Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5235 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15064 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ............ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 05/06/2015Taraflar arasında görülen davada .............. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 05/06/2015 tarih ve 2014/1054-2015/444 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ................ tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalının, davacı şirketin hissedarı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, davalının şirket muhasebesinin sevk ve idaresiyle, banka hesaplarından para çekme ve harcama yapma yetkisi dahilinde, şirket hesaplarından çekmiş olduğu halde harcanmayan paraları şirkete iade etmediğini, davalının kasa hesabını devrettiği tarihten kasada olması gereken 32.717,34 TL'nin şirkete devredilmediğini, bu paranın iadesinin gerektiğini, bu nedenle aleyhine ............. İcra Müdürlüğü'nün 2012/14268 Esas sayılı icra takibine girişildiğini, davalının haksız ve kötü niyetli olarak borca itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına, asıl alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, zamanaşımı itirazında bulunmuş davanın esas ve usulden reddini talep etmiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davanın şirket tarafından yöneticisine karşı açılan sorumluluk davası niteliğinde itirazın iptali davası olduğu, davacı şirketin takip tarihi olan 12/11/2012 tarihinden evvel şirket merkezini İzmir ili, Kemalpaşa ilçesine naklettiği ve takip tarihi itibariyle merkezinin Kemalpaşa ilçesinde bulunduğu, takip konusunda HMK m. 14/2 uyarınca şirket merkezinin bulunduğu yerdeki icra müdürlüğünün kesin yetkili olduğu, bu kesin hükme rağmen davalı aleyhine Kemalpaşa İcra Müdürlüğü'nde takibe girişilmesi gerekirken Ankara İcra Dairesi'nde girişilen takibin, itirazın iptali davası yönünden usulüne uygun bir takip olarak kabul edilemeyeceği, her ne kadar icra takibinde yetkiye itiraz yok ise de m. HMK 19/1 uyarınca bu hususun mahkemece resen dikkate alınacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.Dava, önceki şirket yöneticisi aleyhine şirket kasasından harcanan paranın tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece; dava, şirketle ortağı arasındaki sorumluluk davası olarak nitelendirilmiş ve 6100 sayılı HMK'nın 14. maddesi gereğince şirket merkezinin bulunduğu yer icra dairesinin kesin yetkili olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, mahkemece belirtildiği gibi dava, şirketle ortağı arasındaki uyuşmazlıktan kaynaklanmayıp, şirketin, yöneticisi aleyhine açtığı bir alacağın tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali davasıdır. 6102 sayılı TTK m. 561(eski TTK m.309) uyarınca, sorumlular aleyhine şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde dava açılabilir. Ancak bu kural, alternatif yetki kuralı niteliğinde olup kesin yetki kuralı değildir. Bu nedenle, icra dairesinin yetkisi hususunun re'sen gözetilmesi mümkün olmadığı halde, işin esasına girilerek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın reddi doğru görülmemiş, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.