Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5813 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 11339 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27/02/2015 tarih ve 2014/719-2015/188 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili,davalı ... vekili,davalı ... vekili, davalılar ..., ..., ..., ... vekili, davalılar (... mirasçıları )..., ..., ..., ..., ..., ... vekili, davalılar ..., ..., ..., ..., ... vekili, davalılar ..., ..., ..., ... mirasçıları:..., ..., ..., ..., ... vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 24/05/2016 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı asil ... ve davacılar vekili Av. ..., davalı ..., ..., ..., ..., ... vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacılar vekili, davalı ... ve Ortakları şirketinin ..., ..., ..., ... olmak üzere 4 ortaklı olduğunu, 1967 yılında muris ...'ın vefatıyla sağ kalan eşi ...'ın 1/4 oranında mirasçı sıfatı kazanıp 22.12.2009 tarihinde vefat ettiğini, müvekillerinin davalı kolllektif şirketin ortaklık sıfatını veraseten kazandığını, 1967'den beri ortaklıkla ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmediğinin tespit edildiğini, murisin davalı şirketteki hissesinin akibetinin belirsiz olduğunu, davalı şirketin ticaret sicil kaydında kuruluş ve ortak değişikliği dışında kaydı bulunmadığını, yasal mirasçılarla ortaklığın devam ettirilip ettirilmediği, genel kurul yapılıp yapılmadığı, tasfiye edilip edilmediği konusunda da kayıt olmadığını, davalı kollektif şirketin dava dışı ....'ye katılması yolunda karar alınıp alınmadığının belli olmadığını, usulüne uygun mal paylaşımı yapılmadan davalı Kollektif Şirketin yaptığı her türlü taksim ve dağıtımın yok hükmünde olduğunu, davalı kollektif şirketin ...'nin %10 ortaklığının atıl bırakılması nedeniyle davalı kollektif şirketin tasfiye edilerek anılan payın öncelikle şirkete sonrasında da ortaklarına dağıtılması gerektiğini, her ortağın kar payı alma hakkı olduğunu ileri sürerek, davalı kollektif şirketin uzun süreden beri gayrı faal bırakılması, yasal mal paylaşımı yapılmaması ve müvekkillerin de şirkete ortak olarak devam etmeyecekleri yönündeki iradeleri dikkate alınarak davalı kollektif şirketin tasfiyesine, ....'nin %10 kurucu ortağı olan davalı kollektif şirketten intikal etmesi gereken %10'luk hissenin tahsisi ile tüm temettü ve kar paylarının hesaplanarak müvekillerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri ayrı ayrı, davanın aktif ve pasif husumetten, zamanaşımından ve esastan reddini istemişlerdir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, dava ve taleplerin niteliğine göre zamanaşımı süresi şirketin tasfiyesinden itibaren başlayacağından ve işbu davanın da tasfiye talepli olması nedeniyle dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolmadığından zamanaşımı itirazının reddi gerektiği, davalı şirketin " ..., ... ve ... Kollektif Şirketi" unvanıyla 12/10/1957 tarihinde ticaret sicile tescil edildiği, kuruluştaki sermaye miktarı 90.000 TL olup, ..., ..., ... olmak üzere 3 ortakla kurulduğu, şirket unvanının 19/07/1966 tarihinde "..." olarak değiştirildiği, şirket sermayesi 200.000 TL'ye çıkarılıp ortaklık yapısı değişerek ... %25, ... %25, ... %25 ve ... %25 olmak üzere 4 ortaklı hale geldiği, bu tarihten sonra ticaret sicil kaydında başka işlem yapılmadığı, ortaklardan ...'ın 10/08/1967 tarihinde vefat ettiği, eşi ...'ın 22/12/2009'da vefat ettiği, ortak ...'ın 10/08/1967'de vefatından sonra kalan diğer 3 ortağın şirketin 3 ortaklı olarak devamına yönelik bir karar almadığı, ortak ...'ın 04/11/2005'de vefatından sonra yine geri kalan ortaklarca kollektif şirketin 2 ortakla devamı yönünde karar alınmadığı, ...'ın 08/07/2008'de ölümünden sonra kalan ortak ...'nun şirketin devamı yönünde bir karar almadığı, davacıların murisi ...'