MAHKEMESİ : BALIKESİR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/05/2013NUMARASI : 2011/153-2013/134Taraflar arasında görülen davada Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16/05/2013 tarih ve 2011/153-2013/134 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkili şirketin çok sayıda “balparmak + şekil” ibareli markanın sahibi olduğunu, davalı şahsa ait “PARMAK” markasının müvekkili şirket adına kayıtlı markalarla açıkça iltibas yarattığını ve onunla ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, davalı kişi adına TPE nezdinde 2000 20385 tescil no’lu “PARMAK” markasının tescilli olduğu sınıflarda kullanılmadığının tespit edildiğini, davada taraf sıfatı dahi bulunmayan dava dışı bir şirketin kullanımına dair belgelerin davalı yanca sunulduğunu, ancak bunun kabul edilemeyeceğini, zira bu belgelerin davalı yanın markayı kullandığını ispat etmediğini iddia ederek 556 sayılı KHK’nın 7., 8., 14. ve 42. maddeleri uyarınca hükümsüzlüğüne ve markalar sicilinden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin “PARMAK” ibareli markasını kendi soyadından esinlenerek oluşturduğunu ve 25.09.2000 tarihinden itibaren koruma altına aldığını, bu markayı 25.09.2010 tarihinde yenilediğini, müvekkilinin markasını tescil ettirdiği ilk günden bugüne kadar hep kullandığını ve halen kullanmaya devam ettiğini, davacının kullanmama nedeniyle hükümsüzlük talebinin yerinde olmadığını, zira önce bizzat kendisi tarafından, daha sonra da kendi izniyle ortağı bulunduğu şirket tarafından sürekli kullanıldığını, başkası tarafından kullanılmanın lisans sözleşmesi verilmeden de olabileceğini, bunun için marka sahibinin izni vermiş olmasının yeterli olduğunu, davacının markasının tanınmış olduğuna ilişkin iddiasını müvekkile karşı ileri süremeyeceğini, zira müvekkilin markasını tescil ettirdiği 2000 yıllarında davacı markasının tanınmış olmadığını, müvekkil markası ile davacı markaları arasında iltibas riskinin bulunmadığını, 2002 yılında tescil edilen müvekkil markasına 9 yıl sonra hükümsüzlük davasının açılmasının kötü niyet göstergesi olduğunu, zira aynı sektörde faaliyet gösteren davacı tarafın bu kadar süre sessiz kaldıktan sonra müvekkile karşı dava açmasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre;davalı markasının kapsamında yer alan mallardan bal emtiası dışındaki mallar için kullanımın ispatlanmamış olduğu, davalının ortağı olduğu şirketin "Parmak" markasını bal emtiasında kullanmasını 556 sayılı KHK'nın 14. madde gereğince kullanım olarak değerlendirilebileceği ve davalı markasını kullanmaması nedeniyle hükümsüz sayılamayacağı, markanın hükümsüzlüğüne konu tescil belgesi tarihinin 2002 yılı olduğu göz önüne alındığında markalar bakımından hükümsüzlük davasının tescil tarihinden itibaren 5 yıllık süre içerisinde açılması gerektiğinden, davanın bu haliyle zamanaşımına uğradığı, keza davalının markasına yönelik olarak açılmış davanın sessiz kalma yoluyla hak kaybına neden olduğu, bu yönüyle davacının dava hakkını yitirdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2- Dava, davalı adına 2000 20385 numarasıyla 05. 29 ve 30 ncu sınıflarda tescilli bulunan “PARMAK” ibareli markanın kullanılmama olgusuna dayalı olarak hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. 