MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/02/2012NUMARASI : 2010/122-2012/11Taraflar arasında görülen davada İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 14/02/2012 tarih ve 2010/122-2012/11 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkili mimar eser sahibinin hazırladığı proje konusu inşaatlar tamamlanıp teslim edildiği halde, mülk sahibi davalı tarafından eser niteliği taşıyan binada bir takım değişiklikler ve eklentiler yapıldığını, ilk hali ile estetik olan ve mimarın kendine özgü tarzını yansıtan binanın görünümünün bozulduğunu ve yapılan değişikliklerin müvekkilinin manevi haklarının ihlali sonucunu doğurduğunu ileri sürerek 7.000 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı cevap vermemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, değişikliklerin, zorunluluklardan kaynaklanmadığı, mimari eserin görünümünün bozulduğu, davacının, FSEK 16. maddede düzenlenen, eserin bütünlüğünü isteme ve koruma manevi hakkının ihlâl edildiği, FSEK 71. madde uyarınca, manevi hakları haleldar olanların, manevi zarara karşılık olarak manevi tazminat davası açabilecekleri gerekçesiyle 4.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden işleyen yasal faizi davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, maddi tazminat taleplerinin saklı kalmasına karar verilmiştir.Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, davaya konu taşınmazda yapılan ve zorunluluktan kaynaklanmayan projeye aykırı değişiklikler ile eserin mimari bütünlüğünün bozulduğu ve eser sahibi davacının FSEK'nın 16. maddesine göre manevi haklarının haleldar edildiği iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Mahkemece mahallinde yapılan keşifte hazır bulunan mimar bilirkişi tarafından düzenlenen 07.02.2012 havale tarihli raporda, davacı tarafından meydana getirilen projenin 5846 Sayılı FSEK 1/B ve 4/3 maddeleri kapsamında ilim ve edebiyat eseri olduğu ve bu projenin uygulanması sonucu inşa edilen Mutlu Tatil Sitesi'ndeki dubleks konutlardan bir tanesi olan davalıya ait (F) Blok (2) nolu konutun da aynı Kanun'un 4/3.maddesine göre güzel sanat eseri olduğu mütalaa edilmiştir. 5846 Sayılı FSEK 2/3.maddesi uyarınca mimari projenin ilim ve edebiyat eseri olarak korunabilmesi için aynı Kanun'un 1/B maddesine göre sahibinin hususiyetini taşıması yeterli ise de, mimari projenin uygulanması sonucu ortaya çıkan dava konusu konutun, yani mimari yapının, aynı Kanun'un 4/3. maddesindeki mimarlık eseri (güzel sanat eseri) olarak nitelendirilip korunabilmesi için aynı Kanun'un 4/1. maddesi uyarınca "estetik değere sahip olması" da gereklidir. Mahkemece de benimsenen raporda uyuşmazlık konusu konutun hususiyet içeren bir fikri ürün olduğu gerekçesiyle FSEK 4/3.maddesi anlamında güzel sanat eseri olduğu görüşü açıklanmıştır. Bilirkişi raporunun bu haliyle hüküm verilmeye yeterli ve elverişli olduğundan söz edilemez. Zira, anılan raporda 5846 sayılı FSEK 4/1. maddesinde açıklanan ve güzel sanat eserlerini diğer eser türlerinden ayıran "estetik niteliğe sahip olmak" unsuru hakkında herhangi bir değerlendirme bulunmamaktadır. Kaldı ki, genel olarak güzel sanat eserlerinin özelliği bunların tek olmalarından kaynaklanmaktadır. Dava konusu konut ise M.. T. Sitesi içerisinde aynı mimari projenin uygulaması sonucu inşa edildiği anlaşılan 24 dubleks daireden bir tanesidir. Bu durumun 5846 Sayılı FSEK 4/3. maddesi uyarınca estetik nitelik yönünden yapılacak değerlendirmede özellikle dikkate alınması zorunlu olup, tatil sitesini oluşturan mimari yapılar topluluğunun bir bütün olarak estetik değere sahip güzel sanat eseri sayılıp sayılmayacağı ya da dava konusu konutu diğerlerinden farklı ve eşsiz kılacak bir estetik niteliğin bulunup bulunmadığı gibi hususların bilirkişilerce tartışılıp değerlendirilmesi gerekir. Şüphesiz bu değerlendirme yapılırken de, bütün mimari yapıların az veya çok projeyi yapan mimarın özelliğini taşıdığı, fakat bir mimari yapının herşeyden önce fonksiyonel olarak belirli ihtiyaçları karşılamak zorunda olduğu ve bu zorunluluk mimarın serbest yaratma imkanlarını kısıtlayacağından, yapının estetik niteliğinin de ona göre irdelenmesi gerekeceği bilirkişilerce gözardı edilmemelidir (Prof. Dr. Şafak N. Erol, Türk Fikir ve Sanat Hukuku, İkinci Bası, s.48, Ankara-1998). O halde, mahkemece mimarlık konusunda öğretim üyesi ve uzman bilirkişilerden oluşan yeni bir bilirkişi heyetinden görüş alınmak suretiyle dava konusu konutun 5846 Sayılı FSEK 4/3.maddesi anlamında mimarlık eseri sayılıp sayılmayacağı belirlendikten sonra, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.