Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5700 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15695 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA) Taraflar arasında görülen davada .... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/05/2015 tarih ve 2014/455-2015/285 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında ...'nin hisse devri ve borçlarının üstlenilmesi ile ilgili olarak 06/03/2014 tarihli protokol tanzim edildiğini, davalının anılan protokol uyarınca şirketin faaliyette bulunduğu adresinde 3 yıl süre ile faaliyetine devam edeceğini, adresin 3 yıl dolmadan değişmesi halinde müvekkiline 700.000,00 TL cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini ancak, anılan adreste başka bir firmanın faaliyette bulunduğunun ve davalının protokolden doğan yükümlülüğünü yerine getirmediğinin tespit edildiğini, davalının protokolde şirket borçlarını ödemeyi taahhüt etmesine rağmen hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle anılan borçlardan dolayı müvekkili aleyhine icra takipleri başlatıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 06/03/2014 tarihli protokolde belirtilen cezai şartın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilini sadece hisse devri ve şirketin bildiği mevcut borçlarını üstlenmek amacıyla böyle bir anlaşma imzaladığını, protokole cezai şart konulduğundan haberinin olmadığını, müvekkiline karşı hile ile yapılmış bir işlem olduğunu, bu kadar fahiş bir rakamın konulmasının iyiniyet kurallarına da aykırı olup, cezai şartın geçerli olmadığını, şirketin aynı yerde faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin şirketin borçlarını ödediğini ve ödemeye de devam ettiğini, cezai şartın müvekkilinin borçlarını ödemeden kaçınması halinde geçerli olacak şeklinde yorumlanması, böyle bir durumda davacının zarar görmesi ihtimaline binaen konulduğu şeklinde düşünülmesi ve ayrıca, davacı tarafından ihtarname gönderilmesi, makul bir sürenin verilmesi ve sonrasında cezai şartın talep edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında hisse devri nedeniyle şirkete olan müteselsil borçluluğu dolayısıyla 06/03/2014 tarihinde dava konusu cezai şartın kaynaklandığı protokolün imzalandığı, şirket adresinin daha önce bulunduğu adreste devam edeceğinin aksi halde davalının davacıya cezai şart ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, davalının haksız şartın sözleşmeye konulduğundan haberinin olmadığına yönelik savunmasına, tarafların tacir olup, basiretli davranması gerekmesi, cezai şarta ilişkin kısmın protokolün son kısmında, imza atılan yerin hemen üzerinde olması ve dolayısıyla bu hususunun davalı tarafından bilinmemesinin mümkün olmaması nedeniyle itibar edilmediği, protokolün tarafları bağladığı, şirketin adresinin 29/09/2014 tarihinde başka bir adrese taşındığı ve şirketin önceki adresinde başka bir firmanın faaliyete başladığı, dolayısıyla davalının protokole aykırı davrandığının sabit olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile, 700.000,00 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. 2- Dava, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile, davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, 6098 sayılı Yasa'nın 182. maddesinde düzenlenen ''Taraflar, cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler. Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle gelmişse, cezanın ifası istenemez. Ceza koşulunun geçersiz olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple sonradan imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun geçerliliğini etkilemez. Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.'' hükmü uyarınca hakim fahiş gördüğü cezaları tenkisle mükelleftir. Tarafların şirket ortağı olup, tacir olduklarının iddia edilmediği ve davalının cevap dilekçesinde protokolde kararlaştırılan cezai şartın fahiş olması nedeniyle geçersiz olduğunu savunması karşısında, mahkemece cezai şartın fahiş olup olmadığı takdir edilip, fahiş olması halinde tenkise gidilmesi gerekirken, anılan hususta herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.