Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5172 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15429 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ......ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/04/2015NUMARASI : 2011/901-2015/260Taraflar arasında görülen davada ....... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28/04/2015 tarih ve 2011/901-2015/260 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ........ tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili; taraflar arasında düzenlenen garanti sözleşmesinden dolayı müvekkili tarafından ..... ....... Medeni Hukuk Mahkemesi'nde davalı aleyhine açılan alacak davasının 23 Haziran 2010 tarihinde kabul edildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, yabancı mahkeme kararının Türkiye'de işlev kazanması için bu kararın tanınması gerektiğini ileri sürerek mezkur yabancı mahkeme kararının tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; tanınması istenilen yabancı mahkeme kararının ülkemiz mevzuatına aykırı biçimde oluşturulduğunu, yabancı mahkeme tarafından yargılamanın müvekkilinin gıyabında yapıldığını ve müvekkilinin savunma hakkının ihlal edildiğini, ayrıca yargılama sürecinde müvekkiline yapılan tebligatların usulsüz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; yabancı mahkeme tarafından yapılan tebligatların dava süresi boyunca davalının oturduğu adrese çıkarılmadığı, bu durumda davalıya usulüne uygun tebligat yapılmadığının kabulü gerektiği ve MÖHUK'un 54/1-ç maddesi uyarınca yabancı mahkeme kararının tanıma şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, yabancı mahkeme kararının tanınması istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı vekili, kesinleşme şerhli yabancı mahkeme ilamını ve onaylı tercümesini dosyaya sunmuş ve yabancı mahkeme tarafından verilen 12.01.2012 tarihli kesinleşmeye ilişkin yazıda “mahkeme kararının davalı A..... M......’na bizzat tebliğ edildiği ve karar üzerine herhangi bir itiraz dilekçesi verilmediği, kararın davalı yönünden 20.10.2010 tarihinde kesinleştiği” belirtilmiştir. Ayrıca, dosyada mevcut 09.07.2010 tarihli ve belediye tarafından bildirilen davalı ikametgahı olan “..........” adresine tebligat yapılmış, tebligat parçasının alt tarafında tebligatın şahsın kendisine yapıldığı belirtilmiş ancak tebligat parçasının üst tarafında ise davalının yerinde bulunmadığına dair el yazısı mevcuttur. Yine 20.07.2010 tarihli ve davalının eşinin ikametgahı olan “..........” adresine yapılan tebligatta da tebligat parçasının alt tarafında tebligatın şahsın kendisine yapıldığı belirtilmiş ancak tebligat parçasının üst tarafında ise davalının kendisinin bulunmadığına dair el yazısı mevcuttur. Bu durumda, mahkemece, tebligatlardaki çelişkinin neden kaynaklandığı araştırılıp, yabancı mahkeme kararının davalıya usulünce tebliğ edilip edilmediği incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle tebligatların dava süresi boyunca davalının oturduğu adrese çıkarılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.