Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3862 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8870 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada Konya (Kapatılan) 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 21/02/2013 tarih ve 2012/158-2013/46 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 17/03/2015 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalının yüksek faiz vaadi ile davalı şirkete para yatırdığını, yatırdığı paranın kendisine ödenmesini talep etmiş ise de bir sonuç alamadığını, davalı şirketin Bankacılık Yasası'na uygun olmayan bir şekilde para topladığını ve SPK’na aykırı şekilde aracılık faaliyetlerinde bulunduğunu, diğer davalının da yönetim kurulu başkanı olarak şirketle birlikte hareket ettiğini ileri sürerek, davacıya geçerli bir hisse senedi devri yapılmadığının tespiti ile 30.000 DM karşılığı 27.450 TL’nin faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar davaya yanıt vermemişlerdir.Mahkemece, Dairemize ait 10.05.2011 tarihli ilama dayanılarak, davacıya dosyaya sunduğu tahsilat makbuzunun aslını ibraz etmesi için 60 günlük kesin süre verildiği, bu süre içinde sunulmadığında belgenin aslının bulunmadığı kabul edilerek dikkate alınmayacağının ihtar edildiği, ayrıca davalı şirkete de ticari defterlerini sunması için meşruhatlı davetiye çıkartılarak, defterlerini sunmadığında HMK.'nın 222. maddesi uyarınca ibrazdan kaçınmış sayılacağının ihtar edildiği, davacı vekilince 20/03/2012 tarihli duruşmada, belge aslının müvekkilinde olmadığından sunulamadığının bildirilip, dosyadaki mevcut deliller kapsamında karar verilmesinin istendiği, davalının da Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre açıklamalı davetiye tebliğine rağmen defterlerini sunmadığı, bilirkişilerin de şirket kayıt ve belgelerine ulaşılamadığı ve davacının sunduğu makbuzun fotokopiden ibaret olması nedeniyle bir kanaate varamadıklarının belirtildiği, öncelikle davacının iddia ettiği ödemeyi ispat etmesi gerektiği, ancak davacının verilen kesin süre içinde tahsilat makbuzunun aslını sunamadığı ve belgeler ile ödemelerini kanıtlayamadığı, bu durumda Yargıtay bozma ilamında belirtilen hususların tespitinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava, geçerli bir hisse senedi devri yapılmadığının tespiti ile bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davacı tarafa fotokopisini sunduğu belgenin aslını sunması ve belgede imzası olan kişinin kim ve davalı ile ilişkisinin ne olduğu konusunda beyanda bulunması için kesin süre verilmiş, davacı vekilince “...” antetli, davacıdan hisse bedeli olarak 30.000 DM. alındığını bildirir belge aslının davalı şirketçe alındığı için fotokopisinin sunulabildiği, belgenin teslim alan kısmında imzası bulunan kişinin kim olduğunun da anlaşılamadığı bildirilmiştir. Mahkemece bu durumda davacının davalı şirkete para ödediğini ispat edemediği kabul edilmiş ve davanın reddine karar verilmiştir. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere davacı vekilince belgenin aslının davalı şirkette olduğu bildirilmiştir. Esasen davalı şirketin yönetim yapısının davacı tarafça bilinmesi mümkün olmadığından, davacıdan belgede imzası bulunan kişinin kim olduğunu bildirmesi de beklenemez. Nitekim temyiz aşamasına kadar bu konuda bir bilgiye ulaşamayan davacı vekili tarafından temyiz aşamasında, anılan imzanın davalı şirketin yönetim kurulu üyesi ... ait olduğu bildirilmiştir. O halde mahkemece HMK'nın 219 ve 220. maddeleri uyarınca, davacının sunduğu belge fotokopisi de eklenerek, davalı şirkete anılan belgenin şirket yetkililerince düzenlenip düzenlenmediğinin ve belge aslının kendilerinde bulunup bulunmadığının bildirilmesi, aksi halde belgede yazılı bedelin davalı şirkete ödendiğinin kabul edileceğinin usulüne uygun şekilde ihtar edilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) no'lu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) no'lu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.