MAHKEMESİ : İZMİR 10. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/03/2013NUMARASI : 2011/796-2013/292Taraflar arasında görülen davada İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen 26.03.2013 tarih ve 2011/796-2013/292 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilince davalı şirkete verilen taşıma hizmeti karşılığında düzenlenen navlun faturalarının davalı tarafça ödenmediğini, 21.717.78 TL alacağın tahsili başlatılan icra takibine davalı tarafça kısmen itiraz edilerek borcun 19.106,04 TL’sinin kabul edildiğini ancak icra dosyasına toplam 22.300,00 TL ödeme yapıldığını, bu rakamın kabul edilen borç ile birlikte faiz ve vekalet ücretini de kapsadığını ileri sürerek, davalının vaki kısmi itirazının iptali ile takibin devamını ve %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı şirket tarafından 29.11.2010 ile 31.12.2011 tarihleri arasında İngiltere’den Çeşme’ye deniz yolu ile Çeşme’den de Isparta ve/veya Denizli’ye karayolu ile taşıma işinin üstlenildiğini ancak, davacı şirketçe yurt içi taşımalarının yapılmadığını, bu nedenle müvekkilince düzenlenen iade faturalarının davacı tarafça iade edildiğini, müvekkilinin davacı şirkete borcunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, tüm dosya kapsamına göre, her ne kadar bilirkişi raporuyla aksi belirtilmiş ise de raporların taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsamadığı, davacı tarafça taşıma sözleşmesinin İngiltere-Çeşme arasında yük taşımaya özgü bulunduğunun kanıtlanamadığı, aksine davalı tarafça dosyaya sunulan İthalat Yükleme Sözleşmesi'ne göre taşıma işinin İngiltere-Isparta/Denizli arası için düzenlenmiş olduğu, davacı tarafından İngiltere'den Çeşme Limanı’na gelen yüklerin Isparta/Denizli'ye kadar taşınmasının gerektiği, bu taşıma işinin davalı tarafça düzenlenen iade faturaları toplamı olan 2.611,74 TL olduğundan, davalı tarafın davacıya kısmi itiraza konu tutarında borcunun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, navlun faturasına dayalı icra takibine vaki kısmi itirazın iptali istemine ilişkindir.Davacı şirketçe, İngiltere-Çeşme arası deniz taşıması işinin gerçekleştirildiği iddiasıyla düzenlenen 21.717.78 TL navlun faturasına dayalı olarak icra takibi yapılmış, davalı tarafça davacı şirket tarafından deniz taşımasından sonra Çeşme ile Isparta/Denizli arası karayolu taşıması işinin de gerçekleştirilmesi gerektiği halde bunun yapılmadığı ileri sürülerek 2.611.74 TL’lik borca itiraz edilmiştir. Davacı şirketçe düzenlenen navlun faturası, davalı tarafça iade faturası düzenlenerek davacı şirkete iade edilmiş, ancak davacı şirketçe düzenlenen ihtarname ile anılan iade faturalarına itiraz edilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK), “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. Sözkonusu ispat yükünün kime ait olduğunu belirleme görevi, davanın taraflarına değil, mahkemeye aittir. Bu durumda, yukarıda bahsedilen ilkeler ışığında olay değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki sözleşme ve koşulları ile davacı şirketçe Çeşme’den sonraki karayolu taşımasının da yapılması gerektiği hususunun, bunu iddia eden davalı tarafça ispatı zorunludur. Ancak mahkemece ispat yükünün davacı şirkete ait olduğu kabul edilerek ispat yükü tersine çevrilmiştir.Mahkemece gerekçede nazara alınan ve davalı tarafça sunulan 29.11.2010 tarihli İthalat Yükleme Anlaşması, davacı tarafça kabul edilmediği gibi tarafların imzalarını da içermediğinden, dikkate alınması mümkün değildir. Ayrıca, mahkemece alınan bilirkişi raporları da davanın esasını çözmeye yeterli değildir. Dosyadaki tüm delillerin, yukarıda açıklanan hususlar nazara alınarak çözümlenmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.