Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5073 - Karar Yıl 2005 / Esas No : 8690 - Esas Yıl 2004





Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 4. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 07.04.2004 tarih ve 2002/339-2004/218 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, tekstil ürünleri satan ve altı mağazaya sahip olarak faaliyetlerini sürdüren müvekkili şirketin unvanını, 35 yıldır faaliyet gösteren dava dışı şirketten devir aldığını, davalıların, müvekkili şirketin önünde el ilanları asarak, radyoda ve gazetelerde ilanlar yayınlatarak, müvekkili şirketi kötülediğini, itibar ve müşteri kaybına neden olduğunu ileri sürerek, 1.000.000.000 lira maddi, 10.000.000.000 lira manevi tazminatın faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davacının gazete ilanı vermek, pano asmak suretiyle, müvekkili şirketler grubundan olduğu intibaını uyandırdığını, bunun üzerine müvekkillerince dağıtılan el ilanlarıyla halkın aydınlatılması amaçlanarak, davacının çok önce kurulan müvekkili şirketler ile bağının bulunmadığı yönünde uyarılar yapıldığını, kötülemede bulunmadıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, dosya kapsamına göre, davalıların gazete ve el ilanlarında, davacı şirketi incitici, yanıltıcı, gerçeğe aykırı olan ve kötüleme iradesi taşıyan ibareler bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, haksız rekabet iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, davalıların bastırıp dağıttığı el ilanlarının haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır. İlanlarda "...Piyasada; ticari örf ve adet kurallarına aykırı olarak ismimizi kullanan,şubemiz veya ortağımız olduğunu iddia eden, kısa vadede ticari itibar ve kazanç sağlamaya çalışan yapay firmalar bulunmaktadır..."ifadelerine de yer verilmiştir.Bu ilanlar,davacı şirketin mağazaları önünde dağıtılmakla,davacı şirket kastedilmiş olmakta olup,davalılar vekili,davacının davalılar grubundan olmadığı yönünde toplumun uyarılmasının amaçlandığını,kötüleme niyetlerinin bulunmadığını,daha önce davacının ilanlar vererek,kendisini davalılar grubunda olduğu intibahını topluma verdiği için buna gerek duyduklarını esasen savunmuştur.Mahkemece,ilanların davacı şirketi inciten, yanıltan, gerçeğe aykırı olan, kötüleme iradesi taşıyan ifadeler içermediği sonucuna varılmış ve dava reddedilmiştir. Oysa, Dairemiz'in 21.9.2000 tarih ve 5974-6915 sayılı ilamında da açıklandığı üzere,davalının savunduğu davacı eylemlerinin gerçek ve kanıtlanmış olduğunun bir an için kabulü halinde dahi,davalıların ilan metninde geçtiği gibi ispata muhtaç, itham ve isnatlar içeren ifadeleri kullanma hakkı bulunmadığının kabulü gerekir. Davalılar, davacının haksız rekabet yaptığı iddiasında iseler, yasal yolları kullanarak haklarına kavuşmaları mümkün ve gerekli iken, var olduğunu düşündükleri haklarını, ilanlar dağıtarak elde etmeye kalkışmaları, hukuken benimsenecek bir tavır değildir. 1982 Anayasası'nın "hak arama hürriyeti" başlıklı 36 ncı maddesinde "herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir" hükmüne yer verilmiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun, Dairemizce de benimsenen 20.4.1994 tarih ve 1993/11-965 E 1994/252 K. Sayılı ilamında "TTK'nun 57/b.1 ve b.3'te yazılı eylemlerin "dürüstlük kuralına" aykırı bir haksız rekabet durumu oluşturduğu, davalının kullandığı ilan ve reklamların müşterilerin göz, kulak ve zihinlerinde yarattığı etki bakımından kolaylıkla karşı taraf ile bağ kurulmasına yol açabilecek nitelikte olması ve "teamülün kabul ettiği toleransı" aşması halinde haksız rekabet halinden bahsedilebileceği" açıklanmıştır. Bu durumda mahkemece, davalıların dağıttığı ilanların TTK.nun 56 ncı ve 57/1 nci maddeleri uyarınca haksız rekabet oluşturduğu,meşru rekabet ve tüketicilerin uyarılması sınırlarını aştığı kabul edilmek ve davacının maddi ve manevi tazminat talebi değerlendirilmek, sonucuna göre karar verilmek gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddi,doğru olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.05.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.