MAHKEMESİ : TUNCELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/01/2013NUMARASI : 2012/357-2013/15Taraflar arasında görülen davada Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 14/01/2013 tarih ve 2012/357-2013/15 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortaklarından K.. K..'a ait 42 hisseyi 42.000 TL karşılığında 19/06/2012 tarihinde hisse devir sözleşmesi ile devraldığını, hissesi alınan K.. K..'ın hisselerinin intikalini kabul etmiş olmasına rağmen gerçekleştirilen hisse devrinin şirket pay defterine kaydedilmediğini ve gerekli tescil işlemlerinin yapılmadığını ileri sürerek davalı şirkette bulunan 42 hissenin müvekkiline devredildiğinin tespiti ile tesciline, bu olmadığı takdirde sebepsiz zenginleşme nedeniyle haksız olarak ödenen 42.000 TL'nin devir tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı şirket vekili, davacının şirkete müracaatının bulunmadığını ve pay devri için ödenen bedelden şirketin sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.Davalı K.. K.. cevap vermemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin ana sözleşmesinden şirket paylarının nama yazılı şekilde düzenlendiğinin anlaşıldığı, nama yazılı payın devrinin 6762 sayılı TTK'nın 416. maddesi gereğince ciro ve teslim ile mümkün olduğu, ayrıca bu devrin şirkete karşı hüküm ifade edebilmesi için şirketin pay defterine yazılmasının da gerektiği, şirket ana sözleşmesinde pay devri ve ortaklık için şirket yönetim kurulunun kararının gerektiğinin ve sebep gösterilmeden yönetim kurulunca bu taleplerin reddedilebileceğinin düzenlendiği, davacının ya da davalının devir işleminin onaylanması için şirket yönetim kuruluna başvuruda bulunulduğuna ilişkin herhangi bir yazılı belge sunulmadığı, yeni TTK'nın 493 ve 494. maddesine göre şirketin üç aylık sürede pay devrine ret kararı vermez ise devrin onaylanmış sayılacağı, yine payın devrine şirket tarafından izin verilmemesi halinde şirketin payın nominal değerini ödemesi gerektiği ileri sürülmüş ise de dava konusu olaya 6762 sayılı TTK hükümlerinin uygulanmasının gerektiği ve davacı tarafın pay devri için şirket yönetim kuruluna herhangi bir başvurusunun bulunmadığı için söz konusu maddelerin uygulanmasının mümkün bulunmadığı gerekçeleriyle davacının davalı K.. K..'a ait 42 şirket hissenin kendisine devredildiğinin tespiti ile tesciline ilişkin talebinin reddine, davacının terditli olarak talep ettiği 42.000 TL'nin davalı K.. K..'dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, davacının, davalı K.. K..'ın, diğer davalı şirketteki paylarının, davacıya devredildiğinin tespiti ve tesciline, olmazsa ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir. Dosya içerisinde bulunan, noterde düzenlenen hisse devri sözleşmesinden, davalı K.. K..'ın diğer davalı şirketteki bir kısım payını, şirket henüz pay senedi çıkarmadığından, alacağın temliki hükümleri gereğince davacıya devrettiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yapılan bu işlem, anonim şirket pay devirlerinde bölünme kaidesi gereğince, payın davacıya devri için yeterlidir. Ancak, davalıya ait hisselerin bir kısmının davacıya devirden önce dava dışı 3. Kişiye devredildiği de savunulduğuna göre, dava dışı 3. Kişiye de davacı tarafından dava açılıp bu dava ile birleştirildikten sonra, davacının davalı K.. K..'a karşı ne kadar hisse sahibi olduğunun belirlenerek o miktar payın davacıya ait olduğunun tespiti yerine bedeline hükmedilmesi doğru olmamıştır.Diğer taraftan da davalı şirket, davacının üyeliğine davalı K.. K..'ın davacıya devrettiği payların bir kısmını dava dışı kişiye devretmesi nedeniyle devrettiği kadar payının olmadığı yönlerinden karşı çıktığına göre, mahkemece davacının ortaklığına davalı şirket yönünden bir engel bulunup bulunmadığı hususlarının da bu davada değerlendirilmek suretiyle uyuşmazlığın giderilmesi gerekir. Daha önce, hisse devri konusunda, davalı şirkete başvurulmaması böyle bir davanın açılmasına engel değildir. Ancak, yukarıda belirtildiği gibi uyuşmazlığın, hisseleri devralan dava dışı kişinin de taraf olması suretiyle çözümlenmesi gerekir. Bu itibarla, mahkemece, davacıya, anılan kişiye dava açmak için mehil verilip, bu dava ile birleştirildikten sonra davacının davalı şirkete yönelik tescil talebinin değerlendirilmesi gerekirken, anılan hususlar nazara alınmadan yazılı şeklide hüküm tesisi doğru olmamış kararın bu nedenle de davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 17/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.