Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4056 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13267 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İSTANBUL 22. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 04/04/2013NUMARASI : 2011/154-2013/85Taraflar arasında görülen davada İstanbul 22. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04/04/2013 tarih ve 2011/154-2013/85 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı şahıstan olan alacağı nedeniyle, davalı bankadan çekilmiş, 13.150,00 TL bedelli çeki düzgün ciro silsilesi ile teslim aldığını, çek bedelinin ödenmemesi ile birlikte işbu çekin süresinde bankaya ibraz edildiğini, ancak banka tarafından çekin arkasına “keşidecinin sahte kimlik belgesi kullandığı ve çekle işleyen 455781 nolu hesabını sahte kimlik ve belgelerle açılmış olduğu tespit edildiğinden işbu belge üzerinden herhangi bir işlem yapılamamıştır.” şerhinin işlendiğini, çekin karşılıksız kalması nedeniyle keşideci S. B. ve ciranta ....aleyhine kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi başlatıldığını, icra takibinde yapılan tüm araştırmalara rağmen borçluların adreslerini tespit etmenin mümkün olmadığını, hacizlerin sonuçsuz kaldığını, müvekkilinin alacağının semeresiz kaldığını, alacaklı müvekkilinin zarara uğramasına neden olan keşideci lehine, çek hesabı açan davalı bankanın gereken dikkat ve özeni göstermediğini, müvekkilinin uğramış olduğu zararı ödemekle yükümlü olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 8.000,00 TL'nin ibraz tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkili bankanın çek hesabı açarken gerekli tüm dikkat ve özeni gösterdiğini, müvekkiline sunulan tüm belgelerin resmi kurumlardan verilmiş belgeler olduğunu, kusurlarının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; bankanın dava dışı şahsa kişinin ekonomik ve sosyal durumunun çek hesabı düzenlemeye elverişli bulunmadığı halde çek karnesi vermesinden dolayı kusurlu bulunduğu, dava dışı 3.şahsın fiilinin de ortak illiyet yarattığı, TTK 20/2.maddesi uyarınca her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, davacının da mal satarken, satışta bulunduğu firmanın kaç yıllık ticari deneyimi bulunduğu, hangi bankalarla çalıştığı ve bu bankalarda yapılacak soruşturmalar ile aynı konuda faaliyet gösteren diğer ticaret sektöründen araştırmalar yapılarak olumlu kanaati edinilmesi sonucunda mal satması gerektiği, davacının da zararın oluşumunda müterafik kusurlu olduğu, davalının zararın meydana gelmesindeki kusurunun %50 oranında olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 6.550,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.2- Ancak dava, çeke dayalı banka sorumluluk davası olup, mahkemece davanın kısmen kabulü ile 6.550,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Oysa, dava dilekçesinde davacı vekili fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak 8.000,00 TL'nin tahsilini talep etmiş, hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda davalının zararın meydana gelmesindeki kusur oranı %50 olarak belirtilmiş, mahkemece de bu kusur oranı benimsenerek dava kısmen kabul edilmiştir. Davacı vekili davasını ıslah talebinde de bulunmadığına göre; eğer dava %50 kusur oranı üzerinden kabul edilecek ise mahkemenin dava dilekçesindeki dava değeri olan 8.000,00 TL üzerinden hesaplama yapması gerekmekte olup, bu durumda ise davanın 4.000,00 TL olarak kabulü gerekmektedir. Gerek dava tarihinde yürürlükte olan HUMK 74, gerekse sonradan yürürlüğe giren HMK'nın 26. maddesi uyarınca hakim davacının bu beyanı ile bağlıdır.Bu itibarla, mahkemece davacının dava dilekçesinde talep ettiği değer nazara alınarak neticesine göre bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 04.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.