Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3514 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13234 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : İSTANBUL 26. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 22/12/2011NUMARASI : 2011/10-2011/53Taraflar arasında görülen davada İstanbul 26. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 22/12/2011 tarih ve 2011/10-2011/53 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 25/02/2014 günü hazır bulunan davacı vekili Av.N. Ö ile davalı vekili Av. H.. D.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, 25.03.2009 tarihinde yapılan genel kurulda bilançonun oylanması, yönetim ve denetim kurullarının ibraları ve kar payı dağıtılmama yönünde alınmış kararların yasa, anasözleşme ve iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığını ileri sürerek, anılan genel kurul kararlarının iptalini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili, uzun vadede daha yüksek ve istikrarlı kar payı dağıtılmasını sağlamaya yönelik olarak kar payı dağıtılmaması kararı alındığını, alınan kararlarda hukuka aykırılığın sözkonusu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia savunma ve tüm dosya kapsamına göre, kar payı dağıtılmaması ile bilanço ve ibraya yönelik kararların yasa, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde değildir.2-Somut olayda, davalı anonim şirketin 25.03.2009 tarihli genel kurul toplantısının gündeminin 3. maddesi görüşmeleri sonucunda “2008 yılı karının ortaklara dağıtılmayıp tamamının kanuni ve fevkalade yedek akçe olarak ayrılmasına karar verilmiş, bu karara davacı vekili karşı çıkarak muhalefet şerhini genel kurul tutanağına yazdırmıştır. Dava, alınan bu kararın, ortakların müktesep haklarından olan kar payı alma hakkının ihlali niteliğinde olduğu iddiasına dayanılarak genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde davalı şirketin 2007 yılında net karının 297.224,00 TL, 2008 yılında ise 468.250,00 TL olduğu, kısa vadeli borçlarının ise 40.859,00 TL olduğu, geçmiş yıllarda da kar payı dağıtılmadığı, sürekli yedek akçe biriktirildiği ve 2009 yılında yedek akçe değerinin 36.674.721,00 TL olduğu, yedek akçelerin en kritik dönemlerde bile kullanılmadığı ve şirketin istikrarlı bir şekilde kar elde ettiği belirlenmiştir.Özellikle belirtmek gerekir ki, her ticaret ortaklığı gibi anonim ortaklığın da nihai amacı kar elde edip ortaklarına dağıtmaktır. Bu amaç, anasözleşmelerde yer almaz, çeşitli kanunlardaki kişi birliklerini ayıran, “müşterek gaye” kıstasından ve “ortaklık” kavramından doğar. Başka bir deyişle “anonim şirket kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi maksat ve konular için kurulur” (6762 sayılı TTK’nın 271. maddesi) ve kâr elde etmek ve paylaştırmak nihai amacını elde etmek hedefine yönelir ve bu yolda çaba harcar. Ortaklığın bütün organları bu nihai amaca uygun kararlar almak zorundadır. İşte, şirketin kâr elde etmek ve dağıtmak nihai amacından doğan kar payı, bir vazgeçilmez haktır. (6762 sayılı TTK’nın 385. maddesi) (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu-Ortaklıklar ve Koop. Hukuku 8.bası s.487).Şirketin nihai amacının kar elde edip ortaklara dağıtması esas olmakla birlikte anasözleşmeye konulacak hükümler yanında kanunda gösterilen nedenler bu genel ilkenin istisnalarını oluşturmaktadır. Bu istisnaların en önemlisi ve uygulamada da sıkça görülüp dava konusu uyuşmazlığa da konu olan 6762 sayılı TTK’nın 469/2. maddesindeki düzenlemedir. Anılan düzenleme gereğince şirketin devamlı inkişafı ve mümkün mertebe istikrarlı kâr dağıtımını temin bakımından anasözleşmede zikredilenlerden başka yedek akçeler ayrılmasına şirket genel kurulunca karar verilebilir.6762 sayılı TTK’nın 385. maddesinde düzenlenen müktesep hak olan kar payı hakkı ile bu hakkın istisnasını oluşturan anılan Yasa’nın 469/2. fıkrası arasındaki hassas dengenin kurulması zorunludur. Anasözleşmede ihtiyari ve kanuni yedek akçelerin ayrılmasından sonra kalan safi karın bir kısmının dağıtılmamasına ve olağanüstü yedek akçeye ayrılması mümkün ve bu konudaki genel kurul kararının anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılığı sözkonusu olmamakla birlikte, tamamının yedek akçeye ayrılması TTK’nın 469/2. maddesinin istisna hükmü olduğu gözetildiğinde; TTK’nın 385. maddesinde düzenlenen müktesep hakkın ihlal edilmediğini kanıt yükünün davalı şirkette olması sonucunu doğurur. Karın, olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına ilişkin karar genel kurulda gerekçelendirilmemiş olsa bile, yargılama sırasında davalının bunu açıklayarak somut deliller ile ispat etmesi gerekmektedir. Ancak, davalı tarafça kar payının sürekli olarak dağıtılmamasını gerektirir durumun ne olduğu somut olarak açıklanmamıştır. Bu durumda, kar payının dağıtılmamasına ilişkin alınan genel kurul kararının yasa, anasözleşme ve özellikle iyiniyet kuralları ile bağdaştığını kabul etmek mümkün değildir.Bu itibarla, mahkemece, kâr payının nispi müktesep hak olduğu ve Mülga TTK’nın 469/2. maddesinin TTK’nın 385. maddeyi bertaraf eden bir hüküm olmayıp, gerektiğinde uygulanması mümkün istisnai bir nitelik taşıdığı, pay sahibinin yeterli oranda kâr payı üzerinde müktesep hakkı bulunduğu, dolayısı ile istisnai hakların sakınılarak kullanılması gerektiği ilkesi çerçevesinde kar payının dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararının iyiniyetli olmadığının kabulü ile alınan kararın iptaline karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.