Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5299 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 4353 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ : ...... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/02/2014NUMARASI : 2013/319-2014/133Taraflar arasında görülen davada ....... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25.02.2014 tarih ve 2013/319-2014/133 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava konusu meblağ 19.292 TL'nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK'nın 3156 sayılı Kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi ........ tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, ..... Grubu yöneticileri tarafından yatırılan paranın istendiği an geri ödeneceği ve yüksek oranlarda faiz verileceği vaadinde bulunulması üzerine müvekkilinden “...... Holding Anonim Şirketi Hisse Senedi Devir ve Kabul Sözleşmesi” ibareli bir belge karşılığında 15.480 DM tahsil edildiğini, müvekkilinin ödediği parayı geri almak istediğinde ise ödeneceği sözü verilmesine rağmen paranın ödenmediğini, davalıların yasalara aykırı şekilde müvekkilinden para tahsil ettiklerini ve bu faaliyetlerini geçerli bir hisse senedi satımı yapılmış gibi göstermeye çalıştıklarını, müvekkilinin şirket ortağı yapılmasının hukuken mümkün olmadığını, müvekkiline hisse senedi teslim edilmediğini, şirket defterlerinin usulüne uygun tutulmadığını ve gerçeği yansıtmadığını, şirket yöneticisi davalı D.. U..’ın da diğer davalılar ile birlikte müvekkilinin uğradığı zarardan sorumlu olduğunu, müvekkilinin yatırdığı para karşılığı kendisine verilen vaatlerin yerine getirilmemesi nedeniyle davalıların sebepsiz olarak zenginleştiklerini ileri sürerek, müvekkilinin davalı şirketlerle kurulmuş geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespiti ile kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğüne ve müvekkilinden tahsil edilen toplam 15.480 DM karşılığı (7.914,80 Euro) 15.395,08 YTL’nin fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla ve faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, 01.01.2001 tarihinde düzenlenen belgeden davacının, davalı Y.. A..'ye ortak olması için hisse devir işlemi yaptıkları ve bu işleme göre davacının 154 adet hisse senedi karşılığı toplam 15.480 DM hisse satış bedeli ödediği, davalıların davacıyı iradesi dışında davalı holding bünyesindeki diğer davalı ...... .... İht. Mad. Paz.ve Tic. A.Ş.'ye ortak ettiği ve ortaklı pay defterine adının kaydettiği, davalılarca yapılan işlem sırasında davacının geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle hisse devrinin başından beri hükümsüz olduğu gerekçesiyle, davalı şirketler hakkındaki davanın kabulü ile davacı ile davalı şirketler arasında geçirli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine, 15.395,08 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalı şirketlerden tahsiline, davalı D.. U.. yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1- Dava geçerli şekilde ortaklık ilişkisi kurulmadığının tesbiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadı istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının dayandığı "Y.. A.. Hisse Senedi Devir ve Kabul Sözleşmesi" başlıklı belgeye rağmen davalıların davacıyı iradesi dışında davalı holding bünyesindeki diğer davalı Y.. A..'ye ortak ettikleri gerekçesiyle ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, ödenen paranın davalı şirketlerden tahsiline, davalı D.. U.. yönünden ise pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir. Ancak, mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, vaki olay açısından şirket (Y.. A..) muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği, ancak birikimlerini değerlendirmek isteyen bir kimse ile fon talep eden bir anonim şirket arasındaki ilişkinin kural olarak ortaklık ilişkisi olarak nitelendirilebileceği belirlenmiştir.Bilirkişi raporunda açıkça, şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği belirlendiğine göre, bu durumda taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak, haksız fiil, hile ve aldatma olgusunun tespiti yapılırken SPK, TBMM, MASAK raporları, davalı şirketin yöneticileri hakkındaki ceza dosyaları, bu dosyalardaki tanık beyanları da nazara alınarak, her bir davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi ve davalıların zamanaşımı def'inin de buna göre değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken, haksız fiil değerlendirmesi yapılmaksızın yanlış gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.Öte yandan, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 336. maddesi uyarınca davalı D.. U.. hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan yazılı gerekçeyle reddi de doğru değildir. Zira, 6762 sayılı TTK'nın 336/5. maddesinde tarif edilen gerek kanunların gerekse sözleşmelerin kendisine yüklediği sair vazifelerin kasten ve ihmal neticesi yapılmaması, TTK'nın 321/son maddesinde de temsile ve idareye salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağı hükme bağlandığından davalı D.. U..'ın da davalı şirketlerin yönetim kurulu başkanı olarak gerek MK'nın 50. maddesi gerekse de TTK'nın 321/son maddesi uyarınca zarardan sorumlu tutulabileceği ve bu nedenle kendisine husumet yöneltilebileceği gözetilmeksizin bu davalı yönünden dahi pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp kararın davacı yararına bozulması gerektirmiştir.2- Davalı D.. U.. ve davalı Y.. A.. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı D.. U..'ın tüm, davalı Y.. A.. vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.3- Davacı vekili, alacağın avans faiziyle tahsilini talep etmiştir. Dairemizin ilk bozma ilamıyla eksik inceleme nedeniyle davanın reddi kararı bozulmuş, bozmaya uyularak verilen ikinci kararda davanın kısmen kabulü ile alacağın kanuni faiziyle tahsiline karar verilmiştir. İkinci kararı davacı vekili temyiz etmemiş, karar düzeltme kararından anlaşıldığı üzere sadece davalı D.. U.. ve davalı Y.. A.. vekilinin temyizi üzerine karar, yine eksik araştırma gerekçesiyle bozulmuştur. Bu durumda, ikinci bozma öncesi verilen tahsil hükmü davacı tarafça temyiz edilmediğinden faiz türü yönünden davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Böylece, mahkemece, alacağın kanuni faiziyle tahsiline karar verilmesi gerekirken talep gibi avans faiziyle tahsil hükmü kurulması hatalı olmuş, kararın davalı Y.. A.. yararına bozulması gerekmiştir.4- Davalı ..... ...... İhtiyaç Mad. Paz. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Dairemizin ilk bozma ilamıyla eksik inceleme nedeniyle davanın reddi kararı bozulmuş, bozmaya uyularak verilen ikinci kararda davalı .... .....İhtiyaç Mad. Paz. ve Tic. A.Ş. yönünden davanın husumet sebebiyle reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. İkinci kararı davacı vekili temyiz etmeyip karar düzeltme kararından anlaşıldığı üzere ...... ...... Mad. Paz. ve Tic. A.Ş. dışındaki diğer davalılar vekilinin temyiz etmesi nedeniyle ikinci bozma öncesi ..... ..... Mad. Paz. ve Tic. A.Ş. hakkında verilen husumetten red kararı kesinleşmiştir. Bu durumda, mahkemece, hakkındaki husumetten red kararı kesinleşen davalı .... ...... Mad. Paz. ve Tic. A.Ş. yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması gerekirken bu davalı hakkında da davanın kabulüne dair hüküm kurulması yerinde görülmemiş, kararın temyiz eden davalı ..... ...... Mad. Paz. ve Tic. A.Ş. yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı D.. U..'ın tüm, davalı Y.. A.. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Y.. A.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı Y.. A.. yararına BOZULMASINA; (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ..... ..... İhtiyaç Mad. Paz. Ve Tic. A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarını kabulü ile kararın davalı Y.. A.. yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 11.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.