Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5124 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 10886 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada .... Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 27.01.2015 tarih ve 2013/176-2015/4 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 03.05.2016 günü hazır bulunan asıl ve birleşen davada davacı vekili Av. ... ile asıl ve birleşen davada davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili asıl davada, müvekkilinin iki adet özgün sabun kabı tasarımı yaptığını ve bu tasarımlar ile ilgili 24/11/1995 tarih ve 049 numaralı tasarım tescil belgesi aldığını, müvekkili tasarımının çeşitli firmalarca üretiminin yapıldığının tespit edildiğini, şirketlere gönderilen ihtarnameler sonucunda davalının, müvekkiline ait tasarım hakkını satın almak istediğini, ancak para ödemek yerine iş vereceğini bildiren bir sözleşmeyi müvekkiline gönderdiğini, müvekkilinin yıllık 14.400.000 adetlik iş anlaşmasına girdiği düşüncesi ile sözleşmeyi imzaladığını ve 50.000 USD'lik tasarım hakkını sembolik olarak 100,00 TL alarak, bütün hukuk ve yükümlülükleri ile birlikte devrettiğini, müvekkilinin sözleşmenin yerine getirileceği inancı ile üretim tesislerini büyük ölçüde büyüterek yeni yatırımlara giriştiğini, davalının ise iki yılda toplam 28.800.000 adetin üstünde sabun ürettirmeyi taahhüt etmiş olmasına rağmen, müvekkilinden sadece 6.694.339 adet sabun kabının üretimini talep ettiğini, ayrıca müvekkili ile sözleşme yaptığı tarihin hemen ertesi günü, 10.160.661 adet sabun kabını, başka firmalara fason olarak ürettirdiğinin de müvekkili tarafından öğrenildiğini ve davalının bu eyleminin, gerek fason üretim sözleşmesinin gerekse endüstriyel tasarım devir sözleşmesinin ihlali ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, 10.000,00 TL müvekkili yoksun kaldığı kârının ve fiili kaybının, sözleşme tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada ise, bilirkişi raporuyla belirlenen bedel ile asıl davada hükmedilen bedel arasındaki farktan ve sözleşmenin yenilendiği nazara alınarak asıl dava tarihine kadar hesaplanacak yoksun kalınan kardan davalının sorumlu olduğu belirtilerek, 25.000 TL kâr kaybı alacağı ile 5.000 TL manevi tazminatın sözleşme tarihi 30.01.1998'den itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsilini istemiş, ıslah dilekçesiyle mahrum kalınan kar talebini 207.838,00 TL'ye yükseltmiştir.Davalı vekili, zamanaşımı def'inde bulunmuş, taleplerin yasaya ve sözleşmeye aykırı olduğunu savunarak, asıl ve birleşen davanın reddini istemiştir.Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak, dosya kapsamına göre, asıl dava yönünden ilk hükümde kesinleşen ve karar altına alınan 10.000,00 TL maddi tazminata 20/07/2000 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 2/2 maddesinde belirtilen temerrüt faiz oranının uygulanmasına, asıl dava dilekçesinde manevi tazminata yönelik talep bulunmadığından, bu hususta karar oluşturulmasına yer olmadığına, birleşen dava yönünden davanın kısmen kabulüne, 182.967,59 TL maddi tazminatın, 25.000,00 TL'sine ilk dava tarihi olan 14/03/2005 tarihinden itibaren, 157.967,59 TL'sine ıslah tarihi olan 14/07/2014 tarihinden itibaren işletilecek 3095 sayılı Kanunun 2/2 maddesinde belirtilen faiz oranı ile ve takdiren 3.000,00 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve birleşen davada davacı ....'nin unvanı yerine karar başlığında şirket müdürü ...'nun adının gösterilmesinin maddi hata niteliğinde bulunup mahallinde her zaman düzeltilebilecek olmasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Asıl dava, üretim sözleşmesinin ve endüstriyel tasarım devir sözleşmesinin ihlali nedeniyle yoksun kalınan karın tahsili istemine; birleşen dava ise aynı iddialara dayalı artırılan kâr kaybı alacağı ile manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir. Asıl davada, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL yoksun kalınan karın ve fiili kaybın temerrüt faiziyle birlikte tahsili talep edilmiş; birleşen davada ise, asıl davada alınan bilirkişi raporuyla belirlenen 1998-1999 yılları kar kaybı alacağı ile asıl davada hükmedilen bedel arasındaki fark olan 14.871,00 TL ile sözleşmenin yenilendiği nazara alınarak asıl dava tarihine kadar hesaplanacak yoksun kalınan kâr kaybı alacağı ve 5.000 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte tahsili istenmiş, ıslah dilekçesiyle mahrum kalınan kar talebi 207.838,00 TL'ye yükseltilmiştir. Böylece, asıl davada 10.000,00 TL kâr kaybı, birleşen davada ise 1998-1999 yılları kâr kaybı alacağı ile asıl davada istenen bedel arasındaki fark olan 14.871,00 TL ve 2000 yılından asıl dava tarihi olan 14/03/2005 tarihine kadar olan kar kaybı alacağı olan 182.967,59 TL nin tahsili, ayrıca 5.000,00 TL manevi tazminatın faziyle birlikte tahsili talep ve dava edilmiş olup, mahkemece, asıl dava yönünden ilk hükümde kesinleşen ve karar altına alınan 10.000,00 TL maddi tazminata 20/07/2000 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 2/2 maddesinde belirtilen temerrüt faiz oranının uygulanmasına, birleşen dava yönünden davanın kısmen kabulüne, 182.967,59 TL maddi tazminatın, 25.000,00 TL'sine ilk dava tarihi olan 14/03/2005 tarihinden itibaren, 157.967,59 TL'sine ıslah tarihi olan 14/07/2014 tarihinden itibaren işletilecek 3095 sayılı kanunun 2/2 maddesinde belirtilen faiz oranı ile ve takdiren 3.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Böylece, birleşen davada 2000 ila 2005 yılları kâr kaybı alacağı talebi kabul edilmekle birlikte birleşen davada talep edilmiş bulunan 1998-1999 yılları kâr kaybı alacağından asıl davada istenen bedel düşüldükten sonra kalan 14.871,00 TL yönünden bir değerlendirme yapılmamış olup, birleşen davadaki bu talep incelenmeksizin karar verilmesi doğru olmamış, hükmün temyiz eden asıl ve birleşen davada davacı yararına bozulması gerekmiştir.3- Birleşen davada mahkemece, manevi tazminata hükmedilmişse de 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinde gösterilen koşulların somut olayda oluştuğundan söz edilemez. Her sözleşmeye aykırılık tek başına manevi tazminatı gerektirmez. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için aynı zamanda kişilik haklarına yönelik bir saldırının da mevcudiyeti gerekir. Somut olayda, davacının şahsi haklarının saldırıya uğradığı ve zedelendiği ispat edilmediğinden manevi tazminat isteminin reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiş, kararın temyiz eden asıl ve birleşen davada davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.4- Bozma sebep ve şekline göre asıl ve birleşen davada davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün asıl ve birleşen davada davacı yararına, (3) numaralı bentte yazılı nedenlerle asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün asıl ve birleşen davada davalı yararına BOZULMASINA, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan alınarak yekdiğerine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 05.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.