Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4296 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13283 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: ELAZIĞ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA) TARİHİ : 23/02/2012NUMARASI : 2007/353-2012/45Taraflar arasında görülen davada Elazığ 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 23/02/2012 tarih ve 2007/353-2012/45 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 25.02.2014 günü hazır bulunan davacı ve temlik alan vekili Av. M.. Ö.. ile davalı vekili Av. A.. Y.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkiline ait mağazanın davalı nezdinde işyeri sigorta poliçesi ile sigortalı olduğu sırada meydana gelen yangın neticesinde işyerinde büyük miktarda hasar oluştuğunu, davalı şirkete yapılan ihtara rağmen ödeme yapılmaması üzerine hasar miktarı sigorta bedelinden fazla olduğundan oluşan hasar miktarından 5.095.273,37 TL ile 217.539,86 TL işlemiş faiz talebinde bulunularak davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını ancak davalının haksız olarak takibe itiraz etmesi sonucu takibin durduğunu ileri sürerek, davalının takibe vaki itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, yangının şüpheli bir yangın olduğunu, bu nedenle yangın sigortası genel şartları uyarınca sigorta teminatı kapsamında bulunmadığını, talebin poliçe teminatı kapsamında olduğunun kabulü halinde ise davacı talebinin fahiş ve haksız olduğunu, gerçek zarar miktarını yansıtmadığını, sigortalının mal alımı yaptığı firmaların büyük kısmının sahte fatura düzenlediğini, davaya konu alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı isteminin de yerinde bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, benimsenen 06.12.2011 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, sigortalı işyerinde meydana gelen yangının poliçe teminatı kapsamında olduğu, söz konusu yangın nedeniyle 1.100.000,00 TL zarar meydana geldiği, bu itibarla davalının başlatılan icra takibine yapmış olduğu itirazının 1.100.000,00 TL'lik kısmı yönünden iptaline, takip talebinde belirtilen 217.538,86 TL faizin iptaline, 1.100.000,00 TL asıl alacak üzerinden 24.08.2007 - 03.09.2007 tarihleri arasında hesaplanacak ticari avans faizinin davalı borçludan alınmasına, 1.100.000,00 TL asıl alacağı takip tarihinden itibaren ticari avans faiz yürütülmesine, alacak likit olmayıp mahkemece tespit edildiğinden tarafların icra inkar tazminatı taleplerinin reddi gerektiği sonucuna varılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ile meydana gelen yangın olayının poliçe teminatı kapsamında olup, tazminatın hesabında sovtaj nedeniyle uygun bir miktarın indirilmesinin de yerinde bulunmasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Dava, davalı nezdinde sigortalı bulunan işyerinde meydana gelen yangın olayı sonucu uğranılan zararın poliçe kapsamında tazmini istemine ilişkindir. Mahkeme kanalıyla yapılan tespit sonucu alınan tespit raporunda meydana gelen emtia, demirbaş ve dekorasyon hasarı toplamının 5.197.063,12 TL olduğu belirtilmiş; mahkemece yargılama sırasında alınan 16.02.2009 tarihli ilk bilirkişi kurulu raporunda da davacının ticari kayıtlarına göre yapılan inceleme sonucu olay tarihindeki ticari mal stokunun 4.706.521,53 TL, demirbaş bedelinin ise 95.273,37 TL olmakla toplam 4.801.794,90 TL zararının bulunduğu ancak stokta bu kadar mal bulunmasının olağan olmadığı bildirilmiştir. Hükme esas alınan 06.12.2011 tarihli ikinci bilirkişi kurulu raporunda ise sahte olarak düzenlendiği tespit edilen faturalar toplamının mal stokundan çıkarılması ve yapılan satışlar ile takdir edilen sovtajın da indirilmesi sonucu meydana gelen zarar karşılığı olarak 1.100.000,00 TL belirlenmiş olup, mahkemece bu miktara hükmedilmiştir.Davalı sigorta şirketi davacının iddia ettiği hasarın meydana gelmediğini, sahte faturalara dayalı olarak