556 sayılı KHK’nin 14'ncü maddesinde markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde markanın iptal edileceği, tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden markanın farklı unsurlarla kullanılmasının, markanın yalnız ihracat amacıyla mal ya da ambalajlarında kullanılmasının, marka sahibinin izni ile kullanılmasının ve markayı taşıyan malın ithalatının markayı kullanma olarak kabul edileceği düzenlenmiştir. Aynı KHK’nin hükümsüzlük hallerine ilişkin 42 nci maddesinin c bendinde de 14 üncü maddeye aykırılık hükümsüzlüğü gerektiren hallerden biri olarak düzenlenmiştir. Söz konusu 42. maddede, 5 yılın dolması ile davanın açıldığı tarih arasında ciddi biçimde kullanma hükümsüzlük nedeni sayılamayacağı ancak dava açılacağı düşünülerek kullanma gerçekleşmiş ise mahkemenin davanın açılmasından önceki üç ay içerisinde gerçekleşen kullanmayı dikkate almayacağı hüküm altına alınmıştır. Mahkemece davalı markasının kapsamında yer alan mallardan bal emtiası dışındaki mallar için kullanımın ispatlanmamış olması, davalının ortağı olduğu şirketin "Parmak" markasını bal emtiasında kullanmasının 556 sayılı KHK 14.madde gereğince kullanım olarak değerlendirilebileceği ve davalı markasının kullanmama nedeniyle hükümsüz sayılamayacağı, markanın hükümsüzlüğüne konu tescil belgesi tarihinin 2002 yılı olduğu göz önüne alındığında markalar bakımından hükümsüzlük davasının tescil tarihinden itibaren 5 yıllık süre içerisinde açılması gerektiğinden, davanın bu haliyle zamanaşımına uğradığı, keza davalının markasına yönelik olarak açılmış davanın sessiz kalma yoluyla hak kaybına neden olduğu, bu yönüyle davacının dava hakkını yitirdiği, davacı tarafın tanınmış marka olduğu iddiası kabul edilse bile davacı markanın 2008 yılı itibariyle tanınmış marka olduğu göz önüne alındığında davacının dava açma hakkı sessiz kalma yoluyla ortadan kalktığı gerekçesiyle hükümsüzlük davası açma hakkını yitirmiş olduğu sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.Somut olayda, gerek hükme esas alınan bilirkişi raporunda gerekse mahkeme karar gerekçesinde davalı markasının kapsamında yer alan mallardan bal emtiası dışındaki mallar için kullanımın ispatlanmamış olduğu, davalının ortağı olduğu şirketin "Parmak" markasını bal emtiasında kullanmasının 556 sayılı KHK'nın 14. madde gereğince kullanım olarak değerlendirilebileceği belirtilmiştir. Bu durumda, davalı şahıs adına tescilli bulunan davaya konu “PARMAK” markasının davalı tarafından, bal emtiası dışında kalan emtialar yönünden kullanıldığının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Ancak buna rağmen mahkemece davanın reddine karar verilmiş, red kararının gerekçesinde de davanın tescil tarihinden itibaren 5 yıllık süre içinde açılmadığı, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı ve dava açma hakkını yitirdiği hususlarına dayanılmıştır. Ancak, dava konusu markanın kapsadığı ve mahkemece de kullanılmadığı belirlenen emtialar yönünden davacının hükümsüzlük davası açma konusunda “sessiz kalma yoluyla hak kaybına” uğradığı biçiminde değerlendirilmesi ancak tescil edilmemesi gereken bir markanın tescili ile bu markanın kullanımına karşı çıkma hakkı bulunan bir kimsenin bu duruma uzun süre ses çıkarmaması sonucu karşı tarafın bu şekilde ticari faaliyette ve yatırımda bulunmasından sonra 556 sayılı KHK’nin 42/1-(a) ve (b) bentlerine dayalı olarak açılan hükümsüzlük davasında uygulanması mümkün olup, somut olaydaki gibi kullanılmayan bir markanın hükümsüzlüğüne ilişkin olarak aynı KHK’nin 14 ve 42/1-(c) bendine göre açılan bir iptal davasında açıklanan ilkenin uygulanması mümkün bulunmamaktadır. O halde mahkemece, kullanılmama nedeniyle 556 sayılı KHK'nın 14. maddesine göre açılan davalarda ispat yükünün davalıda olduğu hususu da nazara alınarak dava konusu “parmak” markasının tescil kapsamında bulunan “bal” emtiası dışarda tutulmak suretiyle açılan davanın “bal” emtiası dışında kalan mallar yönünden kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 26/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.