karar verilmesini istemiştir.Birleşen davada davacı vekili, müvekkili ile aynı zamanda müvekkili şirkette %40 hisseye sahip davalı arasında 2002 yılının Kasım ve 2003 yılının Ocak aylarında 20 yıl süreli tek üreticilik ve satıcılık sözleşmesi ile ticari marka kullanıcı sözleşmesi ve lisans sözleşmesi imzalandığını, daha sonra marka tescili nedeniyle taraflar arasında anlaşmazlıkların doğduğunu, davalının 15.10.2009 tarih ihtarnamesi ile taraflar arasındaki tüm sözleşmelerin feshedildiğini müvekkiline bildirildiğini, yapılan bu feshin haksız olduğu gibi usulüne de uygun bulunmadığınını, müvekkiline herhangi bir önel verilmediğini ileri sürerek, söz konusu feshin iptaline, feshe konu sözleşmelerin ifasına devam olunmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı karşı ve birleşen davalı vekili, karşı dava ile birleşen davanın reddini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı adına tescilli bulunan "k." ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiş ise de dava tarihi itibariyle bu kararın henüz kesinlemediği, dolayısıyla davalının adına tescilli markasını hükümsüzlük kararının kesinleşmesine kadar kullanmasının yasal bir hakkı ve yetkisi olduğu, böyle bir kullanımın haksız rekabet oluşturmayacağı, hükümsüzlük kararı kesinleşmediğinden davalı yetkilisinin gazetedeki beyanının ve müşterileri yolladığı yazının da haksız rekabete yol açmadığı, ancak hükümsüzlük kararının kesinleşmesinden sonra davacının hak sahibi olduğu markanın, davalı tarafından markasal olarak kullanılmasının haksız rekabet oluşturduğu ve bu kullanımın engellemesinin gerektiği, taraflar arasında imzalanan marka kullanım sözleşmesinde davalının "K." ibaresini firma adı olarak kullanabileceğinin öngörüldüğü, davacının da halen davalı şirketin %40 hisseye sahip ortağı olduğu, davalının unvan kullanımının, taraflar arasındaki sözleşmeye ve davacının şirket anasözleşmesindeki muvafakatına dayandığı, her ne kadar sözleşme feshedilmiş ise de davalı şirketin anasözleşmesinin halen aynı şekilde yürürlükte bulunduğu, davacının, hissedarı olduğu şirketin anasözleşmesini değiştirme imkanı varken bu yola gitmeyip unvan terkini istemesinin hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiği, aynı nedenle davalının hak sahibi olduğu ibareyi internet alan adı olarak kullanmasının hukuka aykırı bulunmadığı, karşı dava yönünden ise dava konusu edilen karşı davalı beyanlarının, aldatıcı nitelikte veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı olmadıkları gibi karşı davacıyı incitici nitelikte de bulunmadıkları, bu haliyle haksız rekabete yol açılmadığı, birleşen davada, taraflar arasındaki sözleşmelerde, fesih için bir ihbar süresi öngörülmediği, birleşen davalının çok sayıdaki ihbarname ile sözleşmeye aykırılıkların giderilmesini istediği, feshin haklı görüldüğü, ayrıca iki tarafa borç yükleyen bu tür sözleşmelerde, taraflardan herbirinin tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeyi feshedebileceği, feshin haksız olması halinde karşı tarafın BK'da öngörülen imkanları kullanabileceği gerekçesiyle asıl davada, davanın kısmen kabulüne, haksız rekabetin tesbiti ile unvan terkini talebinin reddine, davalının hükümsüzlük kararının kesinleşmesinden sonra “K.“ ibaresini markasal olarak kullanmasının önlenmesine, karşı dava ile birleşen davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, her ne kadar birleşen dava yönünden davaya konu feshin haklı olup olmadığı hususunda yeterince araştırma yapılmamış ise de esasen somut olayda feshin iptali ve sözleşmenin ifası istenemeyeceğinden bu eksikliğin sonuca etkili olmamasına göre taraf vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan karşılık ve birleşen davalardaki hükümlerin onanması gerekmiştir.2) Asıl davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.3)Ancak, davacı tarafça diğer taleplerin yanı sıra davalıya ait internet sitesinin de erişime kapatılması talep edilmiş olmasına rağmen mahkemece bu konuda olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamış olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan karşılık ve birleşen davadaki hükümlerin ONANMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davaya yönelik davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davaya yönelik davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile asıl davadaki kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalı-karşı davacı K.K. Sistemleri Sanayi ve Ticaret A.Ş'den alınıp davacı-karşı davalı Franz Kiel GMBH.&CO.KG'ye verilmesine, istek halinde aşağıda yazılı 45,40 TL harcın temyiz eden davalıya iadesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 07/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.