MAHKEMESİ : İSTANBUL 44. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 09/07/2013NUMARASI : 2013/55-2013/192Taraflar arasında görülen davada İstanbul 44. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 09/07/2013 tarih ve 2013/55-2013/192 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davacı şirketin 25/12/2012 tarihinde TTK hükümlerine uygun davet ve Bakanlık Komiserinin katılımı ile gerçekleştirdiği olağanüstü genel kurul toplantı tutanağı ve bu genel kurulda alınan kararların tescil ve ilanı için davalı TC İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü'ne 26/12/2012 tarih ve 405712-Perpa numaralı tescil ve ilan başvurusu yaptığını, söz konusu başvurunun davalı tarafından incelenerek "Tadilin tescil edilebilmesi için nisap yetersiz, en az %72,5 kabul gerekli" şeklinde bir gerekçe ile iade edileceğinin tarafına sözlü olarak bildirildiğini ve eş zamanlı olarak eksikliklerin giderilmesi gerekeceğinin Sicil Müdürlüğü'nün resmi internet sitesinin tescil takip sayfasında ilan edildiğini, bu gelişmeler nedeniyle davalının tescile engel teşkil ettiği şeklinde tespit olunan hususların TTK'daki şirketler hukuku ve BK'daki müktesep hak ve sözleşme serbestisi konulu düzenlemelerin hatalı hukuki değerlendirilmesi sonucu olduğunun izahı amacı ile davacıyı temsilen 04/01/2013 tarih ve 2743 takip nolu ek açıklama konulu dilekçe ile Sicil Müdürlüğüne başvurulduğunu, bu başvurunun davalı Sicil Müdürlüğü'nün 21/02/2013 tarih ve 25708 sayılı kararı ile reddine karar verildiğini, Sicil Müdürlüğü'nün 21/02/2013 tarih ve 25708 sayılı kararının TTK hükümleri ve sözleşme serbestisine dair hukuki düzenlemelere aykırı olduğunu ileri sürerek, ticaret sicil müdürlüğü kararının iptaline, davacının 25/12/2012 tarihli olağanüstü genel kurul kararının tescil ve ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davalının 6102 sayılı TTK'nın 32. Maddesi ve Ticaret Sicil Yönetmeliği gereğince işlem yaptığını, uygulamada, esas sözleşme hükümlerinin pek çoğunda hakların müktesep hak olup olmadığı ya da değiştirip değiştirilemeyeceğine ilişkin sarih düzenlemelerin bulunmadığını, müktesep hak yarattığının açık bir şekilde ifade edilmeyen esas sözleşme hükümlerinin müktesep hak yaratıp yaratmadığının saptanması ve değişikliklerine ilişkin esasların da bu saptamadan sonra yapılmasının gerektiğini, davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü'nün davaya konu tescil taleplerinin reddedilmesinin BK'nın 19. maddesinden hareketle ve yine anılan sözleşme hükmünün müktesep hak yaratması nedeni ile hukuka uygun olduğunu bildirerek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, TTK'nın 421/1.fıkrasında öngörülen düzenlemeye göre esas sözleşme değişikliğine ilişkin kararlarda ilk toplantıda şirket sermayesinin en az yarısının toplantı nisabı olarak bulunması ve alınan kararın da toplantıda mevcut bulunan oyların çoğunluğu ile alınmasının gerektiği, kanunda veya esas sözleşmede aksine bir hüküm var ise bu yasal oranların eksiltilemeyeceği, TTK'da sermayenin arttırılmasına ilişkin esas sözleşme değişikliklerinde bu maddedeki özel nisap dışında başka bir özel nisap öngörülmediği, şirket ana sözleşmesinin 30.maddesinde karar nisabı gösterilmiş olup şirket ana sözleşmesinde esas sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin özel bir nisap öngörülmediği, dolayısı ile şirket ana sözleşmesinde sermaye artırımı yapılmasına ilişkin ana sözleşme maddesinin değiştirilmesine ilişkin ağırlıklı ve özel bir nisap düzenlenmemiş olması dikkate alındığında ana sözleşme değişikliğine ilişkin kabulün TTK'nın 421/1.maddesinde belirtilen nisaba uygun olmasının yeterli olduğu, değiştirilen ana