MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada .... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 17/03/2015 tarih ve 2013/267-2015/217 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 26.04.2016 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan asıl davada davacı asil ... ve vekili Av. ..., asıl ve birleşen davada davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Asıl davada davacı vekili, davalı anonim şirketin 24.06.2013 tarihli genel kurulunda alınan denetçi raporunun okunması ve tasdikine ilişkin 3 nolu, yönetim kurulu üyelerinin seçimi ve görev sürelerinin belirlenmesine ilişkin 8 nolu, şirket anasözleşmesinin değiştirilmesine ilişkin 10 nolu, yönetim kurulu üyelerine TTK'nın 395. ve 396. maddelerinde düzenlenen yetkilerin verilmesine ilişkin 12 nolu kararlar ile TTK'nın 420. maddesi uyarınca erteleme üzerine yapılan 12.09.2013 tarihli genel kurulunda alınan kar ve zarar hesaplarının tasdikine ilişkin 2 nolu, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin 3 nolu kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen davada ise davacılar vekilince aynı tarihli genel kurullarda alınan kararların iptaline karar verilmesi talep olunmuştur.Asıl ve birleşen davada davalı vekili, iptali istenilen genel kurul kararlarının yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil etmediğini savunarak, asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin 24.06.2013 tarihli genel kurulunun 3. maddesinde denetçi raporunun okunmasına gerek olmadığına karar verildiği, bu kararla ortakların şirket faaliyet ve hesapları konusunda yeterince aydınlanmalarının kısıtlandığı, dolayısıyla bu kararın ve bu kararla bağlantılı şirket bilançosu ile kâr-zarar hesabının onayına ilişkin kararın iptalinin gerektiği, bunun dışında iptali istenilen kararların yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olmadığı, her ne kadar birleşen davada denetçi tayini talep edilmiş ise de başka bir mahkemede açılan dava neticesinde şirkete denetçi atandığından bu talep yönünden davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, 24.06.2013 tarihli genel kurulda alınan 3 nolu kararın iptaline, birleşen davadaki denetçi tayinine ilişkin talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına, asıl ve birleşen davadaki diğer taleplerin reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Asıl ve birleşen davalar, davalı anonim şirketin 24.06.2013 ve 12.09.2013 tarihli genel kurullarında alınan kararların iptali istemine ilişkin olup yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere mahkemece, 24.06.2013 tarihli genel kurulun 3. maddesinde denetçi raporunun okunmasına gerek olmadığına karar verildiği, bu kararla ortakların şirket faaliyet ve hesapları konusunda yeterince aydınlanmalarının kısıtlandığı, bu nedenle anılan kararın iptalinin gerektiği, bunun dışındaki kararların ise iptali koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 436/2. maddesi gereğince, şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz. Somut olayda, yönetim kurulu üyeleri birbirlerinin ibra oylamasına katılmışlar ve olumlu oy kullanmışlardır. Yukarıda açıklanan hüküm uyarınca yönetim kurulu üyelerinin birbirlerinin ibralarında oy kullanamayacak olmaları ve yönetim kurulu üyelerinin oyları çıkarıldığında yeterli nisabın sağlanamaması nedeniyle 12.09.2013 tarihli genel kurulda alınan yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararın da iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu yönden asıl ve birleşen davacılar yararına bozulması gerekmiştir. 3-Öte yandan mahkemece, denetçi raporunun okunmasına gerek olmadığına karar verildiği ve bu kararla ortakların şirket faaliyetleri konusunda yeterince aydınlanmalarının kısıtlandığı gerekçesiyle 24.06.2013 tarihli genel kurulda alınan 3. maddenin iptaline karar verilmiş ise de anılan maddede, iptaline karar verilen denetçi raporunun okunmasına gerek olmadığına ilişkin karar dışında şirkete özel denetçi tayinine de karar verilmiş olup infazda tereddüt uyandıracak biçimde gündemin 3. maddesinin tümden iptaline karar verilmesi de doğru olmamış, hükmün bu yönden de davalı şirket yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davacılar vekilinin, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün taraflar yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl ve birleşen davada davalıdan alınarak asıl davada davacıya verilmesine, takdir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl ve birleşen davada davacılardan alınarak asıl ve birleşen davada davalıya verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 31.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.