MAHKEMESİ : İSTANBUL 13. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/06/2012NUMARASI : 2010/856-2012/247Taraflar arasında görülen davada İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21.06.2012 tarih ve 2010/856-2012/247 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 01.04.2014 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu ve trafik sigorta poliçesi olmayan .. plakalı aracın kaza yapması sonucu %65 oranında çalışma gücü kaybına uğradığını, başvuru sonrası bir takım indirimler dikkate alınarak 20.223,00 TL ödeme yapıldığını, tespit edilen tazminatın çok düşük olduğunu, ibranameye bakiye haklarının saklı olduğuna ilişkin çekince koymak istediğini, davalı kurumca buna izin verilmediğini, çalışma gücünü % 65 oranında kaybetmiş ve halen Bursa E Tipi Kapalı Ceza Evi'nde bulunan müvekkilinin maddi açıdan çok zor durumda olduğundan müzakaya halinde ister istemez ibranameyi imzalayarak ödenmek istenen bedeli almak zorunda kaldığını, müvekkilinin iş gücü kaybı nedeniyle uğramış olduğu maddi kaybın fazla bulunduğunu ileri sürerek ve ıslah isteminde bulunarak, 39.938.00 TL'nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, olayda hatır taşıması olduğundan davanın müvekkili kuruma yöneltilmemesi gerektiğini, dava öncesinde davacıya ödeme yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, olay tarihinde meydana gelen kaza sonucu araç içinde bulunan davacının % 65 oranında meslekte kazanma gücünden kaybedecek şekilde yaralandığı, maluliyeti sebebiyle maddi zararının belirlendiği, kaza yapanın davacının arkadaşı olduğu, dava konusu araçta hatıra binaen bulunduğu ve müterafik kusuru olduğu dosya kapsamından anlaşıldığından, maddi tazminat miktarından %25 oranında indirim yapıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 29.953,5 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Dava, maluliyet tazminatının tahsiline karar verilmesi istemine ilişkindir.Davacının, dava dışı T. D.'e ait ... plakalı araçta yolcu olarak bulunduğu sırada 03.10.2008 tarihinde meydana gelen kazada yaralandığı, anılan aracın trafik sigorta poliçesinin bulunmadığı, bu nedenle davalıya başvurduğu, davalı tarafından kendisine 12.11.2010 tarihinde 20.223 TL tutarında tazminat ödemesi yapıldığı hususları uyuşmazlık konusu değildir. Ayrıca, trafik sigorta poliçesi yaptırmadan aracını trafiğe çıkaran dava dışı kişi ile davacının arkadaş oldukları, davacının hatır amaçlı olarak kaza yapan araçta taşındığı, sürücünün alkollü olduğu, kendisi de alkollü olan davacının bu durumu bilerek araca bindiği ve sonra kazanın meydana geldiği yönleri de dosya kapsamıyla sabittir. Davacı, tam zararının karşılanmadığını, ibranamenin müzayaka altında imzalandığını ileri sürmüş, davalı ise, davacı zararının ödendiğini, ibraname alındığını, bir alacağının kalmadığını savunmuştur. Uyuşmazlığın çözümlenmesi için, öncelikle davalının yaptığı ödemenin 2918 sayılı KTK'nın 111. maddesi uyarınca geçerli bir ödeme olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Anılan düzenlemeye göre, bu kanunda öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Kanun'un bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Somut olayda davacı taraf, zararının tam ödenmediğini, ibranamenin geçerli bulunmadığını işbu dava ile süresinde ileri sürmüştür. Çekişme, ibraname tarihi itibariyle davalının, davacının gerçek zararını ödeyip ödemediği noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, yapılan inceleme yeterli olmadığı gibi karar da doğru değerlendirmeler içermemektedir. Davacının, kaza sonrasında % 65 oranında malul kaldığı kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Ancak, davacının maluliyet oranının tespitine ilişkin Bursa Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen bu rapor, denetime elverişli olmadığı gibi tedavi gördüğü Uludağ Üniversitesi tıbbi kayıtlarının değerlendirilmesini de içermemektedir. Ayrıca, davacının maluliyetinin ve oranının uyuşmazlık konusu kazadan kaynaklanıp kaynaklanmadığını da tam olarak açıklamamaktadır. Öte yandan, davalının yaptığı ödemenin yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi tarihi ve şekli de yanlış olmuştur. Zira, davalının ödeme yaptığı tarih itibariyle davacı gerçek zararının belirlenmesi, yapılan ödemenin buna göre yerinde olup olmadığı incelenmesi gerekirken, yazılı şekilde rapor tarihi itibariyle inceleme yapılması, davalı ödemesinin bu tarihe göre uyarlanması yerinde görülmemiştir. Keza, hatır taşıması ve davacının sürücüsü alkol almış olan araca bilerek bindiği dikkate alınıp, somut olaya uygulanması gereken 818 BK'nın 43 ve 44. maddeleri uyarınca somut olayın diğer özellikleri de değerlendirilerek tespit edilen nihai tazminattan daha fazla bir oranda indirim yapılması gerekirken % 25 oranında indirim yapılması da yanlış olmuştur. Ayrıca, davacı gerçek zararı belirlenirken, 818 sayılı BK'nın 43 ve 44. maddesi uyarınca yapılan indirim sonrası gerçek zarar bulunup, davalı ödemesinin bundan sonra mahsubu gerekirken, yazılı şekilde önce davalı ödemesi mahsup edilip, sonra indirim yapılması da doğru görülmemiştir.Bu durum karşısında, davalı vekilinin itirazları da dikkate alınıp, SSK Çalışma Tüzüğü hükümleri çerçevesinde davacı zarar görenin maluliyet oranın tespiti bakımından Adli Tıp Kurumu’ndan denetime uygun rapor alınması, yaşı, gelir durumu, maluliyet oranı gibi hususlar dikkate alınarak, davalının ödeme yaptığı tarih itibariyle gerçek zararının belirlenmesi, yukarıda açıklandığı şekilde mülga 818 sayılı BK'nın 43 ve 44. maddeleri uyarınca uygun indirim yapılması, davalının ödemesinin yerinde olup olmadığının buna göre değerlendirilmesi, yerinde olmadığının kabulü halinde, davalının ödemesinin mahsubu ile kalan kısmının hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmelerle hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 01.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.