MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada .... Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18.03.2015 tarih ve 2014/357-2015/93 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, ... ibareli 41.sınıf hizmetleri içeren ... sayılı markanın sahibi olan müvekkilinin 09.04.2012 tarihinde ,"..." ibareli 16, 41 ve 43. sınıftaki ürün ve hizmetleri içeren marka tescil başvurusunda bulunduğunu, ... kod numarası verilen başvurunun Resmî Marka Bülteni'nde yayımlandığını, bunun üzerine davalının "..."; "..."; "...", " "..." ibareli 12, 18, 35, 41 ve 42. sınıf ürün ve hizmetleri içeren ..., ..., ... ve ... sayılı markalarına dayanarak başvurunun reddi istemiyle itirazda bulunduğunu, itirazın Markalar Dairesi tarafından reddedildiğini, bunun üzerine ikinci kez itirazda bulunduğunu, itirazı inceleyen YİDK'nın ... sayılı kararıyla itirazı kabul ederek müvekkili başvurusunu 16 ve 41. sınıf ürün ve hizmetler için reddettiğini, kararın hukuka uygun bulunmadığını, başvuru konusu işaretle redde mesnet alınan markaların bütünsel olarak analiz edildiklerinde görsel, sescil, biçimsel ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürebilecek derecede benzer olmadığını, zira ortalama tüketicilerin bu markaların farklı olduğunu derhal ve hiç düşünmeden anlayabileceğini, çünkü müvekkili markasının farklı biçimde düzenlendiğini, müvekkilinin uzun yıllar öncesinde anılan işareti kullanmaya başladığını, sektörde bilindiğini ifade ederek, YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı TPE ve şirket vekilleri savunmalarında özetle; kurumun yapmış olduğu işlemlerin hukuka uygun bulunduğunu, anlamsal, görsel ve sescil olarak başvuru konusu "..." ibareli işaret ile redde mesnet "..."; "..."; "...", " "..." ibareli markaların bıraktığı genel izlenimin aynı olduğunu, kapsamlarındaki ürün ve hizmetlerin de aynı tür olduğunu, iltibas doğmasının kaçınılmaz olduğunu, başvuru konusu işaretle davalı markalarının aynı genel izlenimi bıraktığını, diğer unsurların yeteri derecede farklılık yaratmadığını, davalı şirketin 1960 yılından buyana eğitim alanında ... tanıtım işaretiyle ticari faaliyette bulunduğunu, davacının kötüniyetli biçimde başvuruda bulunduğunu ifade ederek, davanın reddini istemişlerdir.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, redde mesnet alınan markaların asıl ve ayırt edici unsurunun "..." ibaresinden oluştuğu, zira ilk bakışta göze bu ibarenin çarptığı, davacının başvuru konusu markasındaki işarette de "..." ibaresinin asıl ve ayırt edici unsur olduğu, zira ilk bakışta göze çarpan unsur olduğu, başvuruda yer alan diğer unsurların ibarenin bıraktığı etkiyi geri plana itecek bir görsel farklılık sağlamadığı, redde mesnet markalar ile başvuru konusu işaretin aynı veya benzer sescil ve görsel etkiyi bıraktıkları, zira başvuru ile redde mesnet markaların başka bazı sözcükleri içermesi veya şekil farklılığı taşımasının ortalama tüketiciler tarafından her zaman algılanabilir olmadığı, her iki markanın aynı tür hizmetleri içerdikleri, bir kısım alıcıların/yararlanıcıların iki farklı marka karşısında bulunduğunu algılayabilse bile marka ve işaretin birbirleriyle idarî ve ekonomik olarak bağlantılı şirketlere ait olduğu yönünde algılamada bulunulmalarının kaçınılmaz olduğu, zira başvuru konusu işaretin, davalının markasının serisi yahut yeni bir şekilde düzenlenmiş versiyonu gibi algılanmasının kaçınılmaz olduğu, bu nedenlerle davalı kurum kararının hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.2- Ancak; başvuru konusu işaretin kapsadığı 41. sınıf hizmetlerin kullanıcıları dikkatli ve seçici kişilerden oluşmaktadır. Bu durumda, işaretler arasındaki şekil ve kelime farklılıkları nedeniyle markaların 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesine yol açmayacaklarının kabulü gerektiği halde, bu sınıf bakımından da davanın reddi kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ :Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.