MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/11/2010NUMARASI : 2009/250-2010/272Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 04/11/2010 tarih ve 2009/250-2010/272 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkilinin ilk defa 1989 yılında Almanya’da düzenlenen ve bu tarihten itibaren pek çok ülkede düzenlenmeye devam edilen, Dünya’nın en büyük ve ünlü tekno-müzik açık hava partisi “LOVE PARADE”nin organizatörü olduğunu, davacı adına pek çok ülkede anılan ibareyi içeren marka tescillerinin bulunduğunu ve markalarının tanınmış marka olduğu, kullanımla ayırt edicil kazandığı, müvekkilinin menşei ülke Almanya’da “LOVE PARADE Berlin GmbH…” olarak tescilli olan ve ticaret unvanının çekirdeğini oluşturan, “LOVE PARADE” ibaresini esas unsur olarak ihtiva eden 3 adet markasını tescil ettirmek için Madrid Protokolü hükümlerine göre davalı TPE'ye başvurduğunu, dava dışı şirket adına önceden tescilli benzer marka bulunduğu gerekçesiyle davalı TPE tarafından müvekkilinin marka başvurularının kısmen veya tamamen kabul edilmediğini, davacı itirazlarının da davalı TPE YİDK tarafından kabul edilmediğini ileri sürerek, asıl ve birleşen davalarda TPE YİDK’nun 2005-M-1138 ile 2005/M-1161 sayılı ve 2005/M-1729 sayılı kararının iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı TPE vekili, asıl ve birleşen davada Kurum kararlarının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak iddia, savunma, benimsenen bilirlişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı başvurusunun redde mesnet markanın 556 sayılı KHK'nın 7/1-b maddesi anlamında benzer olduğu, davacının, markasının anılan KHK'nın 7/1-i maddei anlamında tanınmış olduğunu ispatlayamadığı bu nedenle yine aynı KHK'nın 7/son maddesinden yararlanamayacağı, TPE YİDK kararlarının isabetli olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Ancak, mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyularak, davacı markasının 556 sayılı KHK'nın 7/1-i bendi anlamında tanınmış marka olup olmadığının tespiti için alınan mahkemece de benimsenen bilirkişi raporunda, davacı markasının ülkemizde kullanımının olmadığı, eğlence hizmetleri sektöründe kullanılması nedeniyle markanın ülkemizdeki ilgili tüketici kitlesinin geniş yorumlanması gerektiği ve toplumun büyük bir kısmını oluşturduğu, davacı markasının anılan KHK'nın 7/1-i maddesi gereğince tanınmış kabul edilebilmesi için müzik ve eğlence hizmetlerinin tüketici kitlesi tarafından bilinmesi gerektiği ancak bu bilinirliğin ispatlanamadığı mütala edilmişse de 556 sayılı KHK'nin 7/1 -(i) bendi ve Paris Sözleşmesi'nin 1. mükerrer 6. maddesi uyarınca menşe ülkesinde tescilli olan bir markanın, Paris Sözleşmesi'ne üye bir başka ülkede tescilli olmasa dahi tanınmış marka olarak kabul ve himaye görmesi için, tanınmışlığının tespitinde Türkiye'nin de üyesi olduğu Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) tarafından belirlenen ve bağlayıcı olmamakla birlikte uygulama ve öğretide de kabul gören 1999 tarihli ''WIPO Tanınmış Markaların Korunmasına İlişkin Ortak Tavsiye Kararları''ndan yararlanılmakta olup, söz konusu tavsiye kararlarına göre, tanınmışlığın tespitinde genel olarak toplumun ilgili kesiminde markanın bilinme ve tanınma derecesi; markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve kullanım derecesi; marka promosyonlarının kapsadığı coğrafi alan, promosyon süresi ve derecesi; markanın tanınmışlığını ya da kullanım derecesini yansıtacak derecedeki tesciller ya da tescil başvurularının kapsadığı coğrafi alan; markanın yetkili makamlar tarafından tanınmış marka olarak kabulüne dair uygulama örnekleri ; markaya atfedilen değer gibi kriterlerin dikkate alınarak değerlendirilmesi gereklidir. Bu kriterler arasında yer alan ''toplumun ilgili kesimi'' deyiminden anlaşılması gerekenin ne olacağı hususu da, söz konusu WIPO tavsiye kararlarında markanın ait olduğu mal ve hizmet türünün mevcut ve gelecekteki müşterileri; dağıtım kanallarında yer alan kişiler; markanın ait olduğu mal ve hizmet türleriyle iş yapan çevreleri olarak açıklanmıştır. Ayrıca, tanınmışlığın ''toplumun ilgili kesimi''nin tamamında değil ancak her somut olayın özellikleri dikkate alınarak ''önemli bir kesiminde'' gerçekleşmesi koşulu yeterli kabul edilmelidir. Çünkü, her markanın kullanıldığı mal ve hizmet türlerinin özellikleri bakımından Paris Sözleşmesi'nin 1. mükerrer ve 6. maddesi anlamında ilgili sektördeki tanınma oranının da birbirinden farklı olacağı tabiidir. Bu genel açıklamalardan sonra somut uyuşmazlığa dönüldüğünde, yukarıda belirtildiği üzere tanınmışlığın tespitinde markanın ''toplumun ilgili kesimi'' tarafından bilinme derecesinin belirlenmesinde; öncelikle Türkiye'de hiç kullanılmayan bir markanın, eğlence hizmetleri yönünden bu hizmetten yararlanan orta düzeyde tüketiciler nezdinde tanınmış olduğunun kanıtlanamadığına ilişkin mahkemenin görüşüne itibar edilemez. Zira, Türkiye'de kullanılmasa dahi dava konusu ''L P'' markasının eğlence hizmetleri alanında pek çok ülkede ve OHİM nezdinde tescil ediliği, özellikle menşei ülkesi Almanya'da eylemli biçimde kullanıldığı ifade edilmiştir. Bu durumda, anılan markanın Türkiye'de ilgili olduğu sektörün kimlerden oluştuğu ve bu sektörün önemli bir kısmı tarafından tanınmış marka olarak algılanıp algılamadığının belirlenmesi gerekir. Paris Sözleşmesi kapsamında toplumda ilgili kesiminin önemli bir bölümünde, markanın tanınmışlık düzeyine erişmiş olup olmadığı belirlenirken, her somut olayın özellikleri dikkate alınacağından, Türkiye'de kullanılmayan bir eğlence hizmeti markasını bilemeyecekleri doğal olan ortalama tüketicilerin sayısal çoğunluğunun değil, bu alanda ticari faaliyette bulunan ve hizmet üreten kişi ve kuruluşların, ilgili sektörün önemli bölümünü oluşturacağının kabulü ile bu kesimi nezdinde dava konusu markanın tanınmış olup olmadığının değerlendirmesi gereklidir. O halde, yukarıda açıklanan hususlarda inceleme ve araştırma yapılarak, gerektiğinde aralarında ilgili sektör temsilcisinin de bulunduğu yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmak suretiyle, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddi isabetli olmadığından kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) no'lu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) no'lu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 26.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.