Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4997 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 12511 - Esas Yıl 2006





Taraflar arasında görülen davada (Ankara Sekizinci Asliye Ticaret Mahkemesi)'nce verilen 12.07.2006 tarih ve 2004/664-2006/311 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, davalılardan Bayram'ın şoförü, diğer davalı Ramazan'ın sahibi olduğu araçla, davalıların müvekkiline ait malzemelerin İstanbul'dan Ankara'ya nakliyesini üstlendiklerini, anılan malzemelerin taşıma esnasında kısmen çalınarak zayi olduğunu ileri sürerek, (44.000,00) YTL'nin faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davacının gönderilen olup, TTK'nın 791. maddesi uyarınca aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, olayda mücbir sebep bulunduğundan müvekkillerinin sorumlu tutulamayacaklarını belirterek, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna nazaran, davacının gönderilen olup, TTK'nın 791/1. maddesi uyarınca gönderilenin ancak taşıtılan eşyanın ulaşmasından sonra ya da taşıma senedi veya buna eşdeğer ilmühaber hamili ise taşıyıcıya karşı tazminat davası açabileceği, davacının bu nitelikte bir belge ibraz edemediği gerekçesiyle, aktif husumet ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir. 1- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Türkiye sınırları içerisinde yapılan taşıma esnasında ziya uğrayan emtia nedeniyle oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir. Somut olayda uyuşmalığın çözümü, davacının gönderilen sıfatıyla taşıyan aleyhine dava açma hakkına haiz olup olmadığının belirlenmesinde yatmaktadır. Gönderilenin kim olduğunu saptayabilmek için kıymetli evrak niteliğine haiz bir taşıma senedinin (TTK 769/III, 771/1 md.) veya ilmühaberin (TTK'nın 770, 769/III) düzenlenip düzenlenmediğine bakmak gerekir. Bu tür bir belge çıkartılmışsa, gönderilen, senedin emrine düzenlenmiş olduğu kişidir. Bu kişi, elinde bulunan senedi taşıyıcıya ibraz ederek eşyanın teslimini is-teyebilir, kendisine tanınmış diğer hakları kullanabilir (TTK 775/11, 791/11). Kıymetli evrak niteliğinde bir taşıma senedinin veya ilmühaberin düzenlenmemiş olduğu hallerde, sözleşmede gönderenden farklı bir kişi gönderilen olarak gösterilmişse, bu kişi de taşıma sözleşmesinden doğan hakları kullanmaya (TTK'nın 791/1) ve taşıyıcıya talimat vermeye (TTK'nın 775/1) yetkilidir. Gönderilenin, tarafı olmadığı bir sözleşmeden doğan hakları kullanma yetkisi, taşıma sözleşmesinin esas itibarıyla tam üçüncü şahıs yararına bir sözleşme olduğu görüşünden hareketle hazırlanmış TTK'nın 775/1, 791/1. maddelerinden kaynaklanmaktadır. TTK'da ayrıca gönderilenin haklarını ne zaman kullanabileceği de gösterilmiştir. Gönderilen kural olarak, eş-yanın gönderildiği yere ulaştığı andan itibaren sözleşmeden doğan haklarını kullanabilir. Ancak, gönderilene eşyanın ulaşmasından önce de bunların korunması hususunda taşıyıcıya talimat verebilir. Taşıma sözleşmesi ile yakından ilgili bir başka grup kişi de taşınacak eşyanın sahipleridir. Bu kişiler gönderen veya gönderilen durumunda iseler, haklarını TTK'nın ilgili hükümlerine dayanarak kendilerini korurlar, değilse, TTK'nın taşıma sözleşmelerini düzenleyen hükümlerinin sözleşmeye yabana durumunda olan eşya sahibine herhangi bir hak tanıması düşünülemez. Ancak, bu kişiye genel hükümlerden yararlanarak, taşıyıcıya karşı kullanabileceği bazı haklar tanınabilir: Örneğin eşyanın maliki, gerekli koşulların varlığı halinde BK'nın 41. maddesine da-yanarak taşıyıcıya karşı tazminat davası açabilir, sözleşmeye aykırılığın haksız fiil oluşturmadığı hallerde ise malik, zilyedin sorumluluğuna ilişkin hükümlere de dayanabilir (Prof.Dr. Sabih Arkan, Karada Yapılan Eşya Taşımalarında Taşıyıcının Sorumluluğu, Ankara 1982, sahife 25 vd.). Bu genel açıklamalardan sonra, somut uyuşmazlığa dönülecek olursa, davacı taşıma akdine konu edilen menkul malı dava dışı şirketlerden satın almıştır. Menkul mal satımı hakkında uygulanacağı tabi olan Borçlar Ka-nunu'nun 182/2. maddesi uyarınca alıcı ile satıcı aksi kararlaştırılmış olmadıkça borçları aynı zamanda ifa etmekle mükelleftirler. Yine anılan Yasa'nın 183. maddesi uyarınca kural olarak satılan şeyin nef'i ve hasarı akdin inikadı anından itibaren alıcıya intikal eder. Satıcılar tarafından mal teslim edilmiş olmakla satıcıların mal üzerindeki menfaati kesilmiştir. Satımın mesafe satımı olduğu yolunda dosya kapsamında bir iddia ve delil, navlun ücretinin satıcılar tarafından ödendiğine dair bir kanıt da dosyada bulunmamaktadır. Bu durumda, tüm bu olguların yukarıda yapılmaya çalışılan açıklamalar da gözetilmek ve 18.02.2005 tarihli tutanak içeriği de değerlendirilmek suretiyle davacının davada aktif dava ehliyetine sahip olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, noksan inceleme, değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olmuş ve kararın açıklanan nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına (BOZULMASINA), (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle sair temyiz itirazlarının ncelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.04.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.