Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4075 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13722 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/05/2013NUMARASI : 2010/422-2013/278Taraflar arasında görülen davada Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 07.05.2013 tarih ve 2010/422-2013/278 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı banka vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi E. C.tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin 2003 yılında demir doğrama işine başladığını, 2004 tarihinde davalı bankada hesap açtırarak çek müşterisi olduğunu, 2007 yılında müvekkiline ait olmayan Ziraat Bankası'nın 3 adet çekiyle ilgili Merkez Bankası'na bildirimde bulunularak haksız şekilde kredi ve çek yasağı konulduğunu, davalının M. A.isimli şahıs hakkında yapması gereken işlemi davacı için yaptığını, isim benzerliğinden kaynaklanan yanlışlık yüzünden müvekkilinin ticari hayatının bittiğini, davalı bankaya müracaatına rağmen hatanın düzeltilmesi yönünde çaba gösterilmediğini, kredi başvurusunun geri çevrilmesi nedeniyle işlerini çeviremediğini, icra takipleri nedeniyle evine haciz geldiğini, borçlarını ödemek için aracını, evini ve babasının tarlalarını sattığını, birikimlerini kaybettiğini, eşi ve kızının da çalışmak zorunda kaldığını, yasaklı olduğundan çek verilmediğinden çeşitli bankalara nakit ödemelerde bulunmak zorunda kaldığını, müvekkili için kredi çekip ödemeyen babasının da bu yüzden malvarlığını kaybettiği ve 2009 yılında hapis yattığını, bu durumdan davalının mesul olduğunu ileri sürerek ıslahla 20.000 TL manevi tazminatın ve 71.657,38 TL maddi tazminatın 22.02.2007 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, söz konusu hatanın giderilmesi yönünde müvekkili bankanın Akşehir Konya Şubesi'nce 21.02.2007 tarihli yazı ile bildirimde bulunulduğunu, söz konusu çeklerin silinmesi için 22.02.2007 tarihinde Merkez Bankası'na yazı yazıldığını, 31.03.2009 tarihinde Merkez Bankası tarafından kayıtların silindiğinin bildirildiğini, Merkez Bankası'nın yoğunluğu sebebiyle talebin geç değerlendirmeye alındığını, davacının tüm ticari hayatında yaşamış olduğu ekonomik bunalımın bankanın işlemi dolayısıyla meydana geldiğinden bahisle talep edilemeyeceğini, davacının maddi zarara ilişkin taleplerinin objektif ölçülerden uzak olduğunu, zararın nitelik ve nicelik yönünden eş değerde bulunması gerektiğini, zenginleşmeye yönelik taleplerde bulunulduğunu, davacının yaşadığı seri ekonomik sıkıntılar ile banka şubesinin işlemi arasında illiyet bağının bulunmadığını, zarar görenin malvarlığının olaydan önceki durumu ile olaydan sonraki durumu arasında farkın ölçüt alınması gerektiğini, zararın ortak veya kısmi sebebini oluşturan umulmayan olayların tazminattan indirim sebebi sayıldığını, talep edilen tazminatın fahiş olduğunu, zenginleşme amacı taşıdığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, tanık beyanları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının çeklerin karşılıksız kaldığından bahisle çek yasağı nedeniyle işyerini kapattığı ve başka yerde işçi olarak çalıştığı, çeklerin yanlışlıkla davacıya ait olduğunun bildirilip ilan edildiği, çek yasağının başlamasından sonra 02.04.2009 tarihinde silme işleminin yapılmasına rağmen davacıya bu durumun 02.03.2010 tarihinde bildirildiği anlaşılmakla, bu devrede davacının çeklerinin karşılıksız çıktığına göre işlem yapıldığı, davalının haksız eylemi nedeniyle davacı hakkında çek keşide etme yasağının getirildiği anlaşılmakla davacının ortalama gelirine göre gelir kaybının 36.541,02 TL olarak kabulüyle bu gelir kaybından asgari ücret elde etmesi ile kabul edilmesi gereken 15.198,47 TL'nin düşümü ile kalan 21.342,55 TL'lik maddi zararın ve sebepsiz zenginleşmeye sebep olmayacak 8.000 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 22.02.2007 tarihinden itibaren değişken oranlardaki yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar vermiştir. Kararı, davalı banka vekili temyiz etmiştir. 1-Davacı, davalı Banka'nın hata sonucu kendisi hakkında Merkez Bankası'na bildirimde bulunarak çek yasaklısı olmasına neden olduğunu ve bu nedenle işyerini kapatmak suretiyle ticari hayatının sona erdiğini ve maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek tazminat talebinde bulunmuştur.Ticari işletme sahipleri faaliyetlerini kendi öz sermayeleri ve gerektiğinde bankalardan nakit veya teminat senedi kullanmak suretiyle yerine getirirler. Somut uyuşmazlıkta, bankanın hatalı bildirimde bulunduğu sabit ise de bu husus tek başına tazminat ödenmesini gerektirmez. Davacının, bankanın eylemi nedeniyle uğradığı maddi zararını ve bu zarar ile davalı bankanın eylemi arasında illiyet bağının bulunduğunu kanıtlaması gerekir. Dosya içerisinde davacının bankalardan kredi ve çek talebinde bulunduğu halde talebinin, davalı Banka'nın hatalı bildirimi nedeniyle çek yasaklısı konumuna geldiği için geri çevrildiğine ilişkin bir belge mevcut değildir. Ayrıca, davacının kendi beyanına göre kendisine bankalarca kredi verilmemesi nedeniyle babası ve arkadaşı üzerinden kredi kullandığı da anlaşılmaktadır. Davacının başkası üzerinden kredi kullandığına ve davada da başkası üzerinden kredi kullandığına yönelik zarar iddiası ileri sürülmediğine göre davacının kendi adına kredi kullanamaması tek başına zararın varlığına delalet etmez.Her ne kadar dosya içeriğinden davacının, davalı bankanın eyleminden yaklaşık bir buçuk yıl sonra işyerini kapattığı anlaşılmakta ise de davalı bankanın 22.02.2007 tarihinde çek yasağının kaldırılmasına ilişkin Merkez Bankası'na yazı yazdığı olgusu karşısında hayatın olağan koşullarına göre davacının uğradığını iddia ettiği zararı ile davalı Banka eylemi arasında illiyet bağı bulunduğu sonucu çıkarılamaz. TMK'nın 6. maddesi uyarınca zararını ve illiyet bağını kanıtlamak durumda olan davacının bunu kanıtlayamadığı nazara alınarak maddi tazminata ilişkin istemin bu sebeple reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmamış, bozmayı gerektirmiştir.2-Ancak hafif kusurundan dahi sorumlu olan bankanın, çek yasaklısı olmasını gerektiren koşullar mevcut değilken maddi hata sonucu davacının ismini Merkez Bankası'na bildirmesi ve Merkez Bankası kanalıyla da bütün bankalara davacının çek düzenleme konusunda yasaklı olduğunun bildirilmesi davalı Banka yönünden ağır kusur teşkil edip 818 sayılı BK'nın 49. maddesi uyarınca manevi tazminat takdirini gerektirir ise de olayın oluş şekli, tarihi, davacının işi ve konumu, hayatın olağan şartları gözönüne alındığında, mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarı fahiş olup daha makul bir tazminat miktarına hükmetmek üzere, yerel mahkemenin manevi tazminata ilişkin hükmünün de bu sebeple davalı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle (1) ve (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı banka vekilinin temyiz isteminin kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 04.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.