MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada Bakırköy(Kapatılan) 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 10/01/2014 tarih ve 2013/14-2014/9 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 17/03/2015 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ... temsilciliğinde görevli ... yanıltıcı sözleri üzerine davalı şirketlere 270.000 DM.(138.048,80 Euro) para yatırdığını, karşılığında tahsilat makbuzu ve kar payı ortaklık sertifikası verildiğini, sonrasında parasını geri alamadığını ileri sürerek, ıslahla toplam 138.048,80 Euro’nun faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davacının muhatabının dava dışı... olup, davalılara husumet düşmeyeceğini savunarak davanın usulden ve esastan reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacının 11/02/1999 tarihli kar payı ortaklık sertifikası ve tahsilat makbuzu ile 270.000 DM'yi dava dışı şirkete ödediği, Alman Ticaret Kanunu’nun 230 ve devamı maddelerinde sessiz ortaklığın düzenlendiği, dava dışı ... ortaklık yapısı, davalı ...’nin ortaklık yapısı ile dava dışı şirketin davalı şirketteki ortaklık payına ilişkin belgelerin ve davalı şirketin ticari defterlerinin dosyaya sunulması halinde tüzel kişilik perdesinin kaldırılması sureti ile davacının davalılardan alacak talebinde bulunabileceği bu dosyada alınan kök ve ek raporlarda açıklanmış ise de dosyada mevcut Bakırköy 7. Asliye Ticaret Markası’nin 2011/462 Esas sayılı dosyasındaki bilirkişi raporunda, davacı tarafından ileri sürülen 6762 sayılı TTK’nın 336 maddesi gereği dava dışı ... yönetim kurulu üyesi olarak gerçek kişi davalının sorumluluğuna karar verilmesi talebinin olaylar Türkiye'de geçmediği, dava dışı sessiz ortak olunan şirketin merkezinin Türkiye'de bulunmadığı, bu hususların 6162 sayılı TTK’nın yer olarak uygulama alanına girmemesi nedeniyle Türk mahkemelerinde ileri sürülmesinin mümkün görülmediği, sessiz ortağın yönetim kurulu üyesinin veya tasfiye memurunun hukuka aykırı hareketi nedeniyle zarara uğraması söz konusu ise şirketin merkezinin bulunduğu yer kanunlarına göre ve o yer mahkemesinde sorumluluk davası açması gerektiği belirtildiğinden anılan rapordaki gerekçeler denetime ve hükme elverişli bulunduğundan hükme esas alındığı gerekçesiyle davalılar aleyhine açılan alacak davasının reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, davalıların tazmin yükümlüğü bulunduğu iddia olunan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davacı tarafça ibraz edilen 11.02.1999 tarihli “Ortaklık Belgesi” ibareli belgeyle toplam 270.000 DM ödemek sureti ile davacı ile dava dışı ... International Marketing and Trading AG arasında “sessiz ortak” tabir edilen bir ortaklık ilişkisi kurulmuştur. Dairemize intikal eden dosyalarda adı geçen yabancı şirketin iflasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, akdi ilişki davacı ile dava dışı şirket arasında olup, davalı şirketin ortağı olan ve davacının ödeme yaptığı dava dışı şirketin borcundan dolayı doğrudan davalı şirkete ve bu şirketin yönetim kurulu başkanı olan diğer davalı gerçek kişiye dava açma hakkının bulunmadığı gerekçesiyle dava ret edilmişse de davalı gerçek kişi hakkında dolandırıcılık suçundan açılan ceza mahkemesi dosyasındaki iddialar ile davacının akdi ilişki kurduğu şirkete müracaat etmesinin sonuçsuz kalacağının bilinebilecek olması durumunda, davacının doğrudan davalılar aleyhine dava açmasını kabul etmek gerekir.Davalılar ile dava dışı... arasında bir ortaklık ilişkisi olduğu, gerek davalı şirketin ve gerekse de dava dışı ... şirketinin tek yetkilisinin davalı gerçek kişi olduğu konusu dosya kapsamı ile belirgin olduğu gibi davalı yanın da kabulündedir. Keza, yine davalı yanın savunma dilekçelerinde de kabul ve ikrar olunduğu üzere anılan dava dışı şirket ile davalı şirket arasında bir para akışının varlığı tartışmasızdır. Ayrıca, Dairemize de intikal eden dava dosyaları ile davacı yan vekilince dosyaya ibraz edilmiş bulunulan emsal dava dosyalarında alınan bilirkişi raporlarında da bu hususlarda açık saptamalara yer verildiği ortadadır. Yine, henüz kesinleşmemiş olmakla birlikte, davalı gerçek kişi hakkında dolandırıcılık suçundan açılan ceza davasında da aynı yönde saptamalar yapıldığı ortadadırBu durumda mahkemece, BK’nın 53.maddesi gereğince ceza mahkemesi tarafından belirlenen maddi vakıaların hukuk hakimini bağlayacağı dikkate alınarak, ceza mahkemesi tarafından verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, kesinleşmesi halinde tespit edilen maddi vakıaların neler olduğu belirlendikten sonra taraf vekillerince dosyaya sunulan tüm kanıtlar birlikte incelenip değerlendirilmek ve sonucuna göre karar verilmek gerekirken mahkemenin kendi aldığı raporlara itibar etmeyip Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/462 Esas sayılı dosyasındaki bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.