MAHKEMESİ : KONYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 29/03/2012NUMARASI : 2010/410-2012/170Taraflar arasında görülen davada Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 29.03.2012 tarih ve 2010/410-2012/170 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 07.01.2014 günü hazır bulunan davalı vekili Av. A.. E.. ile davacı vekili Av. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin kurucu ortaklarından olduğunu, davalının bir dönem maddi sıkıntıya girmesi nedeniyle davalı şirket yöneticilerinin müvekkilinden ödünç para istediklerini, müvekkilinin de davalının İş Bankası Başkent/Ankara Şubesi'ndeki hesabına 30/11/2007 tarihinde 100.000 USD karşılığı 118.000 TL ve yine aynı tarihte aynı şubedeki başka bir hesabına da 15.500 USD havale ettiğini, müvekkilinin verdiği ödünç miktarı olan toplam 115.500 USD'nin iadesi için noterden keşide ettiği ihtara rağmen ödeme yapılmaması üzerine davalı hakkında 174.670,60 TL üzerinden icra takibine girişildiğini, davalının haksız itirazı sonucu takibin durduğunu ileri sürerek, itirazının iptali ile %40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin davacıdan ödünç para almadığını, davacının ödemesinin sermaye borcu ile davacının dava dışı E. Grup Holding A.Ş.'ye olan borcuna karşılık yapıldığını, bu paranın da müvekkili tarafından dava dışı Ege Grup Holding A.Ş.'ye aktarıldığını savunarak davanın reddini istemiş, davacının %40'dan az olmamak üzere tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının dayandığı havalelerde her hangi bir açıklamanın bulunmadığı, havalenin mevcut bir borcun söndürülmesi için gönderilmiş sayılacağı, karine bu ise de davalının savunmaları nedeniyle ispat yükünün davalıya geçtiği, davacının dava dışı Ege Grup Holding A.Ş.'ye borçlu olduğuna ve davacının da davalıya o borcunu ödemesi konusunda talimat verdiğine ilişkin davalının elinde her hangi bir kesin delilin bulunmadığı, davalı şirket vekiline yemin delilinin hatırlatıldığı halde, verilen kesin süre içinde davacıya yemin yöneltmediğinden yemin delilinden vazgeçmiş sayıldığı, ayrıca davacının davalı şirkete sermaye koyma borcu ile daha önceden payına düşen ve ödenen genel giderlerden dolayı her hangi bir borcunun bulunmadığının da anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının itirazının iptali ile icra takibine 174.670,60 TL asıl alacak ve asıl alacağa icra takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, asıl alacağın %40'ı olan 69.868,26 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava, ödünç sözleşmesine dayanılarak verildiği iddia edilen paranın iadesi amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalı şirketin kurucu ortağı olan müvekkilinin davalıya 30.11.2007 tarihinde toplam 115.500 USD ödünç verdiğini ileri sürmüş, bu iddiasını ispat etmek için de davalının banka hesaplarına gönderdiği havale dekontlarını sunmuştur. Dekontlarda herhangi bir açıklama bulunmadığından, bu havalelerin davalıya olan bir borcun söndürülmesi amacıyla gönderildiği kabul edilir. Dolayısı ile ispat yükümlülüğü anılan dekontlara rağmen davacıya ait olmaya devam edecektir. Davalı vekili ise bu paralardan 10.000 TL'nin davacının müvekkiline olan sermaye borcuna karşılık olarak ödendiğini, 40.000 TL'lik kısmının davacının hissesini devraldığı E. Grup Holding AŞ.'ye olan sermaye borcuna, 86.361,30 TL'nin de aynı şirkete olan hisse devir bedeli borcuna karşılık davalıya ödendiğini, müvekkilinin de bu paraları anılan şirkete gönderdiğini savunmuştur. Davalı