MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 26.05.2011 tarih ve 2009/592-2011/284 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette %44 oranında hisse sahibi olduğunu, 2007-2008 yılı bilançosu ile kâr-zarar hesabının kabul ve ibra edildiği 18/06/2009 tarihli hukuki dayanaktan yoksun, şirket ana sözleşmesine aykırı olan genel kurul kararının iptaline ve davalı şirkete özel denetçi atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, olağan genel kurul toplantısının usul ve yasaya uygun olarak yapıldığını, iptal davasının hak düşürücü süre içinde açılmadığını ve özel denetçi atanması şartlarının oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamına, toplanan delillere ve TTK’nun 381. maddesine göre, iptal davasının üç aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığı, davacının genel kurul kararının iptali için dava açma hakkı bulunmadığı, özel denetçi atanması talebine ilişkin olarak TTK’nun 348. maddesindeki şartların oluşmadığı gerekçeleriyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Dava, davalı şirket genel kurul kararının iptali ve davalı şirkete özel denetçi atanması istemine ilişkindir. Mahkemece, iptal davasının üç aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş ise de, davalı şirket genel kurulunun yapıldığı 18/06/2009 tarihi ile davanın açıldığı 17/09/2009 tarihi esas alındığında hak düşürücü süre henüz dolmamış olduğundan, açıklanan nedenle davanın reddi doğru görülmemiştir. Ayrıca, TTK’nun 381. maddesinde “Aşağıda yazılı kimseler, kanun veya esas mukavele hükümlerine ve bilhassa âfaki iyi niyet esaslarına aykırı olan umumi heyet kararları aleyhine, tarihlerinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye müracaatla iptal dâvası açabilirler: Toplantıda hazır bulunup da karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten veya reyini kullanmasına haksız olarak müsaade edilmeyen yahut toplantıya davetin usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilân veya tebliğ edilmediğini yahut umumi heyet toplantısına iştirake salâhiyetli olmayan kimselerin karara iştirak etmiş bulunduklarını iddia eden pay sahipleri…” denilmektedir. Buna göre, davacıya usulüne uygun genel kurul toplantı çağrısı yapılmamış olduğundan, davacı toplantıya katılma ve muhalefetinin tutanağa geçirme şartı aranmaksızın iptal davası açabileceğinden, mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu sebeple davacı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.