Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6151 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 12178 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ......... ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 26/05/2015NUMARASI : 2014/1591-2015/485Taraflar arasında görülen davada.......... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 26/05/2015 tarih ve 2014/1591-2015/485 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 31/05/21016 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı B.. B.. vekili Av. D.... B.... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ...... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı N.....T........ vekili, müvekkilinin davalı bankaya devrinden önceki .......bank T.A.Ş. ........ Şube Müdürlüğü nezdinde ticari işletmesiyle ilgili hesabı bulunduğunu, müvekkilinin uzun süre kalp rahatsızlığı geçirmesi nedeniyle davalı banka çalışanı davalı O.. Y..'a güvendiğini, ancak bir kısım usulsüzlükler yaptığını anlaması üzerine ........... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2000/357 D.iş sayılı dosyasıyla bilirkişi incelemesi yaptırdığını, bilirkişi raporunda söz konusu hesaptan talimatsız ve usulsüz toplam 19.370,44 TL çekildiğinin tespit edildiğini, müvekkilinin ayrıca munzam zararının ve manevi zararının oluştuğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak toplam 37.414,12 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı, 25.04.2013 tarihli temlikname ile alacağını Ö.. A..'e temlik etmiştir. Davalı O.. Y.. vekili, davacının bir yılı aşkın bir süre hesaplarını kontrol etmemesinin yaşamın olağan akışına aykırı olduğunu, usulsüz olduğu iddia edilen işlemlerin fişleri incelendiğinde bir çoğunda yetkili imza olarak müvekkilinin imzasının bulunmadığını, pek çoğunun imzasız olduğunu, ancak tümünde teslim alan imzasının mevcut olduğunu, bu imzaların davacının verdiği telefon veya faks talimatları doğrultusunda davacının elemanlarına ait olduğunu, davacının tüm işlemlerden haberdar olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı ......bank T.A.Ş. vekili, davacı ve O.. Y..'ın yakın zamana kadar samimi ilişkiler içinde olup birbirlerine baba-oğul şeklinde hitap ettiklerini, daha sonra tarafların aralarının bozulduğunu, davacının banka hesaplarından usulsüz para çekildiğini bilmemesinin ve fark etmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ödeme fişlerindeki imzanın gerçekten davacıya ait olmaması halinde bu imzaların davacının onayı ile davalı O.. Y.. veya başkası tarafından atılmış veya attırılmış olabileceğini, müvekkilinin sorumluluğu bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak, tüm dosya kapsamına göre; banka müfettiş raporundaki belirleme ile delil tespiti dosyasındaki usulsüz işlemlerden sonra müşteri tarafından para çekilme işlemleri ve N..... T......' nun basiretli bir tacir olarak hesaplarını kontrol ve takip etmesinin gerekliliği hususları birlikte değerlendirildiğinde, hesap sahibinin yapılan işlemlere icazet verdiği, yapılan işlemleri benimsediği anlamına geleceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, hesaptan usulsüz çekilen paranın bankadan ve banka görevlisinden tahsili istemine ilişkindir.Dava tarihi itibariyle yürülükte bulunan 4389 Sayılı Bankalar Kanununun “Mevduata ilişkin hükümler” başlıklı 10. maddesinin 3. bendinde “17.2.1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin rehinlere ve 22.4.1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanununun alacağın devir ve temlikine ilişkin hükümleri ile diğer kanunların verdiği yetkiler ve koyduğu yükümlülükler saklı kalmak şartıyla, mevduat sahiplerinin mevduatlarını geri alma hakları hiçbir suretle sınırlandırılamaz. Mevduat sahibi ile banka arasında vade ve ihbar süresi hakkında kararlaştırılan şartlar saklıdır.” hükmü düzenlenmiş olup benzer bir hükme 5411 Sayılı Bankacılık Kanununun “Mevduatın ve katılım fonunun çekilmesi” başlıklı 61. maddesinde yer verilmiş ve “4721 sayılı Türk Medenî Kanununun rehinlere ve hapis hakkına, 818 sayılı Borçlar Kanununun alacağın devir ve temlikine, takasa dair hükümleri ile diğer kanunların verdiği yetkiler ve koyduğu yükümlülükler saklı kalmak şartıyla mevduat ve katılım fonu sahiplerine ödenmesi gereken tutarları geri alma hakları hiçbir suretle sınırlandırılamaz. Mevduat veya katılma hesabı sahipleri ile kredi kuruluşları arasında vade ve ihbar süresi hakkında kararlaştırılan şartlar saklıdır.” şeklinde ifade edilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve yerleşmiş Yargıtay kararları gereği mevduat sahiplerinin mevduatlarının usulüne uygun olarak ödendiğini ispat külfeti davalıda olup, davalı banka kendisine tevdi edilen mevduatı hak sahibine usulünce ödediğini ispat etmediği sürece ödeme yükümlüğünden kurtulamayacaktır. Bu suretle basiretli davranması gereken ve gerekli özeni göstermesi gereken davalı banka olduğuna göre mahkemece yanılgılı değerlendirmeyle alacağı temlik eden davacı N.....T......'nun basiretli bir tacir olarak hesaplarını kontrol ve takip etmesi gerektiği hususuna gerekçede yer verilmesi ve bu hususla banka müfettiş raporundaki belirleme ile delil tespiti dosyasındaki usulsüz işlemlerden sonra müşteri tarafından para çekilme işlemlerinin birlikte değerlendirilmesiyle hesap sahibinin yapılan işlemlere icazet verdiği, yapılan işlemleri benimsediği sonucuna varılması doğru olmamıştır. Hesap sahibinin yapılan işlemlere icazet verdiği sonucuna ulaşılabilmesi için sadece usulsüz işlemlerden sonra hesap sahibi tarafından hesaptan para çekilmesi yeterli olmayıp, hesap sahibine hesap ekstresinin tebliği, hesap cüzdanına işlemlerin kaydı gibi hususların incelenmesi, böylece hesap sahibinin yapılan işlemlerden haberdar olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca hesaptan yapılan işlemler sonucunda aktarılan paraların hesap sahibinin kendi menfaatine kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi açısından hesaptan başka hesaba aktarılan kişilerle hesap sahibinin ticari ilişkisinin bulunup bulunmadığının tespiti için hüküm kurmaya yeterli bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.