Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4435 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17549 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19/12/2013 tarih ve 2012/132-2013/656 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı banka tarafından, müvekkilinin gerçekte kefil olmadığı kredi sözleşmesi nedeniyle müvekkili aleyhine haksız takip neticesinde haciz işlemi nedeniyle müvekkilinin itibarının zedelendiğini, müvekkilinin davalı hakkında, açtığı menfi tespit ve istirdat davası neticesinde, dava konusu sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olmadığının tespit edildiğini ileri sürerek, 20.000 TL manevi tazminatın, haciz tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğine rağmen cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu kredi sözleşmesindeki imzanın davacıya ait olmadığının davacının açmış olduğu istirdat davası sonucu tespit edildiği ancak davalının bu tespit öncesinde, alacağını tahsil için icra takibi başlatmakta ve haciz işlemi yapmakta kusurlu sayılamayacağı bu haliyle manevi tazminatın yasal koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, davacı aleyhine yapılan haciz işleminin haksız olduğu iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda, davalı banka tarafından davacının kefil olduğu kredi borcu nedeniyle, davacı hakkında icra takibi başlatılmış ve icra takibi sırasında yapılan haciz işlemi nedeniyle davacı borcu ödemek zorunda kalmış ve akabinde icra tehdidi altında ödediği paranın tahsili amacıyla davalı banka aleyhine istirdat davası açmış, mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda kredi sözleşmesindeki imzanın davacının eli ürünü olmadığı gerekçesiyle davacının davasının kabulüne karar verilmiştir. Gaziantep 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin söz konusu 06.03.2012 tarih, 2011/388 E, 2012/280 K sayılı ilamı onanarak kesinleşmiştir. Bu durumda davalının davacı hakkında icra takibi yapmakta haklı olmadığı, buna bağlı olarak yapılan haciz vs. takip işlemlerinin haksız ve hukuka aykırı olduğu, haksız haciz işlemlerinden ötürü ticari itibarının sarsıldığı kuşkusuz olan davacının BK'nın 49. maddesi uyarınca manevi tazminat talebinde bulunması için yasal koşulların oluştuğu, yargı kararı ile haksız ve hukuka aykırı icra takibinden ötürü davalı bankanın manevi tazminattan kusura dayanan sorumluluk ilkeleri dairesinde sorumluluğu bulunduğunun kabulü gerekir. Şu halde, yerel mahkemece davacı lehine uygun miktarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken davanın reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 30/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.