Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4185 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13810 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : VEZİRKÖPRÜ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/07/2013NUMARASI : 2009/5-2013/627Taraflar arasında görülen davada Vezirköprü 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02.07.2013 tarih ve 2009/5-2013/627 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı belediyenin Vezirköprü-Samsun hattına ilişkin açmış olduğu ihaleyi kazanarak 09.07.2007 tarihinde sözleşme imzaladığını, fesih tarihine kadar sözleşmede belirtilen tüm koşulları eksiksiz yerine getirdiğini, sözleşmenin 3 yıllık olduğunu, müvekkilinin bu duruma güvenerek kredi çektiğini, ihaleye girebilmek için araç satın aldığını, ancak, sözleşmenin henüz birinci yılı dolmadan davalının, Samsun Büyükşehir Belediyesi UKOME alt komisyonunun 13.12.2007 tarihli kararını gerekçe göstererek ihaleyi feshettiğini ve anılan kararın da sözleşmenin 15.3. maddesinde belirtilen mücbir sebeplerden olduğunu iddia ettiğini, oysa ihalenin yapıldığı tarihte de feshe konu kararda belirtilen trafik düzenlemesinin geçerli olduğunu, müvekkilinin gerek olası kazanç kaybı dolayısıyla gerekse ihaleye girmek için kredi kullanarak yüksek fiyatla satın aldığı aracı çok düşük bir fiyata satmak zorunda kalmış olması nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 8.000,00 YTL'nin fesih tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekili 10.6.2013 tarihli dilekçesi ile dava değerini 23.958,66 TL olarak ıslah ettiklerini beyan etmiştir.Davalı vekili, müvekkili idarenin, Samsun Büyükşehir Belediyesi UKOME alt komisyonunun 13.12.2007 tarihli kararı doğrultusunda Vezirköprü'den kalkan otobüslerin Samsun şehir girişindeki Yusuf Ziya Yılmaz otogarına girmesi konusunda davacının da içinde bulunduğu taşıma ihalesine katılan ve sözleşme imzalayan kişilere bilgi verdiğini, bunun kabul edilmemesine üzerine UKOME kararlarına uymak zorunda olan müvekkilinin önceden öngöremediği bu durum karşısında sözleşmeyi feshettiğini, davacının sözleşme uyarınca mücbir durumlarda ihaleyi tek başına feshetme yetkisini müvekkiline verdiğini, ayrıca feshe konu olayları bildiğini ve buna rağmen ihaleye katıldığını savunarak, davanın reddini istemiştMahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin mücbir sebebe dayalı olarak değil, davalının basiretli davranmaması ve kusurlu davranışı sonucunda haksız yere feshedildiği, davacının dava konusu isteme dayanak taşıma sözleşmesinin feshinden önce herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığı, fesihten sonra ise ticari faaliyetlerini terk ettiği, davacının sözleşmenin feshinde kusurunun bulunmadığı gözetilerek hakkaniyet indirimi de yapılmadığı gerekçesiyle, bilirkişi raporu ve ıslah beyanı uyarınca davanın kabulü ile 23.958,66 TL alacağın 8.000 TL'sinin dava tarihi olan 07.01.2009, bakiye 15.958,66 TL'sinin ise, ıslah tarihi olan 10.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davalının sözleşmenin feshine dayanak yaptığı UKOME kararının sözleşmenin imzalandığı tarihten önce de var olması ile 818 sayılı BK'nın 117. maddesi hükmüne göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. Zira; 818 sayılı BK'nın 117. maddesinde ”Borçluya isnat olunamıyan haller münasebetiyle borcun ifası mümkün olmazsa, borç sakıt olur. Karşılıklı taahhütleri havi akitlerde bu suretle beri olan borçlu haksız iktisaplara müteallik hükümlere tevfikan almış olduğu şeyleri iadeye mecbur ve kendisine henüz tediye edilmemiş bulunan şeyi istemek hakkından mahrum olur. Kanun veya akit ile, borcun ifasından evvel bile vukua gelen zararın, alacaklıya tahmil edilmiş olduğu haller bundan müstesnadır.” hükmü düzenlenmiştir.