Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3266 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 508 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09/05/2013 tarih ve 2011/20-2013/226 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili ile ... vekilleri ayrı ayrı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, dava dışı banka ile asıl borçlu davalı şirket arasında kredi sözleşmesi imzalandığını, müvekkili ile diğer davalıların da sözleşmeye müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduklarını, asıl borçlu davalı şirket tarafından taksitlerin ödenmemesi üzerine sözleşme uyarınca alacağın tamamının muaccel hale geldiğini, alacaklı banka tarafından borçlulara ihtarname gönderildiğini ve takip başlatıldığını, müvekkilinin takibe süresinde itiraz etmesi üzerine banka tarafından aleyhine itirazın iptali davası açıldığını, müvekkilinin dava devam ederken 70.000,00 TL'yi icra dosyasına yatırdığını ve davanın konusuz kaldığını, icra takibi nedeniyle müvekkilinin tüm taşınmazları üzerine haciz konulduğunu, müvekkilinin bu borcu ailesinden gizlediğini, alacaklı bankanın sürekli müvekkilini sıkıştırması sonucu tamamen bunaldığını ve kendisine ait taşınmazlardan birini değerinden oldukça düşük bir bedelle satmak zorunda kalarak ödeme yaptığını ve banka tarafından kefaletten ibra edildiğini, müvekkilinin, ailesinin özellikle de aynı çatı altında yaşadığı babasının durumu öğrenmesi korkusuyla zor günler geçirdiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 15.000,00 TL alacak ile 5.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında alacak talebini 70.000,00 TL'ye yükseltmiştir. Davalı ... vekili, müvekkili ile davacının kredi sözleşmesinin kefili olduklarını, borcu ödeme yükümlüğünün asıl borçlu şirkete ait olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı ... vekili, davanın reddini istemiştir.Davalı ..., davanın reddini istemiştir.Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, müteselsil kefalette alacaklının borçlu yahut kefillere direk olarak başvurabileceği, adi kefaletten farklı olarak ilk önce krediyi kullanan asıl borçluya başvurma şartının olmadığı, kendisine başvurulan kefilin ödediği para için asıl borçluya veyahut diğer kefillere rücu hakkının bulunduğu ayrıca, davacının aleyhinde icra takibi yapılması nedeniyle üzüldüğü ve küçük düştüğünün kabulü gerektiği gerekçesiyle, 70.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle, manevi tazminat isteminin ise, kısmen kabulü ile, 1.500,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 13/03/2015 tarihli ek karar ile de, davalı ...'ın temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı ... ile ... vekilleri ayrı ayrı temyiz etmiştir.1- HUMK'nın 434/3 maddesi atfı ile aynı Yasa'nın 432/son maddesi uyarınca temyiz isteminin reddine ilişkin karara karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 7 günlük süre içerisinde temyiz yoluna başvurulabileceğinden ve davalı ... vekili tarafından süresinde temyiz isteminin reddine dair ek karar temyiz edilmediğinden mümeyyiz davalı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.2- Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince ise, davacı tarafça, dava dışı banka ile akdedilen kredi sözleşmesinin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olarak ödenen bedelin asıl borçlu ile diğer kefillerden tahsili ve manevi tazminat istemli olarak açılan işbu davada, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir Ancak, davacının kefil olarak ödediği bedelin diğer kefillerden rücu talebine yönelik olarak kefillerin payları hesap edilmek suretiyle değerlendirme yapılması gerekirken diğer kefillerden biri olan davalının ödenen bedelin tümünden sorumlu tutulması doğru olmamış, bu nedenle kararın davalı ... yararına bozulması gerekmiştir. 3- Ayrıca, 818 sayılı BK’nın 49. (TBK 58) maddesinde, şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir denilmiştir. Şahsiyet haklarına saldırıda, manevi tazminat istenebilmesi için 818 sayılı BK 49. (TBK 58) maddede belirtilen şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlar ise şahsiyet haklarına saldırı olması, saldırının haksız olması, manevi zarara uğranılması, kusurlu olunması ve illiyet bağı bulunmasıdır. (Bkz. Prof Dr. Safa Reisoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, yirminci baskı, S.202-208). Somut olayda, davacının kefaletinin bulunduğu kredi sözleşmesine ilişkin olarak açılan davada manevi tazminata hükmedilmesi için gerekli olan şartların oluşmadığı nazara alınmaksızın manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmesi de doğru olmamış, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz isteminin süre yönünden REDDİNE, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın ... yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı ...'a iadesine, ödediği temyiz peşin, temyiz başvuru harcın isteği halinde temyiz eden davalı ...'a iadesine, 23/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.