MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)Taraflar arasında görülen davada ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05/11/2015 tarih ve 2011/1011-2015/509 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 10/06/2016 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalılar vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin yatırılan paranın tamamının istenildiği zaman geri alınabileceği ve karşılığında yüksek oranda faiz verileceği garantileri ile ... ... adlı şirkete para yatırdığını, kendisine makbuz verildiğini, müvekkilinin yatırdığı parayı alamadığını, yurt dışındaki şirketin Türkiye'deki ... grubu şirketlerin uzantısı olduğunu, yurt dışında sermaye toplayarak grubun diğer şirketlerine aktarıldığını, tüzel kişilik perdesinin aralandığını, davalı ...'ın davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000 DM (10.225,84 Euro) karşılığı 25.306,90 TL'nin tahsil tarihinden itibaren en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davalı şirketlerin yurt dışındaki şirketle olan ticari faaliyetleri ve hesap hareketlerinin incelettirilmesi sonucu şirketler arasında ticari ilişki bulunduğu anlaşılmış ise de, davacının dosyaya sunduğu para verdiğine ilişkin belge dışında dava dışı yurt dışındaki şirkete ortak olduğuna dair delil bulunmadığı, esasen salt dosyaya sunulan bu belgeye dayanarak hukuki anlamda davacının yurt dışındaki şirkete ortak olduğundan/ortaklığın doğduğundan bahsedilmesinin mümkün olmadığı, davacının iddiasını ispatla yükümlü olduğu, bunun yanı sıra davalı şirketler ile dava dışı iflas eden şirket arasındaki tasarrufların hileli, muvazaalı olduğu daha açık ifade ile yapılan işlemlerle bilinçli olarak borçlu dava dışı şirketin alacaklılarına (davacıya) karşı borçlarının hükümsüz hale gelmesini onların zarara uğramasının hedeflendiği, yapılan işlemlerle organik bağ bulunan şirketlerden biri zarar ederken/azalmaya sebep olunurken diğerinin de anormal kar elde elde edildiğinin, art niyetli hareket edildiğinin mevcut delil durumuyla anlaşılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Davacı, yüksek kâr payı verilmek ve istenildiği zaman iade edilmek üzere kendilerinden para toplandığını, bu paraların davalı şirkete aktarıldığını, yurt dışı şirket ile davalı şirket arasında bağlantı bulunduğunu ileri sürerek işbu davayı açmış olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, ... ...'nin ... A.Ş. ile şirketler hukukuna özgü hiçbir ilişkisi mevcut bulunmadığı, sonradan yönetim kuruluna giren ... dışında herhangi bir yönetimsel bağlantının olmadığı, davacının iddiasını "... ... Taahütname" adlı belgeye dayandırdığı, söz konusu belgenin verilmesi ve şirkete ortak edilirken davalıların katkısının ispat edilemediği, yabancı ülkede kurulu bir şirket için davacının yabancı şirkette ortaklığının bulunup bulunmadığının dosyadaki belgelerden tespit edilemeyeceği, ... ...'nin ikraz sözleşmeleri karşılığında alacağını Türkiye'de mukim ... Grubu şirketlerinin hisselerini devralarak tahsil etmesinin ve Türkiye'de kurulu şirketlere iştirak etmesinin tek başına tüzel kişilik perdesinin bulunduğu ve davacının davalılar ile alacak ilişkisinin tespiti için yeterli olmadığı, hileye ilişkin iddiaların ise hak düşürücü süre nedeniyle dikkate alınamayacağı bildirilmiş, mahkemece de bu bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş ise de, söz konusu bilirkişi raporunda, bu açıklamalar dışında aynı zamanda, yabancı devlet kurumu raporlarında Avrupa ülkelerinde toplanan fonların doğrudan Türkiye'ye aktarıldığı, kayıt dışı sermayenin Türkiye'deki ... hisseleri ile değiştirildiği, ... ...'nin yatırım stratejisi bulunmadığı, şirket ortaklarının mali yatırımlar ile ilgili bilgi ve deneyimleri bulunmadığı, kar dağıtımı yapılmadığı, ... ... varlığının Türk ... grubuna kredi vererek bilinçli olarak azaltıldığı, kredi ve iştiraklerin muhasebe defterine usulüne uygun kaydedilmediği açıklanmış olup, Dairemizden geçen emsal dosyalardaki bilirkişi raporlarında bir başka yabancı şirket olan ... Group AG ile ikraz sözleşmesi düzenleyen ... Grubu şirketlerin yüklendikleri borçları için herhangi bir geri ödemede bulunmadıkları, borçlarını hisse senetleri ile takas etmek suretiyle kapattıkları tespit edilmiştir.Bu durumda, davalıların yurt dışında kurulu şirket adına para toplayarak bu paraları Türkiye'deki ... Grubu şirketlere aktardıkları iddia olunup dava, organize bir haksız fiilerinden kaynaklanan alacak (istirdat) davası olduğuna ve gerek yabancı devlet kurumları raporları gerekse Dairemizden emsal geçen dosyalardaki bilirkişi incelemesiyle yurtdışında kurulu ... Group AG ve ... ... adlı şirketler ile Türkiye'de muhkim ... Grubu şirketler arasında ikraz sözleşmeleriyle Türkiye'deki muhkim ... Grubu şirketlere para akışı sağlandığı sabit olduğuna göre, artık bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak, haksız fiil, hile ve aldatma olgusunun tespiti yapılırken SPK, TBMM, MASAK raporları, davalı şirketin yöneticileri hakkındaki ceza dosyaları, bu dosyalardaki tanık beyanları da nazara alınarak, her bir davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi ve davalıların zamanaşımı def'inin de buna göre değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken, yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.350 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.