MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada .... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 26.03.2015 tarih ve 2013/182-2015/91 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı ... dışındaki tüm davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, 08.10.1998 tarihli kredi sözleşmesi ile davalı ...'nin 2.500,00 TL'lik kredi açıldığını, diğer davalıların sözleşmeye müşterek borçlu müteselsil kefil olduklarını ileri sürerek, alacağın faizi ile davalılardan tahsilini talep etmiştir.Bir kısım davalılar davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporu esas alınarak, tüm davalıların kredi sözleşmesini imzaladıkları, asıl borçlunun ferileri ile borcun tamamından, kefillerin ise kefalet limiti ile sınırlı olarak borçtan sorumlu oldukları gerekçesi ile davalı ... yönünden davanın kabulüne, 2.516,87 TL asıl alacak ile davaya kadar birikmiş faizi ve BSMV'si ile birlikte taleple bağlı olarak 45.320,24 TL toplam alacağın tahsiline, dava tarihinden sonra sadece asıl alacak olan 2.516,87 TL'ye %153 oranında temerrüt faizi uygulanması ile, diğer davalıların (kefiller) hakkındaki davanın ise kısmen kabulü ile dava tarihi itibariyle 2.500,00 TL asıl alacak ve dava tarihine kadar birikmiş faizi ile BSMV'si ile birlikte toplam 22.673,27 TL'nin bu davadan sonra 2.500,00 TL'ye işleyecek %153 oranında temerrüt faizinin diğer davalılardan alınarak, davacıya ödenmesine karar verilmiştir.Kararı davalı ... dışındaki tüm davalılar vekilleri temyiz etmiştir. 1) Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı gerekçe ile asıl borçlu yönünden davanın kabulüne, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosyanın incelenmesinde, davalı ...'nin davacı bankadan kredi kullandığı, diğerler davalıların ise kredi sözleşmesine müştereken ve müteselsilen kefil oldukları, kredi borcunun banka çalışanlarının da müdahalesi ile banka kaynakları kullanılarak usulsüz işlemlerle kapatıldığı, kredi alacağının tahsili amacıyla işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bir kısım davalılar tarafından, davacı banka tarafından eksik bilgi, belge ve imzalara istinaden usulsüz kredi kullandırıldığı, davacı bankanın kendi çalışanlarının kusuru ile oluşan zararını iyiniyetli kişilerden tahsil etme yoluna gittiğini, banka çalışanları hakkında ceza davasında mahkumiyetlerine karar verildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir..... Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2004/320 Esas 2009/201 Karar sayılı mahkumiyet kararının incelenmesinde; Firmanın yönlendirmesi ile davacı bankadan kredi kullandırıldığı ve kredi tutarının davalı firma tarafından kullanıldığı, kredi alınmasındaki asıl amacın davalı firmaya finansman sağlanması olduğu, esasen dava dışı pek çok firma çalışanına aynı şekilde kredi kullandırıldığı, firmanın da şahsi ve ayni teminat verdiği sonuçta kredinin geri ödenmediği, davacı bankanın izah edilen yöntemle davalı firmaya kullandırdığı kredilerin geri ödenmemesi üzerine bankanın yetkili müdürlerince sahte kimlik bilgisi ve üçüncü kişinin katılımı ile mevduat hesabı açılarak, başka bir müşterinin hesabından para aktarılıp işletilerek elde edilen paranın davalı firma hesabına havale edildiği, bilahare davalı firma hesabından ya da hayali yaratılan hesaptan esasen banka kaynakları kullanılmak suretiyle, kredinin ödenmiş gibi gösterildiği anlaşılmıştır. Ceza mahkemesi tarafından verilen karar Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin 2010/2410 Esas 2010/4534 Karar sayılı kararı ile 21.06.2010 tarihinde onanarak kesinleşmiştir. Bu durumda mahkemece, kesinleşmiş ceza mahkemesi kararı ve içeriğindeki maddi vakıalar da değerlendirilerek davacı banka çalışanları ile davalıların dava konusu kredinin temini ve alınmasındaki hukuki sorumluluklarının irdelenmesi gerekirken, ceza mahkemesi kararına ilişkin hiçbir değerlendirmeye yer verilmemesi doğru görülmemiş, hükmün mümeyyiz davalılar yararına bozulması gerekmiştir.2) Kabule göre, bir kısım davalılar tarafından kredi sözleşmelerinde teminat olarak gösterilen taşınmazların icra marifeti ile satıldığı ve borcun bu şekilde ödendiği savunulmuş olup, mahkemece bu hususta hiçbir değerlendirme yapılmaması da doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davalılar yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, mümeyyiz davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün mümeyyiz davalılar yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 04.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.