MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/05/2013NUMARASI : 2012/85-2013/78Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 14/05/2013 tarih ve 2012/85-2013/78 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilin IPAD markasının yaratıcısı ve sahibi olduğunu, IPAD markasının kullanıldığı ürünlerin üstün teknolojik özellikleri ve teknoloji sektörüne getirdiği yenilik ile dünya çapında tanındığını, müvekkilinin IPAD ürün şekline ilişkin olarak WIPO nezdinde ülkemizi de kapsayacak şekilde yaptığı uluslararası marka tescil başvurusunun TPE tarafından markanın 556 sayılı KHK’nin 7/1-a maddesinden atıfla 5. madde kapsamına girmediği gerekçesiyle reddedildiğini, söz konusu ret kararına karşı itirazlarının da TPE Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2011-O-493187 sayılı kararı ile reddedildiğini, dava konusu şekil marka başvurusunun KHK m. 5 kapsamında tescil edilemeyecek işaretlerden olmadığını, bu nedenle 7/1-a bendi kapsamında reddedilemeyeceğini, dava konusu marka başvurusunun ürün şekline ilişkin olduğunu ve çizimle görüntülenebilir, baskı yoluyla yayınlanabilir ve çoğaltılabilir durumda olduğunu, ayrıca dava konusu şeklin çizgi ve formların birlikte kullanımından oluşan genel görünümü itibariyle, alelade bir şekilden farklılaştığını, başvuruya orjinallik kazandırarak belirli bir ürün ya da hizmeti belirtebilecek şekilde doğuştan ayırt edicilik sağladığını, tablet bilgisayarların birçok farklı forma sahip olabileceğini, diğer ürün şekillerinden ayrılan söz konusu işaretteki unsurların ise direkt olarak A.. ürünlerine özgü olduğunu, müvekkili firma ile özdeşleştiğini, bu sebeple de söz konusu şeklin hiçbir kaynağı işaret edemeyecek kadar standart bir tablet bilgisayar şekli olmadığını, markanın birden çok unsuru içeren bir kompozisyondan oluştuğunu, markanın tescil ettirilmek istendiği 9. Sınıfta yer alan malların bu kompozisyon bütünlüğünde üretilmesi ya da kullanılması konusunda herhangi bir teknik zorunluluk bulunmadığını, orijinal bütünlüğe sahip olan ve piyasada yer alan diğer formlardan farklılaşan bir formun, sadece o ürüne ilişkin bazı unsurları içermesi nedeniyle tanımlayıcı ya da kaynak gösterme fonksiyonundan yoksun olarak değerlendirilemeyeceğini, dava konusu şekil markasını gören tüketicilerin direkt olarak bu şeklin müvekkilinin IPAD ürünü olduğunu anlayacağını ileri sürerek, şekil marka başvurusunun reddine ilişkin davalı kurum kararının iptalini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili,açılan davanın yerinde olmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davanın kabulü ile TPE YİDK’nun 14/02/2012 tarih 2011/M-4787 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.Dava konusu başvuru, TPE YİDK tarafından başvuruya konu şekle ait özelliklerin tek başına veya bir arada ayırt edici nitelikte olmadığı, zira grafik gösterimin, siyah dikdörtgen zemine sahip bir ekran üzerinde yer alan kare çerçeve içerisindeki küçük şekillerden/ikonlardan oluşan bir tablet bilgisayarı resmettiği gerekçesiyle 556 Sayılı KHK'nın 7/1-b bendi uyarınca reddedilmiştir. Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi heyetince, anılan şeklin 556 sayılı KHK 7/1 – (a) bendi anlamında ayırt edicilik vasfına sahip olduğu, bunun mümkün olmaması halinde de; başvurucu davacı şirketin tescilli ürün şekli markası nedeniyle aynı KHK'nın 7/son maddesi anlamında kullanımla ayırt edicilik kazandırdığı gerekçesiyle tescilinin mümkün olduğu mütalaa edilmiştir. Gerçekten 556 Sayılı KHK'nın 7. maddesinin a, c ve d bentlerine göre mutlak ret nedeni kapsamındaki işaretlerin, kullanımla ayırt edicilik kazandırılmaları halinde aynı maddenin son fıkrası uyarınca tescili reddedilemez. Ancak, yukarıda da açıklandığı üzere, bilirkişi heyetince öncelikle dava konusu işaretin 7/1-a bendine göre ayırt edici niteliğe sahip olduğu görüşü açıklanmış ise de, bu hususta görüş bildiren bilirkişi heyetinde bilgisayar alanında uzman bir bilirkişi bulunmadığından anılan mütalaanın özel ve teknik bakımdan da yeterli ve hüküm tesisine elverişli olduğundan söz edilemez.Öte yandan, dava konusu işaretin 556 sayılı KHK'nın 7/son maddesinden yararlanması gerektiğine ilişkin mütalaya karşın, aynı heyetin başvuru konusu işaretin başlangıcından beri ayırt edicilik vasfına sahip olduğu görüşü kendi içerisinde çelişkili olduğu gibi, 556 sayılı KHK 7/son maddesine göre yapılacak bir değerlendirmenin esasen bizzat başvuru konusu işaretin kullanımı ile ilgili olması gerektiği halde, bilirkişi raporunda davacının I.. ürün şekli markasının genel olarak kullanımı dikkate alınarak ulaşılan bu sonucun da Yargıtay denetimine elverişli ve yeterli bir incelemeyi içerdiğinden söz edilemez. O halde, mahkemece yukarıdaki hususları içerecek şekilde bilirkişi görüşü alınmaksızın yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyizi itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 31.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.