savunmasının 10.000 TL.'lik ilk kaleme ilişkin kısmı ile yine davacının davalıya olan bir borcunu ödediği ileri sürüldüğünden, ispat yükümlülüğü ters çevrilmemiş, davacıda kalmaya devam etmiştir. Davalının paranın geri kalan kısmına ilişkin ikinci kalem savunması ise davacının başka bir şirkete olan borcunun davalıya ödendiği vakıasına dayandığından, bağlantısız bileşik ikrar niteliğindedir. Dolayısıyla ispat yükümlülüğü ters çevrilmiş ve bu vakıanın ispat yükümlülüğü davalıya geçmiştir. Esasen tüm bu hususlar mahkemenin de kabulündedir. Ancak, mahkemenin bundan sonraki değerlendirmeleri yanılgılı olmuştur. Zira öncelikle davacının sermaye borcunu davalı şirketin G. AŞ.'ye olan borcundan 16.995 TL'yi ödemekle ifa ettiğinin kabulü doğru değildir. Sermaye borcunun diğer ortaklar gibi olağan usullerle ve davalı şirkete ödenmesi gereklidir. Mahkemece belirtildiğinin aksine davacının sermaye borcunu bu şekilde ödediğine ilişkin olarak davalının açık bir kabulü de yoktur. O halde bu konudaki ispat yükümlülüğü kendisine düşen davacı, davalı şirkete olan sermaye borcunu ödediğini ispatlayamamıştır. Yine mahkemece davalı şirketin ikinci kalem savunmasını ispatlamak amacıyla dava dışı E.Grup Holding AŞ.'nin defterlerine dayanamayacağının kabulü de doğru olmamıştır. Zira 1086 sayılı HUMK.'nın 333-336. maddeleri (6100 sayılı HMK.'nın 221. maddesi) uyarınca, aynı Yasa'nın 326. maddesinde (HMK.'nın 219. maddesi) beyan olunan vesikalar üçüncü şahıs yeddinde ise mahkemece onlar tarafından ibraz olunmasına karar verilir. Bu durumda herkes elindeki belgeyi ibraz etmek zorundadır. Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta da mahkemenin davalının ikinci kalem savunmalarını ispatlamak amacıyla dava dışı E. Grup Holding AŞ.'nin defterlerine dayanabileceğini kabul etmesi ve bu şirketin defter ve kayıtlarını da incelemesi gereklidir. Ayrıca 6762 sayılı TTK.'nın 325. maddesi uyarınca idare meclisi lüzumlu defterleri tutmak ve muayyen müddet içinde geçen iş yılına ait bilançoyu kanun hükümleri gereğince tanzim ve umumi heyet toplantısından en az on beş gün önce pay sahiplerinin tetkikine arz etmekle mükelleftir. Buna göre yönetim kurulu üyeleri, bu konuda açık bir iş bölümü yapılmamışsa, kendi tutmakla yükümlü bulundukları defterlerdeki aleyhlerine olan kayıtlarla bağlıdır. Somut uyuşmazlıkta da davacı N.. Ö.., ana sözleşme ile yönetim kurulu üyeliğine getirilmiş, en son 21.06.2007 tarihli genel kurul toplantısında yeniden bu göreve seçilmiş, 24.09.2008 tarihli genel kurul toplantısında ise tekrar seçilmemiştir. Davalı şirketin ikinci kalem savunmasında dayandığı tüm hususlar da ticari defter ve kayıtlarında yer almaktadır. Dolayısıyla mahkemece, davalı şirket yönetim kurulu üyeleri arasında, defterlerin tutulması konusunda yapılmış bir iş bölümünün bulunup bulunmadığının incelenmesi, böyle bir iş bölümü yapılmamışsa veya defterlerin tutulmasından davacının sorumlu olduğu konusunda bir iş bölümü yapılmışsa, dava konusu dönemde davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olan davacının, kendi aleyhindeki davalı defter ve kayıtlarından sorumlu olup olmayacağının değerlendirilmemesi de doğru olmamıştır.Bu durum karşısında mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın yukarıda açıklanan şekilde incelenip değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye ve yanılgılı değerlendirmeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir. 2- Yukarıda açıklanan bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.