ın eşi ...'ın, eşinin vefatından kendisinin vefatına kadar ki dönemde ( 10/08/1967 - 22/02/2009 arası) davalı kollektif şirkete ortak olmak istediğine dair bir talepte bulunmadığı, tek ortak kalan ...'nun da 28/04/2012 tarihinde vefatı nedeniyle davalı Kollektif Şirketin ortaksız ve organsız kaldığı, bu sebeple de münfesih hale geldiği, ...' ın eşinin ölüm tarihi ile kendisinin vefat tarihine kadar davalı kollektif şirkette ortaklık sıfatı bulunmadığından davacı mirasçılarının da davalı kollektif şirkette ortaklık sıfatları oluşmadığı, diğer ortaklar ..., ... ve ... mirasçıları olan davalıların da aynı sebeplerle davalı Kollektif Şirkette ortaklık sıfatları oluşmadığı, davalı kollektif şirketin ortakları vefat etmişse de ortaklarının vefatı ile kollektif şirketin tüzel kişiliği sona ermeyip tasfiye haline gireceği, T.T.K.'nun 207. ile 212. maddesine uyarınca tasfiye haline giren kollektif şirkete tasfiye memuru atanmasını ortaklar ile mirasçıların ya da yasal temsilcilerin talep edebileceği, davalı kollektif şirketin 02/11/1984'den beri gayri faal olduğu, T.T.K.'nun 195. maddesi gereğince kollektif şirketin isfisah ettiğinin kabulü gerektiği, davalı kollektif şirket 02/11/1984'den beri gayri faal olduğundan anasözleşmenin 3. maddesindeki amaç ve konusunu gerçekleştirilmesinin de imkansız hale geldiği, bu durumun şirketin fesih ve tasfiyesini gerektirdiği,4 ortaklı kollektif şirketin 4 ortağının da vefatı nedeniyle TTK'nun 178. maddesi hükmü de gözetildiğinde davalı şirket ortağı ... ve dolayısıyla ... mirasçıları davacılar tarafından ölen diğer ortakların mirasçıları aleyhine açılan tasfiye davasının aynı zamanda davalı şirket aleyhine de açılmış sayılması nedeniyle davacıların kollektif şirketin feshi ve tasfiyesi talebine yönelik davalarının kabulü gerektiği, davalı şirketin anasözleşmesinin “tasfiye” başlıklı 16. Maddesinde " Müddet hitamında veya kanuni sebeplerden dolayı tasfiye cihetine gidildiği takdirde ve ortaklar arasında herhangi bir ihtilaf vukuunda şeriklerden herbirinin tayin edeceği hakemlerden teşekkül edecek bir heyet şirketi tasfiye ve ihtilafı halledecektir." şeklindeki açık düzenleme nedeniyle 16. madde gereğince oluşturulacak tasfiye heyetince (Hakemlerden teşekkül edecek) tasfiye işlemleri yapılması gerektiğinden ayrı bir tasfiye memuru/memurları atanmadığı, davacıların .... ile ilgili talepleri yönünden ise davacıların davalı kollektif şirketin vefat eden ortağının mirasçıları olup ayrıca şirket ortağı vasfında olmamadıkları, taleplerinin kollektif şiketin ....'deki ortaklık payı iddiasına ilişkin olduğu, davalı kollektif şirket ile ....arasındaki iştirak ilişkisinin varlığının devamının kesin ve yeterli kanıtlarla ispatlanamadığı, bir an için ispatlandığı kabul edilse dahi ...'ne ait nama veya hamiline yazılı hisse senetlerinin mülkiyetinin, ayrı bir tüzel kişiliği olan bizzat davalı Kollektif Şirkete ait olduğu, bu hisse senetlerine ait temettü (kar payı) alma hakkının da yine davalı kollektif şirket tüzel kişiliğine ait olabileceği, davacılara murislerinden intikal edebilecek davalı şirketteki sermaye paylarının davalı kollektif şirketin aktif ve pasifi ile birlikte bir bütün olduğu, davalı şirketin ....'de payı varsa bile müstakilen bu payın davacılara intikalinin yasa ve sözleşme hükümlerine göre mümkün olmadığı, davacıların varislerinden intikal eden davalı şirketteki ortaklık paylarına isabet ettiğini iddia ettikleri hisse senetlerini ve buna bağlı olarak temettü-kar payı alma hakkının kendilerine verilmesini ....'den, davalı kollektif şirketten ve diğer davalılardan talep hakları olmadığı gerekçesiyle davacıların davalı kollektif şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin davasının kabulü ile bu şirketin fesih ile tasfiyesine, şirketin