Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4388 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14866 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 19/07/2012NUMARASI : 2010/614-2012/141Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19.07.2012 tarih ve 2010/614-2012/141 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 07.03.2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av. M.. G.. ile davalı vekili Av. S..l B..Lekesiz dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirkette müdür yardımcısı olarak görevli A.. O.. U.. isimli kişinin birçok kişiyi mevcut paralarını değerlendirmek amacıyla kandırdığını ve aldığı paralar karşılığında müvekkiline ve diğer şahıslara logolu ve imzalı hazine bonoları verdiğini, ancak bu belgelerin sahte olduklarının anlaşılması üzerine müvekkili ve diğer şahıslarca A.. O.. U.. ve çalıştıran sıfatıyla Y.. M.. Değerler A.Ş.’ye karşı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde 2003/188 esas sayılı dosya ile dava açtıklarını, davalı şirketin olayda % 75 kusuru olduğuna hükmedilerek tazminata mahkûm edildiğini, alacağın faiz ve masrafları ile birlikte 19.08.2010 tarihinde tahsil edildiğini, BK 105'inci madde koşulları oluştuğundan munzam zarar alacaklarının hüküm altına alınması için işbu davanın açılma gereğinin doğduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000 TL munzam zarar alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 02.05.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 366.759,17 TL'ye yükseltmiştir.Davalı vekili, davacının munzam zararını hangi kriterlere göre belirlediğini açıklamadığını, davanın 10 yıllık zamanaşımına uğradığını, davanın açıldığı tarihten geriye doğru 10 yıllık süre dışında kalan bölümün talep edilmesinin mümkün olmadığını, munzam zararın varlığı ve miktarının somut vakıalarla ispatının gerektiğini, paranın geç tahsil edilmesinde müvekkilinin bir kusuru bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davanın mülga BK'nın 105/1. maddesine dayalı munzam zararın tahsili istemine ilişkin olduğu, bu zararın asıl borçtan bağımsız olup, 10 yıllık zamanaşımı süresinde talep edilebileceği, İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi'nce hükmolunan alacağın davalı tarafça 19.08.2010 tarihinde ödendiği, bu durumda davalının zamanaşımı itirazının yerinde bulunmadığı, davacının altın ve döviz fiyatları, bankalar tarafından mevduat hesaplarına uygulanan faiz hesabı ile enflasyon oranlarının ortalamasına göre tespit edilen munzam zarardan davacının kendi kusuruna isabet eden kısmın düşüldüğü, ayrıca davalı yanca icra dosyasına ödenen meblağın mahsup edilmesi ile davalının sorumlu bulunduğu kısmın tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 366.759,17 TL'nin davalıdan tahsiline, hükmolunan alacağın 30.000,00 TL'sine dava tarihinden, 336.759,17 TL'sine ıslah tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Dava, mülga 818 sayılı BK'nın 105'inci maddesine dayanan munzam zarar istemine ilişkindir. BK'nın 105'inci maddesinde sözü edilen munzam zararın tazmin yükümlülüğü, asıl borç ve temerrüt faizi ödeme yükümlülüğünden farklı, temerrüt ile oluşmaya başlayan ve asıl borcun ifasına kadar geçen zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız, yeni bir borçtur. Asıl borcun hukuki nedeni kural olarak haksız eylem, nedensiz zenginleşme veya sözleşme olduğu halde, bu borcun hukuki nedeni asıl alacağın temerrüde uğraması, diğer anlatımla borcun ödenmemesi veya zamanında ödenmemesi gibi bir hukuka aykırılıktır. Munzam zarara dayanan talep hakkı, esas itibariyle bir alacak hakkıdır ve BK'nın 105'inci maddesinde zamanaşımı yönünden de ayrık bir hüküm getirilmemiş olup, bu alacağa da BK'nın 125'inci maddesindeki, on yıllık zamanaşımı uygulanacaktır. Sürenin başlangıcı da, munzam zararın hukuki yapısından hareketle genel hüküm uyarınca alacağın muaccel olduğu zamandan başlatılacaktır.Somut olayda, kesinleşen mahkeme kararıyla 5.687,62 TL'nin 30.10.1997 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir. Asıl davanın açılması, iş bu davadaki munzam zarar talebi yönünden zamanaşımını kesmeyeceğine göre, munzam zarar davasının açıldığı ve davanın ıslah edildiği tarihlerden geriye doğru on yıllık süre içerisinde gerçekleşen zarar bölümünün talep edilmesi mümkün olup, bu süre dışında kalan zarar bölümü ise zamanaşımına uğramıştır.Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilke doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.3-Öte yandan, mahkemece hükme dayanak yapılan kök ve ek bilirkişi raporlarında, yıllık ortalama faiz oranları esas tutularak hesaplama yapılmış ise de bu oranların hangi kriterlere göre saptandığı denetime elverişli olacak biçimde gösterilmediği gibi bu hususta davalı vekilinin bilirkişi raporuna yaptığı itirazlar da değerlendirilmemiştir. O halde, mahkemece davaya konu munzam zarar alacağının tespiti konusunda davalı vekilinin bilirkişi raporuna yaptığı itirazları da değerlendirecek ve denetime açık olacak biçimde bilirkişi raporu aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu hususta yetersiz bulunan bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle de bozulması gerekmiştir.4- Diğer taraftan, her ne kadar munzam zararın istenebilir olduğu hallerde zarara uğrayanın müterafik kusuru söz konusu edilemez ise de Dairemizin emsal kararlarında da belirtildiği üzere munzam zarar, temel yapısı itibariyle bir tazminat alacağı niteliğinde olduğundan ve bu zararın meydana gelmesinde etkili olan ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal durumdan herkes etkilenmiş bulunduğundan açıklanan olguya dayalı olarak tespit edilen zarar miktarından mülga BK'nın 43. maddesi uyarınca uygun bir indirim yapılmak suretiyle varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmek gerekirken, anılan hususlar nazara alınmadan hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu nedenle de bozulmasına karar vermek gerekmiştir.5- Bozma sebep ve şekline davalı vekilinin yargılama masraflarına ilişkin temyiz itirazının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (5) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin yargılama giderleri yönünden yaptığı temyiz itirazının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 07.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.