MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/05/2013NUMARASI : 2011/10-2013/128Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27.05.2013 tarih ve 2011/10-2013/128 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili Türk Kızılay Derneği'nin tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tabi, kar amacı gütmeyen, yardım ve hizmetleri haksız olan kamu yararına çalışan bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşu olduğunu, hizmetlerini hiçbir şekilde çıkar gözetmeksizin sadece toplum adına gerçekleştiğini, "Kızılay" ibaresinin 08.09.2001 tarihinden itibaren 2004/28715 sayısı ile müvekkili adına tescilli olduğunu, davalı ..Kâğıtçılık Amb. Tur. San. Tic. Ltd. Şti'nin "Kızılay" A/30. markasını 2004/28715 sayılı olarak adına tescil ettirerek ve markayı kullanarak kişisel çıkar elde ettiğini, "Kızılay" markasının 12.08.1949 tarihli Cenevre Konvansiyonuna aykırı olduğunu, ileri sürmüş ve "Kızılay" markasının davalı tarafından her türlü faaliyetlerde kullanılmasının önlenmesini, marka hakkına tecavüzün men'i ve refini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, dava konusu markanın TPE nezdinde 08.07.2005 tarihinden itibaren müvekkili adına tescilli olduğunu, 5 yıllık dava açma süresinin 08.07.2010 tarihinde sona erdiğini, davanın öncelikle süre yönünden reddini, esasına girilmesi halinde müvekkil firmanın dava konusu markayı tescile dayanarak kullanması sebebiyle davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamına ve toplanan delillere göre, , bu dosyada söz konusu taleplerin Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 2006/304 Esas-2007/82 Karar sayılı dosyasında karara bağlandığı anlaşılmakla, her iki taraf vekilinin talebi doğrultusunda HMK 303. maddesi uyarınca, kesin hüküm sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.Dava, marka hakkına tecavüzün durdurulması istemine ilişkin olup, mahkemece kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Kesin hüküm bulunmaması HMK'nın 114. maddesi uyarınca bir dava şarttır. Bu durumda, AAÜT’nin 7/2. maddesinde, “Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı . avukatlık ücretine hükmolunur.” şeklinde belirtilmiş olmasına rağmen, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru olmamış, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.