anasözleşmesinin tasfiye başlıklı 16. maddesi gereğince oluşturulacak tasfiye heyetince (Hakemlerden teşekkül edecek) tasfiye işlemlerinin yapılmasına, davacıların ...'nin % 10 kurucu ortağı olan ... isimli şirketten intikal etmesi gereken % 10'luk hissenin tahsisi ve tüm temettü ve kar paylarının hesaplanarak kendilerine verilmesine dair taleplerine ilişkin davalarının husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir.Mahkemece 30.03.2015 tarihli ek karar ile “27/02/2015 tarihli nihai kararla fesih ve tasfiyesine karar verilen ...ne, nihai kararın verilmesinden sonra sunulan talep ve sebepler nedeniyle mali müşavir Osman Şenol'un tafsiye memuru olarak atanmasına, tasfiye memuruna harcayacağı emek ve mesaisi gözetilerek, bu tasfiye işlemlerine ve görevine başlayacağı tarihten itibaren tasfiyeyi kesin olarak sonuçlandırmasına ya da aksine bir karar alınıncaya kadar olmak üzere aylık net 1.000 TL tasfiye memuru ücreti takdir edilmesine ve bu ücretin en geç ait olduğu her ayın sonuna kadar kendisine ödenmek kaydıyla T.B.K.'nun 644. maddesi gereğince ortaklık mal varlığından, buna imkan bulunamazsa şirketin tüm ortaklarının mirasçıları olan davanın taraflarınca müteselsilen karşılanmasına karar verilmiştir.Kararı, davacılar vekili,davalı ... vekili,davalı ... vekili, davalılar ..., ..., ..., ... vekili, davalılar (... mirasçıları )..., ..., ..., ..., ..., ... vekili, davalılar ..., ..., ..., ..., ... vekili, davalılar ..., ..., ..., ... mirasçıları:..., ..., ..., ..., ...u vekili temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre asıl karara yönelik olarak davacılar vekilinin ve davalılar ..., ..., ... ve ... dışındaki mümeyyiz davalılar vekillerinin aşağıdaki (2) nolu bendin, davalılar ..., ..., ... ve ... vekilinin aşağıdaki (2) ve (3) nolu bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Dava, davalı kollektif şirketin tasfiyesi, dava dışı ....'nin %10 kurucu ortağı olan davalı kollektif şirketten intikal etmesi gereken %10'luk hissenin davacılara tahsisi ile tüm temettü ve kar paylarının hesaplanarak davacılara ödenmesi istemlerine ilişkindir.Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK'nun 206 ve devamı maddelerinde kollektif şirketlerin tasfiyesine dair hükümler düzenlenmiştir. 206. maddede “Şirket mukavelesinde başka hükümler bulunmayan hallerde tasfiye, bu kısımdaki hükümlere göre yapılır” hükmü, tasfiye memurlarının seçim ve tayini başlıklı 212. maddesinde ise “Tasfiye memurları şirket mukavelesiyle, şirketin devamı sırasında veya infisahından sonra ortakların ittifakiyle seçilir. Birinci fıkra hükümlerine uygun olarak bir tasfiye memuru seçilmemişse, bütün ortaklar veya bunların kanuni mümessilleri tasfiyeye memur sayılır. Bununla beraber ortaklardan birinin talebi üzerine ait olduğu mahkeme tasfiye halindeki şirket için bir veya bir kaç tasfiye memuru tayin eder. Mahkeme lüzum görürse dilekçeyi tebliğ ederek diğer ortakları dinleyebilir” hükmüne yer verilmiştir. Davalı şirketin anasözleşmesinin “tasfiye” başlıklı 16. maddesinde "Müddet hitamında veya kanuni sebeplerden dolayı tasfiye cihetine gidildiği takdirde ve ortaklar arasında herhangi bir ihtilaf vukuunda şeriklerden herbirinin tayin edeceği hakemlerden teşekkül edecek bir heyet şirketi tasfiye ve ihtilafı halledecektir." şeklindeki hüküm düzenlenmiştir. Her ne kadar mahkemece yukarıda yapılan özetten de anlaşıcağı üzere davalı şirketin tasfiyesine karar verildikten sonra şirket anasözleşmesinin tasfiye başlıklı 16. maddesindeki düzenleme nedeniyle ve ortaklar adına mirasçıları bulunduğundan şirket anasözleşmesinin tasfiye başlıklı 16. maddesi gereğince oluşturulacak tasfiye heyetince (Hakemlerden teşekkül edecek) tasfiye işlemlerinin yapılmasına karar verilerek ayrıca bir tasfiye memuru/memurları