Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4093 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14911 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 06/03/2012NUMARASI : 2008/577-2012/66Taraflar arasında görülen davada İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 06/03/2012 tarih ve 2008/577-2012/66 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 25.02.2014 günü hazır bulunan davacılar vekili Av. S.. A.. ile davalılar vekili Av. Y.. Ç.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacılar vekili, davalı şirketin kurucu ortağı ve ilk yönetim kurulu üyelerinden olan davacıların, dava dışı kardeşleri N. Y. ile birlikte, davalı şirketin 1994- 1995- 1996- 1997- 1998- 1999- 2000 ve 2001 yıllarına ilişkin tüm Olağan Genel Kurullarına katılıp hazirun cetvellerinde yer aldıklarını, 24/9/2003 tarihinde gerçekleştirilen 2002 yılı şirketin olağan genel kuruluna davet edilmemeleri üzerine Ticaret Sicil Memurluğunda yaptıkları araştırmalarında davacıların dava dışı kardeşleri N.Y. ile birlikte ortaklıktan çıkarıldıklarını ve hisselerinin diğer ortaklar arasında eşit olarak paylaştırıldığını öğrendiklerini ileri sürerek, istek ve iradeleri dışında ortaklıktan çıkarılmalarının hukuka aykırı olduğundan davacıların halen şirket ortağı olduklarının tespitine, her bir davacı için 760 adet ve 38.000 TL nominal değerli ortaklık paylarının pay defterine işlenmesine ve ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davacıların ödeme yapmamaları üzerine ortaklıktan çıkarıldıklarını, sonradan bu davayı açmış olmalarının iyi niyetle bağdaşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacıların kuruluşta taahhüt ettikleri sermaye borçlarını ödememek, sermaye artırımına katılmamak, doğru adres bilgilerini ve değişikliklerini bildirmemekle kusurlu oldukları, kimsenin kendi kusurundan yararlanarak hak elde edemeyeceği, davacıların ortaklıktan çıkarılmalarından yıllar sonra açtıkları bu davanın yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.Dava, istek ve iradeleri dışında ortaklıktan çıkarılmalarının hukuka aykırı olduğundan davacıların halen şirket ortağı olduklarının tespiti, her bir davacı için nominal değerli ortaklık paylarının pay defterine işlenilmesi istemine ilişkin olup, davacıların payı hakkında davalı şirket yönetim kurulu tarafından uygulanan işlem TTK'nın 406 - 408 nci maddelerinde düzenlenmiş olan ıskat işlemidir. Uyuşmazlık, ıskat işleminin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmakta olup, mahkemece, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.Anonim ortaklıklarda, pay sahibinin borcu, taahhüt ettiği payların karşılıklarını ifa’ya yöneliktir. Bu ilke, hem nakdi, hem de ayni sermaye taahhüdü için geçerlidir. Bu ortaklıklarda paydaşlardan ödenmemiş bakiye sermaye taahhütlerinin istenmesi ve buna bağlı olarak gündeme gelen pay sahiplerinin ıskatı usul ve şartları, 6762 sayılı TTK'nın 406-408 nci maddelerinde emredici kurallarla düzenlenmiştir. Buna göre, sermaye borcunu ödemeyen bir pay sahibinin ıskat edebilmesi için öncelikle temerrüde düşürülmesi gerekir. Temerrüdün sözkonusu olabilmesi için de bakiye sermaye borcunun ödenmesi konusunda yetkili organın bir karar alması ve bunu sözleşmede öngörülen usul ve şekilde talep etmesi, uygulamadaki ifade ile apel işlemini yapması gerekir.Apel çağrısının yapılması sırasında öncelikle bu ayrımın gözönünde bulundurulması gerekir. Esas sözleşme ile ifa için pay sahiplerine ihbar yapılması şart koşulmuşsa borç, ihbar ile muaccel olur (BK.128). Esas sözleşmede özel bir düzenleme yoksa, TTK'nın 406 ncı maddesi uygulanır. Anılan hüküm, ifa tarihinin esas sözleşme veya genel kurul kararı ile belirlenmediği durumlarda yapılacak çağrıya ilişkin bir yedek hukuk kuralıdır (Bkz.Poroy/Tekinalp/Çamoğlu-Ortaklıklar ve Kooperatifler Hukuku 8.Bası Sh.559 vd.).Somut olayın incelenmesine gelince; şirket esas sözleşmesinde bakiye sermaye borcunun ödenmesi için özel bir düzenleme yapılmamış, sermaye konusunu düzenleyen 6 ncı maddede, sadece bakiye sermaye borçlarının yönetim kurulu tarafından isteneceği belirtilmiş ancak bunun usul ve yöntemleri düzenlenmemiştir. Esas sözleşmenin 13 ncü maddesinde ise ilanların, TTK'nın 37 nci maddesinin 4 ncü fıkrası hükmü saklı kalmak kaydıyla, şirket merkezinin bulunduğu yerde çıkan bir gazete ile en az 15 gün evvel yapılacağı belirtilmiştir. Görüldüğü gibi, bakiye sermaye borçlarının taahhütlü mektupla isteneceğine dair bir hüküm olmadığı gibi, aksine esas sözleşmenin anılan maddelerinde ilandan söz edildiğine göre, şirket sözleşmesindeki bu düzenleme, TTK'nın 406 ncı maddesine paralel bir düzenleme olarak yorumlanmalıdır.Bu düzenlemede de apel çağrısının ilanla yapılacağı benimsenmiştir.Bu durumda, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, şirket esas sözleşmesinde apelin nasıl isteneceğine dair bir hüküm bulunmadığı, bu bağlamda apel çağrısının TTK'nın 406 ncı maddesi uyarınca ortaklardan ilan suretiyle istenmesinin gerekeceği, ancak aynı ilanla hem apel için süre verilmesi, hem de bu sürenin TTK'nın 408 nci maddesindeki ihtar yerine geçmesi mümkün olmadığı,başka bir deyişle, ortak usulüne uygun temerrüde düşürülmeden TTK'nın 408 nci maddesinde öngörülen ıskat ihtarının çekilemeyeceği, bu nedenlerle davacılara gönderilip tebliğ edilemeyen çağrı ile yapılan ilanların yukarıda yazılı yasal kurallara uygunluk arzetmediğinden hukuki sonuç doğurmayacağı kabul edilip, davanın da hak düşürücü süre içerisinde açıldığı gözetilip sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, 04.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.