Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5453 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 11017 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ......... ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 02/06/2015NUMARASI : 2005/537-2015/343Taraflar arasında görülen davada .........Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 02/06/2015 tarih ve 2005/537-2015/343 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 10/05/2016 günü hazır bulunan davacı vekili Av. D.... E....... ile davalı vekili Av. G.... A..........G...... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ......... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirketin, 04.07.2003 tarihinde imzaladığı taahhütname ile müvekkili şirketin rızası olmaksızın K....... ve L....... ürünlerinin satışının, pazarlamasının, ihracatının yapılması ve diğer tüm ticarî ilişkilerin yürütülmesi hakkına sahip olduğunu kabul ettiğini, davalının, K....... ve L........ ürünlerini yurtdışında merkezleri olan “S..... E........” ve “G.....” şirketlerine direkt olarak veya yurtiçi ve yurtdışında başka bir aracı firma veya şahıs tarafından pazarlanmayacağı veya satılmayacağı, ihraç edilmeyeceği veya herhangi bir ticarî ilişkiye girilmeyeceği konusunu taahhüt ettiğini, bu taahhüdün ihlâl edilmesi hâlinde, davalı şirket tarafından yapılan ticaretin %50’sinin cezaî şart olarak müvekkili şirkete ödeneceğinin taraflarca kararlaştırıldığını, davalı şirketin, İ.... G.... şirketine ihraç ederek satış yaptığını ve bu satışın 2004 yılının 4., 5., 6. ve 7. aylarında 185.000 USD'nin olduğunun kesinlik kazandığını; davalı şirketin, ihtara verdiği yanıtta, söz konusu taahhütname altındaki imzanın şirketi bağlayan yetkili bir imza olmadığını belirterek istemi reddettiğini, oysa tüm yazışmalarda şirketin yetkili temsilcisi olarak F...... M.........'in imzasının olduğunu; bu kişinin imza yetkisi olmasa bile muavin şahıs sıfatı bulunduğunu ileri sürerek, şimdilik 5.100,00 TL’nin ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 20.09.2004 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiş, 29.09.2011 tarihli dilekçesiyle 464.070,65 TL'yi dava değerine ekleyerek davasını ıslah etmiştir.Davalı vekili, taahhütnamenin, müvekkili açısından bağlayıcı olmadığını, kaşe üzerindeki imzanın temsil ve ilzama yetkili bir imza olmadığı gibi, bu sözleşmenin hukukî geçerliliği sağlayacak bir biçimde bir işlem yapılmadığını, müvekkili şirket tarafından da uygulamaya konmadığını; davalı K......’in, 04.07.2003 tarihli taahhütnamede sözü edilen “S........ E......” ve İtalya’da mukim “G.......” isimli şirketlerle hiçbir ticarî ilişkisi olmadığını, bu şirketlere mal satmadığını savunarak, davanın usul ve esas yönünden reddini istemiştir.Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, süresinde yapılmayan yetki itirazının reddi gerektiği, davalı vekilinin, 06.03.2005 tarihli delil dilekçesinde, 13.02.2007 tarihli dilekçesinde açıkça tarafların söz konusu taahhütnameye uygun hareket ettikleri, davalının doğrudan satışlarında davacıya komisyon ödediğinin ifade edilmesi karşısında artık sözleşmenin yetkisiz kişi tarafından imzalandığı ve kendilerini bağlamayacağına dair savunmasının dayanaksız kaldığı, taahhütnamenin tarafları bağlayacağı, taahhütnamede geçen “bir yıl”ın taahhüdün geçerlilik süresi olmadığı, ifadenin, davacı şirketin bir yıl içinde ihracata başlamasını ve her ihraçtan sonra bir buçuk yıl içinde yeni ihraç talebinde bulunmasını amaçladığı, taahhütnamede “K.....'in yaptığı toplam ticaret tutarının % 50'si ..”denildiği için Kumtel'in toplam ticaret rakamı üzerinden tazminat hesaplanması ile 938.341,35x%50= 469.170,68 TL talep edebileceği, davalının 27.09.2004 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davalı