MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. TÜKETİCİ MAHKEMESİTARİHİ : 15/09/2011NUMARASI : 2009/902-2011/867Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2. Tüketici Mahkemesi’nce verilen 15.09.2011 tarih ve 2009/902-2011/867 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan ve davalılardan M.. K..’ün asıl borçlu, diğer davalıların ise müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu 13.11.1998 tarihli Kredili Mevduat Hesap Sözleşmesi’ne konu borcun, yapılan ihtarata rağmen davalılarca ödenmediğini ileri sürerek, 2.513,67 TL ana para, 40.713,28 TL faiz ve 2.035,66 BSMV olmak üzere toplam 45.262,62 TL alacağın, fazlaya ve hesap hatasına ilişkin hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile, ana paraya dava tarihinden itibaren uygulanacak % 153 faizi ve BSMV ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir Davalılar, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, iddia, savunmalar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davaya konu sözleşmenin imzalanma tarihi itibarıyla 4077 sayılı Yasa kapsamında olmadığı, davalılarca sözleşme altındaki imzalarına yapılan bir itirazın bulunmadığı, kefillerin asıl borçlu ile birlikte tüm borçtan sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 32.728,22 TL alacağın davalılardan müşterek müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, asıl alacak olan 2.513,67 TL’ye dava tarihinden itibaren % 111,80 oranında temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1- Dava, genel kredi sözleşmesi niteliğinde bulunan Kredili Mevduat Hesap Sözleşmesi’nden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.4822 sayılı Kanun'la değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 3/e maddesinde tüketicinin, "mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi", 3 (h) bendinde tüketici işleminin "mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi" ifade edeceği, aynı yasanın ikinci maddesinde ise bu kanunun, birinci maddede belirtilen amaçlarla mal veya hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsayacağı belirtilmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalılardan M.. K..’ün davacı bankadan kullandığı iddia edilen kredi sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4/6 maddesi uyarınca, bankalar ve ödünç para verme işleri kanunlarında tanzim olunan hususlardan doğan hukuk davaları, ticari dava sayılacağından, somut olayda 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un uygulanmasını gerektirir bir husus bulunmadığı gibi, davacı bankanın, davalılarca kullanılan kredinin tüketici kredisi olduğuna ilişkin bir iddiası da yoktur. Ayrıca, görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese de yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Bu itibarla, tüketici mahkemesince dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 26.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.