MAHKEMESi : .... ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ MAH.ESAS NO : 2003/139- 2014/593KARAR TARİHİ : 25/09/2014 Taraflar arasında görülen davada .... ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25/09/2014 tarih ve 2003/139- 2014/593 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 15/12/2016 günü hazır bulunan asıl ve birleşen davada davacılar vekili Av. ... ...ile davalılar vekili Av. ... ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacılar vekili, asıl ve birleşen davalarda, davalıların ....'da faaliyet gösteren .... Holding A.Ş'nin kurucu ortakları ve yöneticileri olduklarını, 7.000'i aşkın kişinin dini ve manevi duygularını kullanarak, dava dilekçelerinde yazılı rakamlar kadar dövizi davacılardan toplayıp onları Holding ortağı yaptıklarını, davalıların SPK. denetim raporuna göre mevzuat hükümlerine aykırı hareket ettiklerini, başlangıçta kendilerine ait olan hisse senetlerini SPK kaydına aldırmaksızın % 25-30 kar vaadiyle dağıttıklarını, haklarında ceza dava davaları açıldığını, davalıların TTK'nın 336. maddesi uyarınca zarardan müteselsilen mesul olduklarını ileri sürerek, dava dilekçelerinde bildirdikleri döviz tutarının aynen, bunun mümkün olmaması halinde ise TL. karşılığının, dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, TTK'nın 336. maddesi uyarınca davacıların şirkete koymuş oldukları hisselerini talep edemeyeceklerini, aynı Yasa'nın 405. maddesi hükmüne göre, pay sahiplerinin şirkete sermaye olarak verdiklerini geri isteyemeyeceklerini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, dosyaya sunulan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalıların halka satışını yaptıkları hisse senetlerini Sermaye Piyasası Kanunu'nun 4. maddesi hükmüne aykırı olarak SPK kaydına aldırmadıkları, hisse satışları ile ilgili tahsilat ve ödemeler hakkında cari hesap tutmadıkları ve kanuni defterlere kayıt yapmadıkları, ödemeleri kendilerinin tahsil ettiği, hisse satışlarının nominal değerleri ile döviz karşılığı değerleri arasındaki farkı ve döviz kurları ile doğan farkı Holding sermayesine intikal ettirmedikleri ve para topladıkları kişilere dağıtmadıkları, böylece kendilerine ayrıca kazanç sağladıkları, bu durumda davacı ortakların bir zararları oluşmuş ise tazminle yükümlü oldukları, yani davalıların haksız fiil esaslarına göre sorumlu bulundukları, davalılar vekilinin 6762 sayılı TTK'nın 405 ve 6102 sayılı Kanun'un 480. maddesinde düzenlenen, pay sahiplerinin sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemeyecekleri kuralından yararlanmasının da yasanın amacına aykırı düşeceği, zira davalıların hem TTK., SPK. ve vergi mevzuatına ve hem de ceza normlarına aykırı hareket ettiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davalılardan ... ...'nun karar tarihinden önce 31.08.2012 tarihinde öldüğü, mahkemece buna rağmen ölü ... ... aleyhine hüküm kurulduğu, mahkemece verilen kararın ... ...'nun mirasçılarına usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, anılan mirasçılarca hükmün temyiz edilmediği, mahkeme kararının ölü olduğu belirtilmeksizin ve ölmeden önce verdiği vekaletnameye dayanılarak, tüm davalılar vekili sıfatıyla ... ... adına da Av. ... ... tarafından temyiz edildiği, ancak anılan vekile ... ...'nun mirasçıları tarafından yargılamanın hiçbir aşamasında vekaletname verilmediği anlaşılmıştır. Bu durum karşısında ölüm ile vekalet ilişkisi son bulan Av. ... ...'in, ölü ... ... adına yetkisi bulunmadan yaptığı temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Av. ... ...'in diğer davalılar adına yaptığı temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilince sunulan dava dilekçelerinde, müvekkillerinin dava dışı .... A.Ş.'nin ortağı olduğu, bir çok dilekçede ortaklık numarası da bildirilmek suretiyle açıkça belirtilmiş, devamında da davalıların SPK kaydına aldırmaksızın sahip oldukları hisse senetlerini, %25-30 oranında kar vaadiyle ve dini duygularını sömürmek suretiyle müvekkillerine devrettiği, böylelikle müvekkillerini doğrudan zarara uğrattıkları ileri sürülmüş ve ödedikleri meblağın tamamının, TTK'nın 336. maddesine dayanarak davalılardan müteselsilen tahsili talep edilmiştir. Davalılar vekili ise davacıların dava dilekçelerinde açıkça şirket ortaklıklarını kabul ettiklerini, bu iddianın da doğru olduğunu, ancak davacıların doğrudan zarar gördüklerine dair hiçbir vakıa ileri sürmeden, şirkete ortaklık payı olarak verdiklerinin tamamını tazminat olarak geri isteyemeyeceklerini, zararın doğrudan değil, şirketin mal varlığında azalmaya neden olan dolaylı bir zarar olması halinde, tazminatın şirkete verilmesi gerektiğini savunmuştur. Gerçekten de dava dilekçelerinde yer alan açık beyanlardan, işbu asıl ve birleşen davaların, dava tarihi itibariyle uyuşmazlığa uygulanması gereken 6762 sayılı TTK.'nın 336. maddesinde düzenlenen, ortakların şirket yöneticilerine karşı doğrudan zarara uğradıkları iddiasına dayalı sorumluluk davası olduğu sonucuna varılmaktadır. Ortakların dolaylı zarara uğramaları halinde, aynı Yasa'nın 309. maddesi uyarınca açacakları davada hükmolunacak tazminatın şirkete verilmesi gerektiği, bu davalarda tazminatın kendilerine verilmesinin talep edilmesi halinde ise davanın reddinin gerekeceği tabiidir. 