MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada İzmir (Kapatılan) 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27/02/2014 tarih ve 2012/169-2014/28 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosyanın incelenmesinde duruşma için gerekli tebligat giderinin yatırılmamış olması nedeniyle 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK'nın 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi ...tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Asıl davada davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle oluşan borcun faturalandığını, davalının 192.852,46 TL tutarındaki borcu kabul ettiğini belirtir sözleşme örneğini müvekkiline faksladığını, bunun için ödeme planı sunduğunu, müvekkilinin bu ödeme planını kabul etmediğini, davalının bu faturalara dayalı bir ödemesinin bulunmadığını, borcun ödenmemesi üzerine 73.929,76 TL üzerinden takip başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini ileri sürerek İzmir 1. İcra Müdürlüğü'nün 2009/14994 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptalini, icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğunu, davacının kararlaştırılan vadeler ile cari hesap ilişkisini dikkate almadan takip başlattığını, borcun faturalardan değil cari hesap ilişkisinden kaynaklandığını, faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, bildirilen faksın başka bir şirketten gönderildiğini, müvekkili aleyhine sonuç doğurmayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.Birleşen davada davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki sebebiyle paletli dökme yüklemesi ve konteynır yüklemesine ilişkin hizmetlerin davalıya faturalandırıldığını, davalının borcu taksitler halinde ödemek istediğine ilişkin yazısını ve ödeme planını müvekkiline faksladığını, müvekkilince bu teklifin kabul edilmediğini, davalı aleyhine başlatılan icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek İzmir 27. İcra Müdürlüğü'nün 2011/11080 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptalini, icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, faturalardan kaynaklanan bir borcun bulunmadığını, müvekkilinin davacıya faks göndermediğini, taraflar arasında vade belirlendiğini, müvekkilinin de davacıya ödemeler yaptığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; asıl dava dosyası için yapılan değerlendirmede; davacının takip konusu yapmış olduğu alacağa ilişkin 11 adet faturanın bulunduğu, bu faturaların bilirkişi raporunda da 74.816,76 TL olarak belirlenmesine rağmen davacının yapmış olduğu takipte 73.919,76 TL talep ettiği, taleple bağlı kalındığı, bu miktar üzerinden davacının alacağı kabul edildiği, davalının takiten önce temerrüde düşürülmediği, birleşen dosya yönünden yapılan değerlendirmede ise; davacının üç adet USD faturalarından sadece 14.11.2008 tarihli 12.980,00 USD bedelli faturanın davalının B formlarında kayıtlı olduğu, davacının defter ve kayıtlarında sahibi lehine delil olacak kapanış kayıtlarının bulunmadığı, birleşen dosya yönünden toplam alacak olan 135.487,07 TL’den asıl dosyadan alacağı olan 73.919,76 TL’nin mahsubu ile geriye 61.567,31 TL kaldığı, ancak davalının B formlarında ibraz etmiş olduğu 12.980,00 USD’lik fatura dışındaki diğer faturalardan doğan alacağın ispat edilemediği gerekçesiyle asıl davada takibe itirazın kısmen iptali ile; takibin 73.919,76 TL'nin takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, işlemiş faiz talebinin reddine, %40 icra inkar tazminatı tutarı olan 29.567,90 TL’nin davalıdan tahsiline, birleşen dosya yönünden takibe itirazın kısmen iptali ile; takibin 12.980,00 USD’ye takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa'nın 4/a maddesi gereğince Devlet bankalarınca ABD Doları cinsi üzerinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödednen en yüksek faiz oranı uygulanarak fiili ödeme günündeki döviz satış kuru üzerinden TL karşılığının davalıdan tahsiline, işlemiş faize ilişkin kısmın ve fazlaya dair talebin reddine, 12.980,00 USD’nin takip tarihi itibariyle karşılığı olan 24.342,69 TL’nin %40'ı olan 9.737,08 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, asıl ve birleşen dosya davacısı vekili temyiz etmiştir.1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki (2) nolu bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.2-Asıl ve birleşen dava, verilen konteynır vb. yükleme hizmetleri karşılığı düzenlenen faturalara dayalı olarak yapılan icra takiplerine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, birleşen davaya konu icra takibine dayanak gösterilen döviz faturalarından sadece bir tanesinin davalı tarafından vergi dairesine verilen B formlarında kayıtlı olduğundan bahisle sadece bu fatura miktarı üzerinden takibin iptaline, fazlaya dair istemin reddine karar verilmişse de, 6100 sayılı HMK'nın 219'uncu maddesi uyarınca taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Aynı Kanun'un 220/3 maddesi uyarınca da belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.Davalı vekili, yargılama sürecinde, müvekkiline ait ticari defterlerin ibraz edilemediğini, mahkemeden alınmış zayi belgesinin de bulunmadığını bildirmiştir. Mahkemece, davalı vekilinin hazır bulunduğu 26.06.2012 tarihli celsenin 3 nolu ara kararında "asıl dava dosyasında davalının TTK m. 68 anlamında defterlerinin zayiine ilişkin bir belge sunmadığından HMK m. 219 ve 220'ye göre defter ve kayıtlarını ibraz etmesi aksi halde davacının defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme ile karar verileceğinin ihtarına" ve 4 nolu ara kararında "birleşen dosyada da aynı şekilde davalı tarafın defter ve kayıtlarının inceleme günü hazır etmesi veya bulunduğu yeri bildirmesinin istenmesine (HMK. m. 219 ve 220'deki sonuçlar hatırlatılarak)" şeklinde ara kararlar tesis edilmişse de, dosyada bu ara kararların yerine getirilmesi için davalıya yapılmış bir tebligata rastlanmadığı gibi davalı vekilinin hazır bulunduğu oturumda kurulan ara karardaki ihtar yeteri kadar açık değildir. Bu itibarla mahkemece, HMK'nın 220'nci maddesi uyarınca, davalı şirkete ticari defterlerini sunması için kesin mehil verilmesi, kendisine verilen sürede defterlerini ibraz etmez ve aynı sürede delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ise duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanının kabul edilebileceğinin usulüne uygun olarak ihtar edilmesi, davalının defterlerini ibraz etmemesinin davacı aleyhine sonuç doğurmayacağının gözetilmesi ve neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 23/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.