MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 8. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/06/2013NUMARASI : 2012/480-2013/397Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 14/06/2013 tarih ve 2012/480-2013/397 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraflar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı, davalı bankadaki hesabından 20.11.2006 tarihinde iradesi dışında internet bankacılığı aracılığıyla dava dışı 3. kişi hesabına havale yapıldığını ve zarardan bankanın sorumlu olduğunu ileri sürerek, 4.801,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, zararın oluşumunda müvekkilinin kusurunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, Dairemizin 21.05.2012 tarih, 2011/2039 Esas, 2012/8440 Karar sayılı bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davalı bankanın güvenlik tedbirlerini aldığı, davacının ise bilgisi dışında şifrelerin başkalarınca ele geçirilip hesabından paranın transferi yapıldığı, her iki tarafın da eşit oranda kusurlu oldukları 18/04/2013 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edildiği, bu raporun dosya kapsamı ile uyumlu, tarafların kusur ve sorumluluklarının tespitinde objektif değerlendirmeye yönelik oluşu sebebiyle mahkemece rapora itibar edildiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 2.400,05 TL'nin dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, taraflar vekilleri temyiz etmiştir.1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.2- Davacının temyiz itirazlarına gelince; Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür (4491 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanunu 10/4 ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61.maddesi). Buna göre, mevduat sözleşmesi ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. Yine 818 Sayılı BK’nın 306 ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile birlikte iadeye mecburdur. Aynı Yasa’nın 472/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef’i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, dolandırıcılık eylemi müşteriye değil bankaya karşı gerçekleştirilmekte ve mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam etmektedir. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafık kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir.Somut olayda ise mahkeme, benimsediği bilirkişi raporu ile kısmen kabul kararı vermiştir. Oysa dava konusu işlem, davacıya ait paranın, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemleri neticesinde, internet bankacılığı yoluyla hesaptan para aktarımı işlemi olup, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi ispat yükü kendisinde olan davalı banka, davacının şifre ve parolasının davacının kusuru ile ele geçirildiğini de kanıtlayamamıştır. Davacının meydana gelen zararda müterafik kusuru olduğunun kabulü de mümkün değildir.O halde somut olayda mahkemece, davacının üçüncü kişilerle el ve iş birliği yaparak ya da başka şekilde kusurlu davrandığının kanıtlanamaması, davalı banka tarafından hesapta bulunan paranın güvenliğinin tam olarak sağlanamaması, etkili güvenlik önlemlerini geliştirmemesi karşısında zararın tamamından sorumlu olduğu kabul edilerek davacı hesabından çekilen tüm tutarın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerden dolayı davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerden dolayı, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, aşağıda yazılı bakiye 122,95 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 25.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.