istemde bulunduğunu savunmuş; davacı ise mal satın alımlarının gerçek olduğunu, faturalar karşılığının bankalar vasıtasıyla ödendiğini ve satın alınan malların nakliye firmalarına taşıttırılarak tesliminin yapıldığını iddia etmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının mal satın aldığı firmalardan sahte fatura düzenleyen firmalar ile ticareti terk ettikten sonra fatura düzenleyen firmalara ait faturalar esas alınmayarak toplam tutardan indirilmiş ise de davacının bu fatura bedellerini bankalar vasıtasıyla ödediği ve satın aldığı malları taşıtmış olduğuna ilişkin olarak ileri sürdüğü deliller ve bu konuda yaptığı itirazlar incelenmemiş, bu konuda bir değerlendirmede bulunulmamıştır.Bu durumda mahkemece yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacı tarafın, tazminat hesabında esas alınmayan faturalara ilişkin bedelleri bankalar vasıtasıyla ödediğine ve satın aldığı malları taşıttığına ilişkin olarak yaptığı itirazların ve bu konuda dayandığı delillerin incelenerek, esas alınmayan mal faturalarının bedelinin ödenip ödenmediği ve satın alınan malların işletmeye teslim edilip edilmediği hususlarının incelenmesi ve sonucuna göre zararın tespiti gerekirken bu husus üzerinde durulmadan, dayanılan faturaların sahte olduğundan bahisle tazminat miktarından bu tutarların indirilmesi yerinde değildir. Yapılacak inceleme sonucu davacının itirazında haklı olduğu, esas alınmayan fatura bedellerinin gerçek bir mal alımına dayandığı anlaşılırsa, bu kez de mal sigortalarında sigorta şirketinin poliçede teminat altına alınan riziko meydana geldiğinde poliçede yazılı tutarı ancak gerçekleşen zarar ölçüsünde ödemekle yükümlü olup, sigorta sözleşmesi ile sebepsiz zenginleşme sağlanması mümkün olmayacağından davacının sadece mal alımları değil, olay tarihine kadar ki gerçek mal satımlarının da nazara alınarak olay tarihindeki gerçek mal mevcudunun saptanması gerekir. Bu nedenle davacının olay tarihindeki mal mevcudu belirlenirken olay tarihine kadar olan satışlarının da sağlıklı bir biçimde tespit edilmesi gerekmektedir. Bilirkişi raporlarında stokta bu kadar mal bulunmasının olağan olmadığı, mal alımlarının yüksekliğine karşın satış miktarının çok düşük kaldığının tespit edilmesine göre bu durum hayatın olağan akışına aykırı olduğundan bilirkişilerce zarar gören işletme ile aynı çevrede ve şehirde benzer faaliyette bulunan, benzer ticari büyüklükteki işletmelerin satış rakamları da nazara alınarak davacının ticari hacmine uygun olarak yapabileceği makul ve hayatın olağan akışına uygun mal satışlarının ve satış rakamlarının da tespiti ile sonuçta olay tarihinde işletmede bulunması mümkün ticari mal mevcudunun gerekçeli ve denetime elverişli şekilde saptanarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davacının itirazları üzerinde durulmadan yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı (temlik alan) yararına bozulması gerekmiştir. 3-Öte yandan, yargılama sırasında davaya konu miktarla ilgili olarak kısmi temlikler yapıldığı ve 19.10.2010 tarihli oturumda mahkemece “temlik alan davacılar vekili” ifadesinin zapta geçirilmiş olduğunun görülmesi karşısında, bu husus mahkemenin de bilgisi dahilinde olduğundan mahkemece, davaya konu miktar ile temlik işlemlerine konu miktarların incelenmesi suretiyle davacı sıfatını taşıyanların tespit edilerek, bu kişilerin de karar başlığında davacı olarak gösterilmesi ve onlar hakkında da bir hüküm kurulması gerekirken, bu husus üzerinde durulmadan sadece temlikleri yapan M.. İ..'nin karar başlığında davacı olarak gösterilerek, onun yararına hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle de davalı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına; (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan alınarak yek diğerine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 06.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.