vekilinin, davaya dayanak yapılan 04.07.2003 tarihli taahhütnamenin geçerliliğine, davanın açılmamış sayılması gerektiğine ve tanık dinletme isteminin reddine ilişen temyiz itirazları yerinde bulunmadığından anılan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2-Dava, 04.07.2003 tarihli taahhütnamenin kaynaklanan tazminat alacağının tahsili istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki asıl uyuşmazlık, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin mahiyetinin ne olduğu, bu saptamaya ilişkin olarak da ıslah dilekçesine karşı davalı tarafça ileri sürülen zamanaşımı def’inin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, taraflar arasındaki hukuki ilişkin mahiyeti belirlenmeksizin davalı vekilinin zamanaşımı def’i dayanakları da gösterilmeksizin ilişkinin komisyon sözleşmesi olmadığı, taahhütname kapsamında ve alacak hakkı doğurduğu gerekçesiyle soyut ve denetleme olanağı bulunmayan bir şekilde zamanaşımı def’i yerinde bulunmamıştır.Oysa, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin kuşkuya yer bırakmaksızın belirlenmesi mahkemece uygulanacak hükümlerin saptanması açısından bir zorunluluk olup, mülga TTK'nun 100'ncü maddesinde ticaret işleri tellallıgı, "Taraflardan hiçbirine ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya müstahdem yahut acente gibi bir sıfatla daimi bir surette bağlı olmaksızın, ücret karşılığında, ticari işlere mütaallik mukavelelerin akdi hususunda taraflar arasında aracılık yapmayı meslek edinen kimse" olarak tanımlanmıştır. Yine aynı TTK'nun 116. maddesinde (6102 sayılı TTK. m.102) acentelik "Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya müstahdem gibi tabi bir sıfat olmaksızın bir mukaveleye dayanarak muayyen bir yer veya bölge içinde daimi bir surette ticari bir işletmeyi ilgilendiren akitlerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen kimse" olarak tarif edilmiştir.6098 sayılı TBK.nun 448 nci maddesinde pazarlamacılık sözleşmesi “Pazarlamacılık sözleşmesi, pazarlamacının sürekli olarak, bir ticari işletme sahibi işveren hesabına ve işletmesinin dışında, her türlü işlemin yapılmasına aracılık etmeyi veya yazılı anlaşma varsa, bu anlaşmada belirtilen işlemleri yapmayı, işletme sahibi işverenin de buna karşılık ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Yine simsarlık sözleşmesi TBK.nun 520 (BK.m.404) nci maddesinde komisyon sözleşmesi ise TBK.nun 532 nci (BK.nun m.416 vd) maddesinde düzenlenmiştir.Gerek simsarlık sözleşmesinde gerekse komisyon sözleşmesinde özel hüküm bulunmadığı takdirde vekalete ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulacağı TBK.nun 520 ve 532/2 .nci madde hükümleri gereğidir. Öte yandan, tek satıcılık sözleşmesi ise, üreticinin ürünlerinin tamamını ve bir kısmını belirli bir bölgede inhisari olarak satılması amacıyla bunları tek satıcıya göndermeyi, tek satıcının da sözkonusu malları kendi adına ve hesabına satmayı üstlendiği sürekli bir sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda, mahkemece, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda taraflar arasındaki ilişkinin hukuki mahiyetinin kuşkuya yer bırakmaksızın ve denetime elverişli bir şekilde belirlenmek, bu bağlamada davalı vekilinin ıslah dilekçesine karşı ileri sürdüğü zamanaşımı def’i değerlendirilmek ve sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken bu yönden eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.3-Bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin taahhütnamenin geçerliliğine, davanın açılmamış sayılması gerektiğine ve tanık dinletme isteminin reddine ilişen temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 1.350 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 12/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.