MAHKEMESİ : GEBZE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/05/2012NUMARASI : 2010/331-2012/384Taraflar arasında görülen davada Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25.05.2012 tarih ve 2010/331-2012/384 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 18.03.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. .. . dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili tarafından 2006 yılında traktör alımı için davalı banka şubesinden 25.000 TL bedelli 4 yıl vadeli kredi kullanıldığını, kredinin 2006 ve 2007 yılı taksitinin gününde ödendiğini, 2008 ve 2009 yılı taksitlerini erken ödemek maksadıyla müvekkilinin verdiği çeki davalı bankanın gününde ibraz ederek tahsil etmeyip, karşılığı yoktur şerhini yazdırmadığını, çekin tahsili için yasal yollara başvurmadığını, ayrıca kredi taksitlerini ödemediği için müvekkili ile kefilleri icraya verdiğini ve haciz uyguladığını, müvekkilinin tarlalarını satıp icra dosyasına ödeme yaparak 2010 yılına ait dava konusu çekini geri aldığını, ancak çeki veren şirketin mal varlığını kaybettiğini, davalı bankanın kötü niyetli olarak kredi taksitlerini öne aldığını ve verilen çekin tahsil edilmemesi nedeni ile müvekkili aleyhine fazladan temerrüt faizleri uyguladığını ve tahsil ettiğini ileri sürerek, şimdilik 25.000 TL'nin temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin uygulamasının hukuka ve sözleşmeye uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı bankanın davacı tarafından verilen dava konusu çeki erken ödeme için kabul ettiği, bu durumda cirolanmış çeki süresi içinde ibraz etmeyip karşılıksız olduğunu davacıya bildirmemesi nedeniyle davacının ödeme yapmasına ve kredi borcunu da ayrıca ödemesine neden olduğu, davacının hem kendi alacağı için elinde bulundurduğu 17.000 TL'lik çeki süresinde takip etme olanağından yoksun bırakılıp hem de bütün borçlar için davalı banka ile aralarındaki anlaşma doğrultusunda zamanında ödenecek miktardan 15.990 TL fazla ödemek zorunda kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 25.000 TL'nin dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışından kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Ancak dava, taraflar arasındaki kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun erken kapatılması nedeniyle davalı bankaya verilen çekin, davalı tarafından süresinde ibraz edilmeyip tahsili için yasal yollara başvurulmadığı, bu arada anılan çek keşidecisinin mal varlığını kaybettiği, ardından da davalı banka tarafından hem çek bedelinin hem kredi borcunun tahsili için icra takiplerine girişildiği, davacının bu nedenle fazladan ödeme yapmak zorunda kalıp zarara uğradığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece de kabul edildiği üzere, davacının zarar iddiası iki nedene dayanmaktadır. Birincisi davalı bankanın gereksiz şekilde borcun artmasına neden olup, davacıyı zamanında ödenecek kredi borcundan fazlasını ödemek zorunda bıraktığı, ikincisi de kredi borcunun erken kapatılması için verilen çekin süresinde ibraz edilmeyip tahsili için gerekli yasal yollara başvurulmayarak davacının zarara uğratıldığı iddiasıdır. Her ne kadar davacı vekilince kredi borcunun 2006 ve 2007 yıllarındaki taksitlerinin süresinde ödendiği ileri sürülmüşse de, davalı banka da bu yıllara ait taksit ödemelerinin dahi gecikmeli olarak yapıldığını, 11.10.2006 tarihinde ödenmesi gereken ilk taksitin 21.02.2007 tarihinde, 11.10.2007 tarihinde ödenmesi gereken ikinci taksitin 06.11.2007 tarihinde ödendiğini, üçüncü ve dördüncü taksitlerin ise hiç ödenmediğini, bunun üzerine 20.01.2009 tarihli ihtarla hesabın kat edilerek, davacı asıl borçlu ile dava dışı müteselsil kefiller aleyhine icra takibine girişildiğini, kredi borcunun kapatılması aşamasında da çok düşük faiz uygulanarak iyi niyetli davranıldığını savunmuştur. Mahkemece davalının bu savunmaları hiç incelenmemiş, davacının kredi borcunu zamanında ödeyeceği meblağdan (15.990) TL. daha fazla ödediği kabul edilmişse de, bu miktara nasıl ulaşıldığı gerekçe kısmında belirtilmediği gibi, anılan zararın dayanakları ve davalının hangi kusurlu eyleminden kaynaklandığı da açıklanmamıştır. Davacının ikinci zarar iddiası yönünden de her ne kadar zaman itibariyle uyuşmazlığa uygulanması gereken 818 sayılı BK'nın 99. maddesi uyarınca hafif kusurlarından dahi sorumlu bulunan davalı bankanın, taraflar arasındaki sözleşmede yer alan sorumsuzluk kayıtlarına dayanması mümkün değilse de, iddianın ileri sürülüş biçimi itibariyle bankanın bu zarar kalemi dolayısıyla sorumluluğundan söz edilebilmesi için, çekin ibraz edilmesi gereken tarih ile ilamsız icra takibine girişildiği tarih arasındaki dönemde, dava dışı keşidecinin mal varlığının herhangi bir nedenle elinden çıktığının kanıtlanması gereklidir. Mahkemece bu konuda da bir araştırma yapılmamıştır. Dosya içeriğinden ve muhatap bankanın 08.04.2011 tarihli yazısından, dava konusu çekin keşide tarihinde ve ibraz süresi içinde karşılığının bulunmadığı ve ibraz da edilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının dava konusu eylemi nedeniyle davacının uğrayabileceği tek zarar, keşidecinin yukarıda açıklanan dönemde mal varlığını yitirmesidir. Yine mahkemece tüm bu değerlendirmeler yapılırken, esasen davacının da çek borçlusu olduğunun ayrıca dikkate alınması gereklidir. Bu durum karşısında mahkemece, bankacı ve hukukçu akademisyenlerden oluşacak bir bilirkişi kurulu aracılığıyla, taraflar arasındaki uyuşmazlığın yukarıda açıklanan şekilde incelenip değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.