Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 34 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 1083 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada ... 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 09/09/2015 tarih ve 2010/966-2015/751 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 15.11.2016 günü hazır bulunan davacı vekili Av.... ile davalılar vekili Av.... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkilinin davalı ... Gıda Dağıtım ve Pazarlama Ticaret Limited Şirketi'nde bulunan %15 hissesini diğer davalıya hakim ortak ...'nin baskıları sonucu müvekkilinin oğlu ve aynı zamanda şirket müdürü ... tarafından geçersiz olan hisse devir sözleşmesi ile devredildiğini, hisse devir sözleşmesindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, imzanın müvekkilinin oğlu ...'a ait olup, bu imzanın ... şehir dışındayken imza atılan belgeye ilişkin olduğunu, vekaleten imza atıldığına ilişkin bir açıklama bulunmadığını, bu nedenle hisse devir sözleşmesinin geçersiz olduğunu, hisse devrine muvafakat edilmesine ilişkin 10.07.2009 tarihli ortaklar kurulu kararının altındaki imzanın da müvekkiline ait olmadığını, bu nedenle ortaklar kurulu kararının da geçersiz olduğunu, bir an için hisse devrinin geçerli olduğu kabul edilse bile davacının BK 21. maddesi uyarınca gabine maruz kalması nedeniyle sözleşmeyle bağlı olmadığını, çünkü devre konu hisselerin gerçek değerinin çok altında satış gösterildiğini, hakim ortağın müvekkiline ve oğluna yönelik baskı ve tehditlerde bulunduğunu, usulsüz hisse devri nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararlardan davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek, hisse devir sözleşmesinin ve ortaklar kurulu kararının sahteliği nedeniyle geçersizliğinin tespitine, devir konusu payların pay defterine yeniden davacı adına tesciline karar verilmesini, bu talep kabul edilmediği takdirde bedele ilişkin hükmün gabin nedeniyle geçersizliğinin tespiti ile gerçek piyasa değerine göre aradaki fark için şimdilik 100.000 TL'nin devir tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 08.07.2010 tarihli ıslah dilekçesinde, talep sonucunu 9.831.500 TL'ye çıkarmıştır.Davalılar vekili, tahkim itirazında bulunarak, perde arkasındaki gerçek hissedarın ... olduğunu, davacının oğlu ...'ı şirketlere katılmak, hisse almak ve satıp devretmek dahil en geniş yetkilerle vekil tayin ettiğini, dava konusu ortaklar kurulu kararını ve hisse devir sözleşmesini ...'ın imzaladığını, davacının ... 3. İcra Müdürlüğüne verdiği itiraz dilekçesinde hisse devrini açıkça benimsediğini, davacı iddialarının MK 2. maddesine aykırı olduğunu, müzayaka iddiasının gerçek olmadığını, gabinin objektif ve subjektif unsurlarının oluşmadığını, edimler arasında dengesizlik bulunmadığını, terditli taleplerin çelişkili olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu hisse devir sözleşmenin davacının oğlu olan vekili ... tarafından imzalanmış olduğu, ancak noter senedinde devreden olarak ...'ın yer aldığı, hisse devir senedinde imzanın vekaleten atıldığına dair bir açıklama bulunmadığı, davacı adına hisse devir sözleşmesini imzalayan ...'ın bu işlemi yapmaya yetkili olduğu, vekilin ya da temsilcinin imza atarken vekaleten ya da temsilci olarak hareket ettiğini yazmamasının tek başına o sözleşmeyi geçersiz hale getirmeyeceği, noterin imza tasdiki yaparken davacının kimlik tespitlerini yapmış olması ve vekilin ayrıca kimlik tespiti yapılmamış olması da tek başına geçersizlik sonucunu doğurmayacağı, noter tarafından imza tasdiki yapılmış olmakla TTK 520. maddesinde öngörülen şekil şartının gerçekleştiği, hisse devrinin pay defterine işlenmesine dair şirket ortaklar kurulunun kararını davacı adına yine vekili olan ...'ın imzaladığı, bu karara ... adına vekilinin katılmış olmasında bir usulsüzlük bulunmadığı gibi, yukarıda açıklandığı üzere vekaleten hareket edildiğine dair açıklama yazılmaması imzayı geçersiz hale getirmeyeceği, hisse devrinin usulüne uygun olarak alınan ortaklar kurulu kararıyla şirket pay defterine işlendiği ve pay devrinin tamamlandığı, devir tarihinde gerçek hisse değerleri ile hisse devir senedinde gösterilen değerler arasında davacı aleyhinde açık bir nispetsizlik bulunmadığı, davacının ekonomik olarak zor durumda olup sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığına dair subjektif unsurları kanıtlayamadığı, dava konusu olayda gabinin varlığının da ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, noterde düzenlenen limited şirket hisse devir sözleşmesi ile bu devre onay veren ortaklar kurulu kararının sahteliği sebebiyle hisse devrinin iptali istemine ilişkin olup, mahkemece hisseyi devralan ile hisseleri devredilen şirketin hasım olarak gösterildiği davada davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı vekili dava dışı noterlikçe tasdik olunan limited şirket hisse devir sözleşmesinde yer alan imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürmekte ve müvekkili adına olan imzanın sahteliğini iddia etmektedir. Dairemizce daha önce verilen 2012/12282 E. - 2013/10936 K. sayılı ve 20.05.2013 tarihli ilamda da ifade olunduğu üzere hisse devrinin dayanağı olan noter sözleşmesinde yer alan imzanın inkarı nedeniyle açılan dava aynı zamanda 6100 s. HMK 208/4 (HUMK'nın 314) maddesi anlamında açılmış bir sahtelik davasıdır. Öte yandan, 6100 s. HMK 204 ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 82/f. III maddeleri uyarınca noterlikçe onaylanan imza sahteliği sabit oluncaya kadar geçerlidir. Böyle bir imzanın sahteliği iddiası ise sözleşmenin diğer tarafına olduğu kadar sözleşmedeki imzayı onaylayan notere karşı da ileri sürülmüş bir iddia olup sabit görülmesi halinde noterin Noterlik Kanunu'nun 162. maddesi uyarınca hukuki sorumluluğuna da yol açabileceği gibi noterin savunması bu davanın sonucunu da etkiliyebilir. Şu halde onaylı imzanın sahteliği iddiasının bu imzayı onaylayan noterin taraf olmadığı bir davada incelenip hükme bağlanması usul hukuku ilkelerine uygun düşmemektedir. 6100 s. HMK'nın 208/4. maddesi gereğince resmi bir senetteki yazı veya imzayı inkar eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Bu durumda, mahkemece ilgili noter hakkında, bu davayla birleştirme istemli olarak ayrı bir dava açmak üzere davacıya mehil verilmek ve dava açıldığı takdirde bu dava ile birleştirilerek görülmek gerekirken noterin yokluğunda noter sözleşmesinin sahteliği hakkında karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir. 2-Bozma sebep ve şekline göre davacı tarafın sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) no'lu bentte yer alan gerekçelerle hükmün davacı taraf yararına BOZULMASINA, (2) no'lu bentte açıklanan nedenlerle bozma sebep ve şekline göre davacı tarafın sair temyiz itirazları hakkında şimdilik incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ödemiş olduğu temyiz peşin harcının iadesine, 03.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.