6762 sayılı TTK'nın 359. maddesinde de denetçilerin, kanun veya esas mukavele ile kendilerine yükletilen vazifelerini hiç veya gereği gibi yapmamalarından doğan zararlardan dolayı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu oldukları düzenlenmiş, denetim kurulu üyelerinin sorumluluğu hakkında da 309 ve 341. maddeler hükümlerinin tatbik olunacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta davalı denetim kurulu üyelerinin sorumluluklarının da bu maddeye göre incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekecektir. Yönetim ve denetim kurulu üyesi olmayan davalı kurucu ortakların sorumluluklarına gelince; mahkemece öncelikle kurucu ortakların zarara neden olan eylemleri tam olarak açıklığa kavuşturulmamıştır. SPK.'nın 10.03.2003 tarihli yazısında, kurucu ortaklarca Holding defterlerine nominal değerden kayıt yapıldığı halde, ortaklara verilen cari hesap ekstrelerinde Holding'in yükümlülüğü döviz üzerinden gösterilerek, Holding ile ortakların karşı karşıya getirildiği, aradaki farkın da kendilerine kazanç edinildiği, bu suretle ellerinde kalan paraları kur farklarıyla birlikte emisyon primi olarak kaydedilmek üzere Holding'e iadesinin ve para toplanan kişilere dağıtılmasının gerektiği bildirilmiş, mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda da benzer gerekçelerle davalıların sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Davalılar vekili ise 23.08.2013 tarihli dilekçe ekinde emisyon primlerinin davacılara dağıtıldığını gösterir denetim raporu ve pay defteri sureti sunmuş, 30.11.2010 tarihli dilekçede ise ekindeki delillerle birlikte anılan SPK yazısında istenen diğer işlemlerin de yapıldığını bildirmiştir. Mahkemece bu konuda bir inceleme ve değerlendirme de yapılmamıştır. Oysa 6762 sayılı TTK'nın 305. maddesinde, kurucuların gerçeğe aykırı olarak düzenledikleri beyanname, vesika ve sair varakalardan, 306. maddesinde de esas sermayenin karşılığı tamamıyla taahhüt olunmamış veya karşılığı kanun hükümleri gereğince ödenmemiş iken taahhüt edilmiş ve yerine getirilmiş gibi gösterilmesinden doğan sorumluluğu düzenlenmiştir. Dolayısıyla mahkemece davalı kurucuların zarara neden olan eylemlerinin ne olduğunun açıklığa kavuşturulmasından sonra anılan maddelere göre sorumlu olup olmadıklarının da ayrıca incelenmesi gerekir.Mahkemece her ne kadar Dairemizin son dönemde geliştirdiği içtihatlarda, bu türden uyuşmazlıklarda davacıların ortaklıklarının gerçek olup olmadığının, pay defterindeki kaydın diğer kayıtlarla örtüşüp örtüşmediğinin belirlenmesi, eğer böyle ise davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumlu olup olmadığının değerlendirilmesi gereğine değindiği, somut uyuşmazlıkta da yöneticilerin hukuka uygun davranmadıklarının sabit olduğu, bu durumda 6098 sayılı BK'nın 49. maddesinde düzenlenen hukuksal sorumluluğun ortaya çıkacağı kabul edilmişse de, Dairemize intikal eden benzer nitelikteki uyuşmazlıklarda sunulan dava dilekçelerinde, açıkça ödenen paraların istendiği zaman geri verileceğinin vaat edildiği bildirilmek ve zarar sorumlusu şirketler de taraf gösterilmek suretiyle, öncelikle bu şekilde ödenen paralarla davalı şirketlere ortak olunmadığının tespiti, daha sonra da ödenen paraların iadesi istenmiştir. Dolayısıyla ortak olunduğu açıkça kabul edilen ve 6762 sayılı TTK'nın 336. maddesi uyarınca doğrudan zarar talebinde bulunulan işbu davada, Dairemizin anılan içtihatlarının uygulanamayacağı tabiidir. Bu durum karşısında mahkemece, davanın 6762 sayılı TTK'nın 336. maddesi uyarınca doğrudan zarar iddiasına dayalı sorumluluk davası olduğu kabul edilerek, taraflar arasındaki uyuşmazlığın yukarıda açıklanan şekilde incelenip değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle ölü ... ... dışındaki diğer davalılar yararına bozulması gerekmiştir. 3- Kabul şekli bakımından da mahkemece davacıların uğradıkları zarar miktarlarının tespiti için görüşüne başvurulan bilirkişi raporlarında, zarar miktarlarının hangi yöntemle ve nasıl tespit edildiği ve dava tarihi itibariyle talep edilebilecek zarar tutarlarına nasıl ulaşıldığı da denetime elverişli ve anlaşılabilir şekilde belirlenmemiştir. Bu itibarla mahkemece, davacıların talep edebilecekleri zarar tutarları denetime elverişli bir şekilde tespit edilmeden, her bir davacı için hükmedilen tazminat miktarlarına nasıl ulaşıldığı karar yerinde de açıklanmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması dahi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin ölü ... ... adına yaptığı temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle ölü ... ... dışındaki diğer davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme kararının, ölü ... ... dışındaki diğer davalılar yararına BOZULMASINA, taktir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınıp, davalı ... ... dışındaki davalılara verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 07/04/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.