Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5219 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 10223 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ........ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/09/2014NUMARASI : 2010/510-2014/508Taraflar arasında görülen davada .......... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30.09.2014 tarih ve 2010/510-2014/508 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ......... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili şirketin mühendislik üzerine bilgisayar yazılımı üreten sayılı firmalardan biri olduğunu, davalıların müvekkil şirketin eser ve lisans sahibi olduğu bilgisayar yazılımlarını herhangi bir sözleşme ve izne tabi olmaksızın, şifre kırma yoluyla bilgisayarında kullanarak ve çoğaltarak, mali haklarına tecavüz edip haksız kazanç elde ettiklerini ileri sürerek, 5846 sayılı FSEK'in 68. maddesi uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 7.100,00 TL'nin haksız eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiş; 18.10.2012 harç tarihli ıslah dilekçesiyle, talebini 10.454,59 TL artırarak 17.554,59 TL tazminatın faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.Davalı şirket vekili, davanın reddini talep etmiş; diğer davalı, davaya yanıt vermemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı şirket tarafından üretilip, kayıt sertifikası alınan “...........” programlarının münhasır kullanım ve satış hakkının davacı şirkete ait olduğu, davalı şirketin iş yerinde 26.03.2009 tarihinde yapılan arama ve incelemede, davalı şirkette çalışan diğer davalı M.. K.. tarafından kullanılan bilgisayarda “.......” ve “........” programlarının yüklü olduğunun tespit edildiği, bu şekilde davacı şirketin fikir ve sanat eserleri kanunundan kaynaklanan münhasır kullanım ve satış hakkına tecavüz edildiği, söz konusu programların piyasa telif-satış bedellerinin 5.851,53 TL olduğu, olayın oluş şekli, programların niteliği itibariyle, takdiren bu miktarın iki katı oranında maddi tazminata hükmetmek gerektiği gerekçesiyle, 11.703,06 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1- Dava, 5846 sayılı FSEK'e dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. Dairemiz'in 27.12.2011 gün ve 2011-14831 Esas 2011-17744 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere 5846 sayılı FSEK'in 68/1. fıkrası uyarınca eser üzerindeki hak sahibi "sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya emsal ya da rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın en çok üç kat fazlasını isteyebilir." Anılan madde hükmüne göre; üç katına kadar arttırım seçeneğini kullanma yetkisinin davacıya ait olduğu, anılan hükmün iptali isteminin reddine dair Anayasa Mahkemesi'nin 28.02.2013 gün 133/33 sayılı karar gerekçesindeki, "İtiraz konusu kural eser, icra, fonogram veya yapımın izinsiz kullanılması halinde hak sahiplerinin dava yoluyla isteyebileceği bedele üst sınır getirmiştir. Kural, hakimin taleple bağlı olduğuna dair veya takdir yetkisine ilişkin olumsuz bir düzenleme içermemektedir. Bu sınır içerisinde kalmak şartıyla hakimin dosya içeriği ve talebi de gözetilerek takdir yetkisi kullanacağı açıktır. Öte yandan dava edilen eser, icra, fonogram veya yapımın bedelini belirleme görevi de hakime bırakıldığından hüküm altına alınacak bedelin belirlenmesinde hakimin takdir yetkisinin olmadığından söz edilemez.". şeklindeki açıklamanın da bağlayıcı olmamakla beraber yol gösterici mahiyette bulunduğu ve Anayasa Mahkemesi kararındaki gerekçenin Dairemizin 27.11.2011 gün ve 14831/17744 sayılı ve yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 30.09.2002 tarih 5472/10458 sayılı kararlarında da açıklanan ödenecek rayiç bedelin bu sınır içinde tespitinde hakimin takdir yetkisi bulunduğu ve 5846 sayılı FSEK'in 66/4 ve 818 sayılı BK'nın 42 ve 43. maddelerinin dikkate alınabileceğine ilişkin görüşle de çelişkili olmadığı halde, mahkemece kararda yazılı gerekçeyle, rayiç bedelin iki katına hükmedilmesi doğru görülmediğinden, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.2- Ayrıca, davalıların eylemi, 5846 sayılı FSEK'in 22/son maddesi kapsamında çoğaltma hakkının ihlalini oluşturduğu halde mahkemece davacının anılan Kanun'dan kaynaklanan münhasır kullanım ve satış hakkına tecavüz edildiği şeklindeki kabulü isabetli olmadığı gibi, davalı eylemi aynı zamanda haksız fiil niteliğinde olup, haksız fiilin tespit edildiği, davalı işyerindeki aramanın yapıldığı tarih itibariyle temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi de doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.