MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada .... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 02/06/2015 tarih ve 2012/272-2015/233 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin, davalının da ortağı ve yetkilisi olduğu şirketin geçmişteki borçlarını ödemek üzere davalı adına havale yaparak para gönderdiğini, davalının bu parayı amaç dışı kullanması nedeniyle davacının mükerrer ödeme yaptığını, müvekkilinin mükerrer ödeme nedeniyle başlattığı takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının, devrettiği şirketin sigorta şirketlerinden olan alacaklarını devir tarihinden sonra tahsil ettiğini, ardından şirketi devralması nedeniyle sigorta şirketinden gelecek olan paraları hakeden davalıya havale ettiğini savunarak, davanın reddine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacının şirkete olan borcunu ödemek üzere gönderdiği 10.566 USD'nin davalı tarafından alındığı, şirkete aksettirilmediği, bunun üzerine davacının bu parayı bir kez daha ödemek zorunda kaldığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, davalının itirazının kısmen iptaline, takibin 15.116,19 TL (10.556 USD karşılığı) üzerinden ve bu miktara takip tarihi itibariyle yasal faiz uygulanmak suretiyle devamına, alacak likit ve hükmolunan bedel yönünden itiraz haksız olduğundan, 15.116,19 TL'nin % 40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, davalının kötüniyet tazminatı talebinin ise, reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.Dava; davacının, davalının da ortağı ve yetkilisi olduğu şirketin geçmişteki borçlarını ödemek üzere davalı adına gönderilen paranın amaç dışı kullanılması nedeniyle tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, davacı tarafından davalı adına havale edilen paranın, 04/01/2005 tarihli protokolde belirtilen borç için gönderildiği ve işbu protokolde belirtilen borcun ödendiğinin iddia edildiği, davalı tarafından ise, anılan protokolün alt kısmında yer alan ''...31/12/2004 tarihine kadar olan doğmuş ve doğacak tüm resmi kurumlardan veya özel şahıs ve firmalardan doğacak borçlar....'' şeklinde ifade edilen, şirketin protokolde açıkça belirtilmeyen borçlarının da davacı tarafından ödeneceğine ilişkin taahhüde dayalı olarak dava dışı ... tarafından tahsil edilen borcun karşılığı olmak üzere gönderildiği savunulmuş ve Dairemizin 28/11/2011 tarihli bozma ilamında, davalının kendisine yapılan ödemenin asıl borcu doğuran ilişki dışındaki başka bir hukuki ilişki nedeniyle meydana gelmiş olduğunu kanıtlaması gerektiği ifade edilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak ispat yükünün davalıda olduğundan bahisle davalıya delil ibrazı için süre verilmiştir. Davalı tarafından bozma sonrası yapılan yargılama sırasında ibraz edilen 18/02/2005 tarihli faks metni, dava dışı sigorta şirketinin, yine dava dışı şirketten alacağını mahsup ederek tahsil ettiği hususundaki beyanı, özellikle dava dışı sigorta şirketinin işbu tahsil etmiş olduğu alacağının, davacının şirket hisselerini devrinden önceki döneme ait oluşu, davacının yaptığı ödemenin dava dışı şirketin mahsup ettiği miktara denk gelmesi karşısında, davacı ödemesinin protokolün alt kısmında belirtilen borcu ve taahhüdü kapsamında kaldığı ve böylece davalının savunmasının ispatlandığının kabul edilmesi gerekir. Davalının davacıya yemin teklifi icapsız bir yemin ise de, davacı bu yeminin edasında iddiasını değiştirip, paranın geri ödenecek bir borç olarak davalıya gönderildiği şeklinde yemin etmesi de nazara alındığından davacının usulüne uygun yemin ettiği de kabul edilemeyeceğinden, mahkemece tüm bu hususlar değerlendirilmek suretiyle davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı olduğu şekilde kısmen kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 04/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.