MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04/12/2014 tarih ve 2010/193-2014/272 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 03.05.2016 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirketin gazetelere verdiği ilanlarda “...lı en iyisine layık” başlığı altında açıkça yer belirtmek suretiyle, “hazır beton alınacak firmayı seçmeden önce...!” (daha önce hazır beton satan firmalar kastedilerek), “denenmiş denenmez” (daha önce hazır beton satan firmadan alış veriş yapılmaması istenerek), “zamanı fırsat gören tekelciye fırsat verme” (daha önce hazır beton satan firmanın fırsatçı ve tekelci olduğu vurgulanarak), “aldığınız betonun metreküp cinsinden ölçümünün doğru olduğunu tespit edin, ettirin” (daha önce hazır beton satan firmanın eksik verebileceği vurgulanarak), “unutmayın tarih tekerrürden ibarettir” (daha önce hazır beton satan firmanın bütün bunları hep yaptığı vurgulanarak) davalıdan önce hazır beton işi ile uğraşan şirketin fırsatçı, tekelci, hileci olduğu yönünde hakaret ve suçlamalarda bulunduğunu, ...'da daha önce ve halen hazır beton üreten ve satan tek firmanın müvekkili olduğunu, bu nedenle ilanda isim verilmeden kötülenen firmanın müvekkili şirket olduğunu, davalının fiilinin TTK'nin 58. maddesi uyarınca haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, davalının ilan yolu ile yarattığı haksız rekabetin tespiti ve men'ine, haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, yanlış ve yanıltıcı beyanların düzeltilmesine, haksız rekabet neticesinde davalının ilk ilan tarihinden dava tarihine kadar elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığı olarak şimdilik 10.000,00 TL ıslahla 22.858,10 TL maddi tazminatın faizi ile tahsiline, davalının haksız rekabeti kişilik haklarına doğrudan saldırı teşkil ettiğinden 50.000,00 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, ilanda isim zikredilmediğini, bölgede hazır beton üretim ve ticareti yapan çok sayıda firma bulunduğunu, müvekkilinin eyleminin müşteri kazanmak için yapılan iktisadi rekabet olup haksız rekabet olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin 03/01/2005 tarihinde, davalının ise 19/02/2010 tarihinde kurulduğu, davalının dağıttığı ilanlarda hedef kitle olarak seçtiği ... halkına beton alımında "denenmiş denenmez", "zamanlı fırsat gören tekelciye fırsat verme", "unutmayın tarih tekerrürden ibarettir" ibareleri ve diğer beyanların beton üretimi ve satışı yapan firmaları açıkça hedef aldığı, davacının ...'da tek hazır beton satıcısı iken aynı sektörde faaliyette bulunmak için kurulan davalının sektöre girerken dava konusu ilanları yaptırmasının açıkça davacıyı hedef almaya yönelik bulunduğu, dava konusu ilanların aldatıcı ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu, davacının 26/08/2014 tarihli raporda kar kaybının 18.108,91 TL hesaplandığı, olayın oluş şekli, davaya konu olan ilanların ... İli ve ... İlçe sınırları içerisinde dağıtılmış olması ve tüm dosya kapsamına göre manevi tazminat talebinin 30.000,00 TL üzerinden kabulünün uygun olduğu gerekçesiyle haksız rekabete ilişkin davanın kabulü ile davalı eylemlerinin davacı şirket açısından haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile davalının haksız rekabetinin men'ine, haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılması için davalının ticari gaye ile bastırdığı dava konusu ilanların toplatılarak imha edilmesine, maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile 18.108,91 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte tahsiline, hükmün ilanına karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Dava, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.Mahkemece maddi tazminatın belirlenmesine ilişkin olarak üç kez bilirkişi incelemesi yaptırılmış, yukarıda açıklanan gerekçeyle son bilirkişi kurulu raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. 6762 sayılı TTK.nun 58 nci maddesinde haksız rekabet nedeniyle zarar gören kimsenin isteyebileceği hususlardan birisi de maddi tazminat olarak belirtilmiştir. Kural olarak böyle bir istemin kabul edilebilmesi için davacının uğradığı zararı kanıtlaması gereklidir. Bu şekildeki tazminat davasında asıl olan, haksız rekabet nedeniyle davacının aktifinde azalma olduğunun iddia ve ispat edilmesidir. Ancak, bu tür zararın ispat edilmesindeki güçlüğünü dikkate alan kanun koyucu, TTK.nun 58/e maddesinde eylemin mali bakımından karşılıksız kalmaması bakımından haksız rekabette bulunanın davranışı sonucu elde etmesi mümkün bulunan menfaatin karşılığını da maddi tazminat olarak hükmetme yetkisini yargıca vermiştir. Tazmin edilmesi gereken zarar haksız rekabet nedeniyle uğranılan zarar ile sınırlı olup, işletmenin ticari faaliyeti sonucu ortaya çıkan tüm zararın bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün değildir. Buna göre somut davada da hüküm altına alınması gereken maddi tazminat davalının haksız rekabet yaratan ilanları nedeniyle meydana gelen zarardır. Davacı taraf, dava dilekçesinde haksız rekabet neticesinde davalının ilk ilan tarihinden dava tarihine kadar elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığı olan meblağı maddi tazminat olarak talep etmiştir. Mahkemece, hükme esas alınan 26.08.2014 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu ilanların yapıldığı dönemde bir önceki yıla oranla ve aynı yılın diğer aylarına oranla davacının satışlarındaki düşüş nazara alınarak davacının kar kaybı hesaplanmıştır. Davalı vekili anılan rapora itiraz ederek yeni bir heyetten rapor alınmasını istemiştir. Bu durumda mahkemece, davacı vekilinin maddi tazminat talebi, haksız rekabete yol açan ilanların yapıldığı tarih aralığı, somut olayın özellilleri hep birlikte nazara alınıp davacının uğradığını iddia ettiği zararda davalının verdiği ilanların hangi oranda etkisinin olduğu değerlendirilerek sektörden bir temsilcinin de katılımı ile oluşturulacak bilirkişi kurulundan alınacak gerekçeli ve denetime elverişli rapor ile davacının maddi zararı tespit edilip, gerektiğinde mülga Borçlar Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca yapılacak değerlendirme sonucu uygun bir maddi tazminatın hüküm altına alınması gerekirken anılan hususlar nazara alınmadan yetersiz bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.3- Ayrıca manevi tazminat, 22.06.1966 tarih ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da etraflıca açıklandığı üzere, ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır. Zarar uğrayanın manevi ısdırabını bir nebze dindiren, ruhsal tahribatını onaran bir araçtır. Manevi tazminatın kapsamını takdir hakkı, kural olarak yargıca aittir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, hak ve adalete uygun davranmalı, hukuk biliminden yararlanmalı, toplumun sosyal, ekonomik ve moral yapısını ve özellikle de somut olayın koşullarını gözetmelidir. Takdir edilecek tutar, bir yandan manevi acıları gidermeli, kamuoyu ve sosyal vicdanda kabul görmeli, diğer yandan ise zarar gören açısından zenginleşme aracı olmamalıdır. O halde, dava konusu ilanların verildiği tarih aralığı, zarar görenin konumu, haksız rekabet fiilinin boyutu ve somut olayın diğer özellikleri dikkate alınarak daha ılımlı oranda manevi tazminata karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, takdir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 05.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.