MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 05/10/2012NUMARASI : 2011/26-2012/480Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 05/10/2012 tarih ve 2011/26-2012/480 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 14/03/2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalılar vekili Av. U.. E.K.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin kurucu ortağı olduğunu, davalı F..A..'ün müvekkiline ve eşine ait şirket hisselerini hileli bir işlemle devraldığını, durumu öğrenen müvekkilinin hisselerini devretmediğinin tespiti için açtığı davanın lehine sonuçlandığını, bu karara rağmen müvekkilinin davalı şirketin 09.03.2010 tarihinde yapılan genel kurul toplantısına davet edilmediğini, aslında söz konusu genel kurul toplantısının yapılmadığını, bu durumun noter aracılığıyla tespit edildiğini, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, bu durumda geçerli bir genel kurul toplantısından bahsedilemeyeceğini ileri sürerek, davalı şirketin 09.03.2010 tarihli genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davacının müvekkili şirketin ortağı olmaması nedeniyle işbu davayı açamayacağını, dava dilekçesinde bahsi geçen mahkeme kararının genel kurulun yapıldığı tarih itibariyle kesinleşmediğini, yapılan genel kurulun ve bu kurulda alınan kararların hukuka uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı şirketin ortağı olduğunun Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 04.06.2009 tarihli kararı ile tespit edildiği, bu karara rağmen davacının usulüne uygun olarak 09.03.2010 tarihinde yapılan genel kurula davet edilmediği, her ne kadar davalı tarafça iptali istenilen genel kurulun yapıldığı tarihte kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile ortaklığın tespit edilmediği, bu nedenle de davacının genel kurula çağrılmasının söz konusu olmadığı savunulmuş ise de esasen anılan mahkeme kararı ile zaten şirket ortağı durumunda bulunan davacının hakkının tespit edildiği, bu kararın yenilik doğurucu nitelikte değil tespit niteliğinde olduğu, davacının yapılan genel kurul toplantısına davet edilmemesinin ve dolayısıyla oyunu kullanamamasının, söz konusu toplantıda alınan kararların yasa, anasözleşme ve objektif iyiniyet kuralları ile bağdaşmaması sonucunu doğurduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin 09.03.2010 tarihli genel kurulunda alınan kararların iptaline karar verilmiştir. Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, gerek dava tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nın 275. maddesi, gerekse yargılama sırasında yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nın 266. maddesi uyarınca ancak çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi incelemesinin yaptırılabilecek olmasına, somut olayda, davacının ortak sıfatının ve iptali istenilen genel kurulda oy hakkına sahip olup olmadığının hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile çözümlenebilecek nitelik taşımasına, davacının davalı şirkette 61.380 hisseye sahip bulunduğunun Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2009/321-339 E.K. sayılı ilamı ile belirlenmiş bulunmasına, somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6762 sayılı TTK'nın 374. maddesi uyarınca şirket yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarına ilişkin oylamada oy kullanamayacakları da gözetildiğinde, davacının oy oranının ibra oylamasında sonucu etkileyecek nitelikte olmasına, 09.03.2010 tarihli genel kurulda şirket yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin 5 nolu maddenin bu nedenle iptali gerekirken yazılı gerekçe ile anılan maddenin iptal edilmiş olması doğru olmamış ise de söz konusu madde yönünden sonucu itibariyle hükmün doğru görülmesine göre davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.2-Dava, anonim şirket genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin olup mahkemece, davacının iptali istenilen genel kurul toplantısına çağrılmamasının söz konusu toplantıda alınan kararların, yasaya, anasözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına aykırılığı sonucunu doğurduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, Dairemizin yerleşmiş içtihatları gereğince, genel kurul toplantısına çağrıda usulsüzlük olsa bile, salt bu nedenle genel kurul kararlarının iptali gerekmeyip aynı zamanda, alınan kararların yasaya, anasözleşmeye veya objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun da iddia ve ispat edilmesi gerekmektedir. Çağrıda usulsüzlük yalnızca iptal davası açma hakkı verdiğinden, mahkemece, iptali istenilen genel kurulda alınan 4 nolu kararın yasaya, anasözleşmeye veya objektif iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığının değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, salt toplantıya çağrı yapılmadığı gerekçesiyle genel kurul kararının iptaline karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.3-Ayrıca, genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin davanın sadece ortaklık tüzel kişiliğine karşı açılması gerekmekte olup bu türden bir davada ortaklara husumet yöneltilmesi mümkün değildir. Bu itibarla, davalı M..F..l A.. hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp, davalılara verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edendavalılara iadesine, 14/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.