İfanın imkansız hale gelmesi, borçlunun edasını yerine getirmesine engel olan, bertaraf edilemeyecek bir maninin ortaya çıkması demektir. BK'nın 117. maddesinde söz konusu olan, sözleşme kurulduktan sonra meydana gelen kusursuz imkansızlık olup, anılan madde hükmünün uygulanabilmesi için borcun ifasının, borçluya isnat olunamayan haller münasebetiyle imkansız olması gerekir. Borcun doğumundan sonra ifasının kendi kusuru olmaksızın imkansız hale geldiğini, ifa imkansızlığına bir olağanüstü halin veya mücbir sebebin neden olduğunu borçlu ispat etmek durumundadır. Bu itibarla, kusursuz imkansızlıktan bahsedebilmek için olayın doğuşunu ve borcun ifasını imkansızlaştırmasını önlemenin mümkün olmaması, borçlu için böyle bir olayın doğabileceğinin önceden tahmin edilememiş olması, olay ile borcun ifa edilememesi arasında bir illiyet bağının bulunmaması ve borçlu tarafından somut olayda belirtilen bu sebeplerin gerçekleştiğinin ispat edilmesi gerekmektedir. (Turgut Uygur Açıklamalı-İçtihatlı Borçlar Kanunu, Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, 4. Cilt, Ankara 2003, s. 4020-4021) 2-Ancak, davacının, davalı belediyenin Vezirköprü-Samsun hattına ilişkin ihaleyi kazanarak davalı ile taşıma sözleşmesi imzaladığı, davalı tarafından haksız olarak taşıma sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle zarara uğradığı ve bu itibarla uğradığı müspet zarar kapsamındaki kazanç kaybı zararını isteyebileceği dosya kapsamından anlaşılmıştır. Mahkemece, davacının uğradığı bu zararla ilgili olarak yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiş ise de, bu konuda yapılan inceleme ve alınan bilirkişi raporu yeterli bulunmamaktadır. Zira, somut uyuşmazlık bakımından öncelikle çözümü gereken husus, taraflar arasında akdedilen taşıma sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshi halinde davacının kazanç kaybına ilişkin zararının hesabının hangi süre için yapılacağı ve hesaplama yönteminin nasıl olacağına ilişkindir. 818 sayılı BK'nın 96. maddesi uyarınca, alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifade edemediği takdirde borçlu kendisine hiçbir kusurun isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bundan doğan zararı tazmine mecburdur. Yine aynı Yasa'nın 325. maddesi “İş sahibi işi kabulde temerrüt ederse, işçi taahhüt ettiği işi yapmağa mecbur olmaksızın mukaveledeki ücreti isteyebilir. Şu kadar ki, işi yapmadığından dolayı tasarruf ettiği yahut diğer bir iş ile kazandığı ve kazanmaktan kasten feragat eylediği şeyi mahsup ettirmeğe mecburdur.” hükmünü haiz olup, BK'nın 98. maddesi delaletiyle BK'nın 44. maddesi gereğince de davacı taraf zararının artmasını önlemek için gerekli tüm önlemleri almalıdır.Yukarıda da belirtildiği üzere, davacının sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle elde edeceği net kazancı, yapabileceği tüm giderler ile davalı tarafça sözleşmenin feshi üzerine benzer nitelikteki bir işi ne kadar sürede temin edebileceği araştırılarak, böyle bir işi edinmesi için gereken asgari makul süreye tekabül eden net kazanç tutarınca kazanç kaybının hesaplanması ve anılan hususların tespitinin de özel bilgi ve uzmanlık gerektirmesi nedeniyle bu alanda görüşüne başvurulan kişinin davaya konu uyuşmazlıkla ilgili olarak bilgi ve deneyim sahibi olması gerekmektedir. Oysaki mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişiler arasında ilgili sektörden bir bilirkişi bulunmadığı gibi, verilen raporlar da hüküm kurmaya elverişli değildir. Bu itibarla mahkemece, aralarında taşıma konusunda bir uzmanın da yer alacağı yeni bir bilirkişi kurulundan davaya konu taşıma sözleşmesinin feshi halinde öncelikle davacının emsal bir iş bulup bulamayacağının tespit edilmesi, bulabileceğinin kabul edilmesi halinde ise hangi sürede bulabileceğinin belirlenerek, belirlenecek makul süre için kazanç kaybı zararının hesaplanması; bulamayacağının kabul edilmesi halinde ise bu durumda da ne kadarlık bir süre için söz konusu zararı isteyebileceğinin belirlenmesi, sonrasında ise belirlenen bu sürede davacının serbest çalışması halinde elde edebileceği kazanç ile davalı tarafından yapılan ihale kapsamında çalışması halinde elde edebileceği kazancın tespit edilerek, davalı tarafından yapılan ihale kapsamında çalışması durumunda kazancının daha fazla olacağının anlaşılması halinde serbest çalışması ihtimalinde elde edeceği miktarın, ihale kapsamında çalışması halinde elde edeceği miktardan mahsubunun yapılarak aradaki kazanç farkının davacının uğradığı kazanç kaybına ilişkin zarar olarak hüküm altına alınması gerekirken, yetersiz bilirkişi incelemesine dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 05.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.