Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5754 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16696 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/12/2012NUMARASI : 2012/104-2012/303Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28/12/2012 tarih ve 2012/104-2012/303 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili; müvekkili şirketin ürettiği bütün ürünlerin ve tasarımların TPE nezdinde tescilli olduğunu, "SARAY" markasının da tescilli ve tanınmış bir marka olduğunu ve aynı zamanda ticari unvan olarak da kullanıldığını, davalının dava konusu "KINDER KING" markasının da 30. Sınıf emtialar için TPE nezdinde tescilli olduğunu ancak davalının markasını tescilli emtia listesindeki mallar için kullanmadığını, bu nedenle de kullanılmayan emtialar için kısmi hükümsüzlük halinin mevcut olduğunu, davalının bu markayı TPE'ye 13/11/1997 tarihinde müracaat ederek 13/04/1999 tarihinde tescil ettirdiğini, davalının kendi adına tescil ettirdiği kelime, renk ve şekilleri hiç kullanmadığını veya bazı emtialar yönünden kullandığını ileri sürerek davalı adına tescilli 95/168934 sayılı markanın 556 sayılı KHK'nın 14.maddesi gereği hükümsüzlüğü ile sicilden terkinini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili; davacının hükümsüzlük davası açmasında hukuki yararı olmadığını, yasal düzenlemeler gereği ancak zarar görmesi halinde müvekkilleri aleyhine dava ikame edebileceği ancak davacının somut herhangi bir zararının söz konusu olmadığını, ayrıca söz konusu KINDER KING markasının terkin edilse dahi tanınmışlığı dolayısıyla hiçkimse tarafından tescilinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkeme dairemiz bozma ilamına uyularak iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacı yan tarafından 556 sayılı KHK'nın 7/1-i maddesi çerçevesinde tanınmış SARAY ibareli markaların sahibi olan davacının bu markaları maruf hale getirilebilmesi için yıllardır yatırım yaptığını belirterek ve davalı yanın Türkiye'de hiç kullanmadığı yüzlerce marka şekil, renk ve işaretleri tescil ettirmesi sebebiyle davacının benzeri tescillerine engel olduğundan, dolayısıyla davacı ve diğer yatırımcıların faaliyetlerine çeşitli dava ve idari yaptırımlarla engel olunması sebebiyle davacının zarar gören kapsamında bulunmasından dolayı KHK'nın 14. maddesi kapsamında markayı kullanmayan davalı hakkında hükümsüzlük talep edebileceği dolayısıyla aktif dava ehliyetinin bulunduğunu iddia edilmiş ise de, iptali istenilen marka ibaresinin davacının tanınmış markasının emtia grubu ile doğrudan bağlantılı olmadığı, davalı marka sahibinin davacıya herhangi bir surette zarar verdiğine dair somut iddia da bulunmadığı somut belge de sunmadığı, oysa KHK'nın 43. maddesine göre hükümsüzlük davasını belirtilen kamu yetkilileri haricinde zarar görenin açacak olması ve davacı yanın da zarar gören konumunda bulunmaması sebebiyle davayı açmakta doğrudan hukuki yararının da bulunmadığı, dolayısıyla davacının dava açma sıfatını taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.Karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.Dava, kullanılmama sebebiyle markanın hükümsüzlüğü talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda belirtilen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Davalı ile aynı sektörde faaliyet gösteren davacının da, tescilli olduğu mal ve/veya hizmetlerin tamamı yada bir kısmı bakımından 5 yıllık süre boyunca haklı bir neden olmaksızın kullanılmadığı halde sicilde davalı adına kayıtlı olan markanın hükümsüzlüğünü istemekte hukuki yararı bulunduğunun ve bu durumdan zarar gören kişi olduğunun kabulü gerekir. O halde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delillerin değerlendirilerek, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmeyip, hüküm davacı yararına bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.