atanmamıştır” şeklinde karar verilmiş ise de davalı şirketin 4 ortağının tümünün davadan çok önce ölmüş olması nedeniyle davalı şirket anasözleşmesinin 16. maddesi içeriği nazara alındığında somut uyuşmazlığa uygulanması mümkün değildir. Bu itibarla mahkemece, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nun 212 ve devamı maddeleri uyarınca davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilip tasfiye memuru ya da memurları tayini yoluna gidilerek gerekli işlemlerin yapılmasına karar verilmek gerekirken yanılgılı değerlendirme ile somut uyuşmazlığa uygulanması mümkün olmayan 6102 sayılı TTK'nun 267 ve devamı maddeleri hükümleri ile davalı şirket anasözleşmesinin 16. maddesi hükmüne göre yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.3-Davalılar ..., ..., ... ve ... vekili 13.05.2014 tarihli tahsilat makbuzu ile 2.000,00 TL bilirkişi ücreti yatırdığı halde mahkemece yargılama giderlerine ilişkin hüküm kurulurken bu husus nazara alınmayıp söz konusu 2.000,00 TL'nin de davacılar tarafından yatırıldığı kabul edilerek davalılardan tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmesi de doğru olmamış, kararın bu nedenle davalılar ..., ..., ... ve ... yararına bozulması gerekmiştir.4-Ek karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince mahkemece, her ne kadar 30.03.2015 tarihli ek karar ile “nihai kararın verilmesinden sonra davacılar ve bir kısım davalılar vekilleri tarafından sunulan beyan dilekçelerinde, şirket esas sözleşmesinde tasfiyeye ilişkin özel düzenleme bulunmasına rağmen esas sözleşmede düzenlendiği şekilde ve ortakların vefatı nedeniyle onların yerine tüm mirasçıların bir araya gelerek oybirliğiyle tasfiye memuru ya da heyetini oluşturup atamalarının mümkün olmadığının ortaya çıktığını, görüşmelerin olumsuz sonuçlandığını, oybirliğiyle bu konuda bir karar alamadıklarını ve alamayacaklarını bildirerek mahkemece bir tasfiye memuru atanmasını açıkça ikrar, beyan ve kabul ettiklerinden 6102 sayılı TTK.'nun 273/2 fıkrasının 2. cümlesi gereğince davalı şirkete tasfiye memuru atanmasına, atanan tasfiye memuruna ücret taktirine” karar verilmiş ise de 6100 sayılı HMK'nun 305. maddesinde “Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez” hükmü düzenlenmiştir. Mahkemece, anılan hüküm nazara alınmadan karar vermekle dosyadan el çektiği halde ek karar ile ilk verdiği kararını değiştiren-genişleten ek karar verilmesinin yasal düzenlemeler uyarınca mümkün görülmemesine göre mümeyyiz davalılar vekillerinin ek karara yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile ek kararın mümeyyiz davalılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl karara yönelik olarak davacılar vekilinin ve davalılar ..., ..., ... ve ... dışındaki mümeyyiz davalılar vekillerinin (2) nolu bendin kapsamı dışında kalan, davalılar ..., ..., ... ve ... vekilinin (2) ve (3) nolu bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bette açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin ve mümeyyiz davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile asıl kararın kararın davacılar ve mümeyyiz davalılar yararına bozulmasına, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar ..., ..., ... ve ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile asıl kararın anılan davalılar yararına BOZULMASINA, (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalılar vekillerinin ek karara yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile ek kararın BOZULMASINA, takdir olunan 1.350 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalılar ..., ..., ..., ... ve ...'a verilmesine, takdir olunan 1.350 TL duruşma vekalet ücretinin mümeyyiz davalılardan alınıp davacılara verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 26/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.