sözleşmenin 10.maddesindeki özel nisabın sadece sermaye artırımı kararı verilmesi için gerekli olan bir nisap şekli olduğu, TTK'nın 421/1.maddesine uygun bir nisapla bu maddenin değiştirilmesinde yasaya ve hukuka aykırı bir yön olmadığı, bu nedenle Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından genel kurul kararının ilanı talebinin reddi kararının yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü'nün red kararının TTK'nın 34. maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.Dava, TTK’nın 34. maddesi gereğince ticaret sicil müdürlüğü kararına itiraza ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı şirket esas sözleşmesinin 10. maddesinde, “Sermaye artırımı için şirket sermayesinin %72,5'ini temsil eden şirket hissedarlarının aynı yönde vereceği kararla şirket sermayesi artırılabilir. Şirket sermayesinin %72,5'ini temsil eden hissedarlar karar vermedikçe mevcut sermaye artırılamaz” hükmünün bulunduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkeme karar gerekçesinde, şirket esas sözleşmesinde esas sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin olarak ağırlaştırılmış nisaba yer verilmediği gerekçesine değinilmişse de esas sözleşmenin 10. madde kapsamında özel bir durum olarak sermaye artırımı ile sınırlı olarak nitelikli çoğunluğa yer verilmiş olup, söz konusu orana uyulmazsızın alınan kararların geçerliliğinden söz edilebilmesi mümkün değildir. Zira değinilen madde hükmünün esas sözleşme değişikliği ile aşılabilmesi hali başlı başına sermaye artımındaki ağırlaştırılmış nisabı etkisiz kılacaktır. Sermaye artırımına ilişkin olarak yapılan bu tespitten sonra üzerinde durulması gereken bir diğer husus, 6102 sayılı TTK kapsamında söz konusu maddenin hukuki durumunun ne olduğu, bir başka anlatımla esas sözleşmedeki düzenlemenin yeni TTK hükümleri karşısında geçerliliğini sürdürüp sürdürmeyeceğine ilişkindir. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında 6103 sayılı Kanunun 22/1 maddesi içeriğinde “Anonim şirketler esas sözleşmelerini ve limited şirketler şirket sözleşmelerini, yürürlük tarihinden itibaren oniki ay içinde Türk Ticaret Kanunuyla uyumlu hâle getirirler. Bu süre içinde gerekli değişikliklerin yapılmaması hâlinde, esas sözleşmedeki ve şirket sözleşmesindeki düzenleme yerine Türk Ticaret Kanunu'nun ilgili hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlemeye yer verilmişse de aynı yasanın 26/3 maddesi kapsamında “Bir esas sözleşmede esas sözleşme değişikliklerine ilişkin olarak 6762 sayılı Kanunun 388 inci maddesindekinden daha ağır nisaplar öngörülmüş olup da bunlar Türk Ticaret Kanunu'nun 421'inci maddesinin birinci fıkrasında öngörülen nisaplardan ağırsa, bunların uygulanmasına devam olunabilir. Ağırlaştırılmış nisaplara dair esas sözleşmedeki veya herhangi bir sözleşme veya hukukî metindeki özel düzenleme Türk Ticaret Kanunu'nun 421'inci maddesine göre daha hafifse 421'inci madde uygulanır.” şeklinde bir başka düzenlemeye yer vererek 6762 sayılı TTK döneminde esas sözleşmeler kapsamında yer verilen ağırlaştırılmış nisaplara ilişkin koruma getirmiştir. Bu durumda, mahkemece, davaya konu uyuşmazlıkta, davacı şirket esas sözleşmesi kapsamında ağırlaştırılmış nisaba yer verildiği ve söz konu nisabın esas sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin genel madde ile aşılamayacağı, 6102 sayılı TTK kapsamında 6762 sayılı TTK dönemindeki ağırlaştırılmış nisapların devam etmesinin mümkün olup sırf kanun değişikliğinin bu durumu ortadan kaldırmayacağı ve bu suretle davalı ticaret sicil müdürlüğü işleminde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 14.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.