MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 13.12.2010 tarih ve 2007/311-2010/699 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve katılma yoluyla davalı ... vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, şirketin 800.000,00 TL olan sermayesinin 19.06.2003 tarihinde tescil edilen karar ile 1.600.000,00 TL'ye çıkarıldığını, artırılan sermayenin 1/4 ünün tescil tarihinden itibaren 3 ay içinde ödenmesi gerekmesine rağmen yönetim kurulu tarafından süresi içinde ortaklardan talep edilmediğini, denetim kurulunun da yönetim kurulunu uyarmayarak görevlerini yerine getirmediklerini, şirket hesabında 32,57 TL bulunduğu kasada görünmesine rağmen bu paranın fiilen mevcut olmadığını, gerekli takibin davalılar tarafından yapılmadığını, ileri sürerek 200.032,57 TL zararın davalılardan sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsili ile 2002 yılında görev yapan yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibralarının kaldırılmasını talep ve dava etmiştir. Davalılar ... ve ... vekili, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ancak kendilerine kusur yüklenebilmesi şartıyla sorumlu olabileceğini, müvekkillerinin 03.07.2003 tarihinden itibaren tutuklu olduğunu, sermayenin ödenmesi çağrısı yapılmasının mümkün olmadığını, kasa işlemlerinden müvekkillerinin imza ve bilgisinin bulunmadığını, talebin zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.Davalı ... vekili, müvekkilinin denetim kurulu üyeliği için aday olmadığını, genel kurul toplantısına katılmadığını, mevzuat uyarınca denetim kurulu üyesi seçilebilmek için bu iki şartın arandığı, müvekkilinin üyeliğinin batıl olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Davalı ... vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, sermaye artırım taahhüdünün öncelikle taahhüt eden ortaklardan istenmesi, bu yola rağmen ödenmemesi halinde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğup doğmayacağının tartışılması gerekeceği, kasa açığının hangi tarihte gerçekleştiği ve nelere yönelik olduğunun saptanamadığı, yönetim kurulu üyelerinin kasa açığından sorumlu olmadığının kabulü gerektiği, denetçilerin ise, seçildikten çok kısa bir süre sonra şirket yönetimine el konulması üzerine denetleme ve rapor yazma olanakları bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı davacı vekili ile katılma yoluyla davalı ... vekili temyiz etmiştir.1) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2) Ancak, davacı taraf davalı yönetim kurulu üyelerinin ortaklardan tahsili gereken apelleri zamanında tahsil etmemek suretiyle şirketi zarara uğrattıklarını, denetim kurulu üyesi olan davalıların da bu hususu şirkete bildirmemek suretiyle bu zarardan sorumlu olduklarını ileri sürmüştür. Bir sermaye şirketi olan ...'nin apel borçlarının zamanında tahsil edilmemesinin şirket yönünden zarar teşkil edeceği tabii olup apellerin süresinde ödenmemesinden sonra makul sürede bu hususta yasal girişim yapılmaması ile doğan zarar için öncelikle ortağa gidilmesine gerek bulunmamaktadır. Şirket, hem ortaktan hem de o tutarı zamanında tahsil etme girişiminde bulunmayan sorumlulardan tahsilde tekerrür olmamak üzere bu tutarları isteyebilir. Bu itibarla, mahkemenin zararın henüz gerçekleşmediği yönündeki gerekçesi doğru olmadığı gibi, şirket işlerini sürekli olarak denetlemekle yükümlü olan denetçilerin sorumluluğunun da sadece yıl sonunda rapor sunmakla sınırlı olduğuna ilişkin gerekçe yerinde değildir. Mahkemece mülga 6762 sayılı TTK'nın 338. ve 359. maddeleri hükümleri uyarınca davalıların kusursuzluklarını ispatlamadıkları takdirde zarardan sorumlu oldukları kabul edilerek hüküm oluşturmak gerekirken, yazılı gerekçe ile bu husustaki talebin reddi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.3) Bozma sebep ve şekline göre davalı ... vekilinin bu aşamada temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 14.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.