Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6551 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16301 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : İZMİR 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 18/06/2012NUMARASI : 2012/150-2012/135Taraflar arasında görülen davada İzmir 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18.06.2012 tarih ve 2012/150-2012/135 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 01.04.2014 günü hazır bulunan davacı-karşı davalı şirket vekili Av. C.. E.., davacı-karşı davalı şirket temsilcisi A. A. ile davalı-karşı davacı şirket vekili Av. B. Ş.dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili tarafından davalıya yapılan taşıma işleri bedellerinin ödenmediğini, toplam alacak miktarının 17/11/2009 takip tarihi itibariyle 52.454,56 TL'ye ulaştığını, bu hususta girişilen icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu ileri sürerek, itirazın iptalini ve % 40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın yetki ve esas yönünden reddini savunmuş ve %40 oranında kötü niyet tazminatının davacıdan tahsilini talep etmiş, karşı davasında ise davacı-karşı davalının, teslim evraklarını hiç veya gereği gibi müvekkiline teslim etmeyerek taşıma sözleşmesine aykırı davrandığını, bu nedenle cezai şart ödemesi gerektiğini, üstlendiği taşımaları gecikme ile ifa etmesinden dolayı da sözleşme hükümleri gereğince sorumlu olduğunu ileri sürerek, toplam 59.624 TL alacağın dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan tahsilini, davacının müvekkili şirketten herhangi bir alacağının mevcudiyetine karar verilmesi halinde bu borcun alacaktan takas ve mahsup edilmesini istemiştir.Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, her iki taraf defterlerinin de usulüne uygun olarak tutulduğu, davacının sözleşme gereği vermiş olduğu hizmetler toplamından tahsilatlar nazara alındığında icra takip tarihi itibarı ile 43.811,78 TL. alacağının bulunduğu, faiz talebinin yasal şartlarının oluşmadığı, karşı dava yönünden ise, tazminat istemenin dayanağı olan hasarın, yüke ilişkin özen borcunun ihlalinden meydana geldiğinin ve hasar ile kusur arasında illiyet bağı bulunduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, davalının itirazının 43.811,78 TL asıl alacak üzerinden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren reeskont faizi uygulanmasına, alacağın % 40'ı oranında hesaplanan 17.524,71 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, şartları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, kanıtlanamayan karşı davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı-karşı davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı-karşı davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2-Ancak asıl dava, taşıma sözleşmesine dayalı alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali, karşı dava, aynı sözleşmeye dayalı cezai şart alacağının tahsili ile fazladan ödenen taşıma ücreti bedelinin istirdadı, bu mümkün olmazsa asıl davada hükmedilecek tazminattan takas mahsubu istemine ilişkindir. Her ne kadar taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinin 12.3. maddesinde davalı-karşı davacının defterlerinin kesin delil olacağı yönünde münhasır delil sözleşmesi varsa da, bu durumda dahi bir tarafın kendi defterlerinde yer alan bir kaydın doğruluğunu başka delillerle ispatlama hakkının bulunduğunun da kabulü gerekir. Somut uyuşmazlıkta her iki tarafın defterleri de usulüne uygun bir şekilde tutulmuştur. Ancak tarafların defter kayıtları birbiriyle uyuşmamaktadır. Dolayısıyla sadece tarafların ticari defterlerinden hareketle bir sonuca gidilmesi mümkün değildir. Ancak bu noktada bir tarafın kendi defterlerinde yer alan ve karşı tarafın lehine olan kayıtların, kendisi aleyhine kanıt oluşturacağını da gözden kaçırmamak gereklidir. Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda ise, sadece taraf defterleri üzerinde inceleme yapılmış ve her iki tarafın defterlerinde mutabakat tesis eden rakamlar dikkate alındığında, davacı-karşı davalının asıl davada (43.811,78) TL alacaklı olduğu bildirilmiştir. Buna göre asıl davada davacının defterlerinde yer alan ve kendisini alacaklı olarak gösteren faturaların bir çoğu, davalı defterlerinde de davacının alacağı olarak kayıtlıdır. Bu kayıtların asıl davada davalı aleyhine delil teşkil edeceği açıktır. Yine aynı bilirkişi raporunda asıl davada davacı tarafından düzenlenip de davalı defterlerinde yer almayan 4 adet toplam (2.312,80) TL bedelli faturalar ile vade farkı ve işlemiş faiz talebinin dikkate alınamayacağı belirtilmiş, mahkemece de buna göre karar verilmiş ve verilen karar asıl davada davacı vekilince temyiz edilmemiş olduğundan, davalı yararına oluşan usulü kazanılmış hak gereğince, asıl davada davacı tarafından anılan faturalara dayanılarak talepte bulunulamayacağı da açıktır. Buna karşılık, davalı defterlerinde kayıtlı 04.04.2009 tarihli (916,12) TL bedelli ve 26.10.2009 tarihli (22.327,95) TL. bedelli iki adet fatura, davacı defterlerinde kayıtlı değildir. Yukarıda açıklandığı gibi taraf defterlerindeki kayıtlar birbirini doğrulamadığından sadece kendi defterindeki kayda dayanarak asıl davada davalının bir talepte bulunması mümkün değildir. Ancak yukarıda da açıklandığı gibi tarafların defterlerinde kendisini alacaklı gösteren kayıtların doğruluğunu ispatlaması imkanı bulunduğundan, asıl davada davalının da bu iki adet faturanın gerçek olduğunu ve bu faturalar dolayısıyla davacıdan alacaklı olduğunu ispat etmesi gereklidir. O halde mahkemece, yeni bir bilirkişi heyeti aracılığıyla, asıl davada taraflar arasındaki uyuşmazlığın yukarıda açıklanan şekilde incelenip değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, asıl davada verilen kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir. 3-Karşı davada verilen karara gelince; karşı davada davacı vekili, karşı davalının hiçbir zaman taşımalara ilişkin teslim evrakını müvekkiline vermediğini, taşıma irsaliyelerinde teslim tarihi, saati, teslim alan yetkilinin imzası gibi kayıtların bulunmadığını, araç ve yüke ilişkin sigortaların yaptırılmadığını, (50.000) TL bedelli teminat senedinin verilmediğini, fesih iradesinin sözleşmeye uygun bir şekilde açıklanmadığını ileri sürerek, her bir sözleşme maddesi ihlali için sözleşmenin 11.1. maddesi uyarınca (1.000) TL tutarındaki cezai şartın tahsilini, yine 05.06.2009 tarihinde Konya'ya taşınmak için teslim alınan emtianın alıcısına geç teslim edildiğini, bu nedenle de anılan taşıma için davacıya ödenen (624) TL taşıma ücretinin müvekkiline iadesinin gerektiğini ileri sürmüştür. Mahkemece bu konuda görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda ise, yüke ilişkin özen borcunun ihlalinden dolayı ziya ve hasar halinin varlığına, kusurun ihbarına, davacının varsa kusuru ile hasar arasında illiyet bağının mevcudiyetine dair bir kanıt sunulamadığı bildirilmiş, mahkemece de bu gerekçeyle karşı davanın reddine karar verilmiştir. Oysa karşı davada sadece yükle ilgili değil, örneğin irsaliyelere, teminat senedine ve sigortaya ilişkin iddialar da vardır. Bu durum karşısında mahkemece, yukarıdaki bentte belirtilen bilirkişi heyeti aracılığıyla, karşı davada davacının diğer iddiaları konusunda bir değerlendirme yapılarak, davacının anılan taleplerinin yerinde olup olmadığı incelenmeden, eksik incelemeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiş, karşı davada verilen kararın da bu nedenle kaşı davada davacı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme kararının davalı-karşı davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı-karşı davacıya iadesine, 03.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.